kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Son Dakika
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    İşte İnsan
    Sinema
    Turizm Rehberi
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Omer Lutfi Mete @ SABAH
 

Milli Güvensizlik Kavşağı'nda bölücüye 'pozitif' ayrımcılık

Önceki gün gerçekleşen MGK sonrası yayınlanan bildiri; bir kere daha gösterdi ki memleketin stratejik işleri hala 'Milli Güvensizlik Kutupları' arasında yuvarlanıp durmaktadır.
Öyle bir bildiri ki okuduğunuz zaman size güvenlik adına zerre kadar iyimser bir duygu vermiyor. Hani bunun yerine MGK sonrası 'Bizler; Cumhurbaşkanlığı, Hükümet ve Türk Silahlı Kuvvetleri, hiçbir konuda aynı fikirde değiliz, ilerde inşallah ortak bir devlet siyaseti belirleriz' diye açıklama yapılsaydı daha kötü olmazdı! Ne dili dil, ne içeriği içerik! Evcilik oyunu oynayan anaokulu öğrencileri arada bir devletçilik oynasalar bu düzeyde bir metni kolayca üretebilirler! Belli ki üslup olarak Sezer'in danışman kadrosu fena halde ağır basabilmiş.
Erdoğan'ın 'Kürt Sorunu' tanımlaması ile birlikte denemeye kalkıştığı açılım için olumlu düşünmediğim halde sivil nitelikte olmayan bu bildiriden ayrıca huzursuzum. Daha açıkçası, hiç katılmadığım halde hükümetin meseleye yönelik söylemlerini bu bildiride görmek isterdim.
Eğer Türkiye bir demokrasi ise bu böyle olmalıydı.
Olmadığı gibi, ne zaman olacağı ve MGK'nın ne zaman hakikaten güvenlik üreteceği de belli değil.
İlginçtir ki CHP Grup Başkan Vekili Topuz bu bildiriyi sahiplenmektedir:
- MGK hükümeti anayasal çizgiye çağırmıştır. Bu postmodern bir uyarıdır.
Yazık!
Sayın Topuz biraz daha kendini zorlasa 'muhtıra' diyebilecek, bunu da 'postmodern darbe' tonlaması ile ilan edebilecekti.
Ne hikmetse CHP 'asker kışkırtıcılığı' ve 'halkın vermediği iktidarı seçkin tasallutu ile edinme heveskarlığı' gibi demokrasi dışı siyaset genlerinden bir türlü arınamıyor.
Böyle olduğu içindir ki, Baykal'ın Erdoğan'a yönelttiği 'terör örgütü dolaylı biçimde tanınmıştır' yolundaki eleştiriye katılanlar dahi bölücülüğe karşı çözüm üretmek adına CHP'den herhangi bir şekilde umutlanamıyorlar.


Salı günkü 'Taban Erdoğan'a küsüyor mu' başlıklı yazım, başbakanın sevdiğim ve takdir beslediğim danışmanlarından bazılarına göre gerçeklerle örtüşmüyor... Onlara kalırsa 'tabanın nabzını büyük bir dikkatle tutmaya devam eden' Erdoğan için yazımda belirttiğim 'Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan oluyor' şeklindeki tahmin isabetli değil...
Sözünü ettiğim danışman dostların samimi kanaatleri böyle... Görevinin gereği olduğu için savunuyor değil, içtenlikle inanıyorlar. (Tabii orada ayrıca yeterli miktarda danışmanın açık yerlerde 'günün anlam ve önemi' ne uygun konuşmalar yapıp kapalı ortamlarda derin kaygılar dile getirmesi başka konu.) Bu özel ilişkiyle oluşmuş sohbete niye atıfta bulundum? Şöyle veya böyle bir takım ölçüm ve gözlemlerle bir kanaat oluşturuyor, Erdoğan'ın kendi doğal ve geçici tabanında gerilediği hükmüne varıyorum. Fakat Başbakanın kökten yeminli, önyargılı karşıtları her zaman bir şekilde imdada yetişiyorlar. Bazen bir CHP tepkisi, bazen YÖK açıklaması, bazen MGK bildirisi patlıyor; Erdoğan'a kızanlara 'Aman onu terk edip bunlara gönül vereceğim' dedirtiyor...
Bununla birlikte, karşıtların hiç eksik olmayan geri pasları bile şimdiki gidişin ciddi puan kayıplarına yol açmasını engelleyebilecek gibi görünmüyor.
Gizli veya açık bölücülük yapanların 'siyasi taviz aldım' duygusuna kapılacağı tavırlarda sergilemenin halk üzerideki etkisi, Denktaş'ı ve çizgisini dışlayıp Mehmet Ali Talat ve AB ile işbirliği yapmaya benzemez.
Bu ülkede artık, Kürtler'e yönelik yanlışları giderme amacı nı çoktan aşan ve hızla derinleşen 'pozitif Kürt ayrımcılığı', sanıldığının çok ötesinde karşıtlık ve tepki üretiyor. Öyle bir karşıtlık ki, bunun sadece Erdoğan'a veya sadece Kürtler'e, hatta sadece Türkiye'ye değil bütün bölge toplumlarına yönelik en korkunç zehir olduğu tartışılmaz.

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Tabanı Erdoğan'a küsüyor mu?   / 23-08-2005
 Köln'de Mini Haçlı Seferi   / 22-08-2005
 Üstsüze bakmayan Bakan mı olur?   / 19-08-2005
 Telekom ihalesine dair   / 18-08-2005
 Öcalan da, sözde hasımları da affedilemez!   / 16-08-2005
 KİT pazarına necaset mi yağıyor?   / 15-08-2005
 Bölücülüğe vaziyet etmek (II)   / 12-08-2005
 Bölücülüğe vaziyet etmek (I)   / 11-08-2005
 Telgrafın tellerine kim konacak?   / 09-08-2005
 Düğün dernek ve örnek   / 08-08-2005
YILMAZ ÖZDİL
12 Eylül'ün Televole Susurluğu
Nedir kardeşim bu Deniz...
ALİ KIRCA
Durum!
Dün memleketimizin konuştuğu konu artan terör...
ÖMER LÜTFİ METE
Milli Güvensizlik Kavşağı'nda bölücüye 'pozitif'...
FATİH ALTAYLI
Amirine şantaj yapan vatandaşa ne yapar!
Dün gazeteleri...
ERDAL ŞAFAK
Mütekait Ali Amca sizi gözetliyor
İSTANBUL Emniyet...
Artık istenmeyen adam
Irak'tan askerleri çekebileceği yolundaki sözleri, Savunma Bakanı...
İşe girmek için Kaf Dağı'na tırmandılar
Masallardaki padişah, Kaf Dağı'ndaki hazineyi isterdi. Günümüzde de...
Bir Galatasaray klasiği
Bir Galatasaray klasiği
G.Saray Heinz'ın bonservis bedelinin ödeme vadelerindeki sorunu...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Künye | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu