kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Son Dakika
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    İşte İnsan
    Sinema
    Turizm Rehberi
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Omer Lutfi Mete @ SABAH
 

Tabanı Erdoğan'a küsüyor mu?

Başbakan dün Baykal'dan gelen eleştirilere tepki gösterirken üst üste birkaç kere vurgu yapar gibi ' Kürt Sorunu' deyimini kullandı. Oysa ' açılım' süreci başlatarak Diyarbakır'a gittiğinde bu deyimi kullanırken hayli tereddüt etmiş, adeta ' Ben benimsemiyorum ama siz çok istiyorsanız hadi ismini Kürt Sorunu koyalım' demeye getirerek ilerisi için fiili ' ihtiyat payı' bırakmak istemişti.
Başbakan bu ' kısmi onay' yüzünden kendi doğal tabanında bile tartışıldığı halde neden daha ileri geçtiğini göstermek ister gibi? Neden Baykal'a verdiği üçbeş kısa cümlelik cevapta üç-beş kere ' Kürt Sorunu' deyimini kullandı ve adeta bu tanımlamayı kökten benimsediği izlenimi verdi? Bu sürecin partisine siyaseten yararı olmadığı belliyken neden böyle bir ısrar sergiledi? Acaba Erdoğan bizim kanaatimizin aksine bu açılımın partisine ve ülkeye yarar getireceğini mi düşünüyor? Hesabı bir kere daha özetleyelim: Diyarbakır ziyareti sırasında girişimi, ' bölgede Erdoğan'a yönelik sevgiden yana yaşanan kaybı telafi çabası' saymıştım. Ayrıca siyasi erk olarak önemli bir ülke sorununa ' vaziyet etme' niyeti olarak da anlamlı bulunabileceğini kaydetmiştim. Asker ısrarla ' Güneydoğu Sorunu' derken Başbakan'ın ' Kürt Sorunu' deyimini biraz gönülsüzce de olsa kullanılmasını eleştirmiştim. Hatta ağır bir ifade ile meseleye ' Kürt Sorunu' diye tanım koyan herkesin bilinçli veya bilinçsiz biçimde 'Türkiye'yi ikinci bir ulusla paylaşma tasarısı'na hizmet ettiğini belirttim. Halen başbakanlık düzeyinde bu tanımlamayı ısrarla kullanmanın bölücülüğe verilmiş çok büyük taviz olduğu kanaatimi de koruyorum.
Diyarbakır ziyaretinin arkasından Erdoğan'ın ' Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olma' durumunda kaldığını düşündürten izlenimler edindim. Nihayet, hükümete yakınlığı ile bilinen YeniŞafak gazetesinde yaşanan çalkantı, bu ziyaretin iktidar partisine verdiği zararı ölçmek bakımından en kestirme yöntem değeri kazandı. Açıkçası Erdoğan Dimyat'ta pirinç bulamadığı gibi kanaatimce evdeki bulgurdan da hayli kayba uğradı.
Adalet ve Kalkınma Partisi'ne oy veren pek çok insan, Başbakan'ın Diyarbakır'daki konuşmasını doğru veya yanlış' bölücülere keyif bağışlamak' olarak değerlendirmişlerdir. Doğal tabanda oluşan soru işaretleri, zaten henüz partileşme yolunda mesafe alamayan ' Erdoğan Hareketi'nin geleceği için tehlike çanları niteliğinde.
Belli ki, Erdoğan'ın danışmanları, günaşırı şehitlerin kaldırıldığı bir ortamda böyle bir girişimin aslında ' İsa'ya da, Musa'ya yaranamamak' gibi bir sonuç doğuracağını kestirememişlerdir. (Herkesin başına gelebilir!) Böylece Erdoğan ilk defa ' temelden yıpratıcı' bir sürece yakalanmıştır.
' Kürt Sorunu' deyimini kullanmakta ısrar ettiği sürece olacağı şu: Gizli veya açıktan bölücülük güdenler klasik ' memnunuz ama yetmez' tavrını sürdürecek, dış çevreler arada ' aferin' diyecek, Türkiye'nin ikinci bir ulusla paylaşılmasına bilinçli veya bilinçsiz biçimde çanak tutan aydınlar alkışlayacak ama bütün bunlar Erdoğan'a oy kaybettirecektir. Bölücülük konusunda öfkeli ve duyarlı olanlar ise, eğer Erdoğan'a oy vermişlerse şimdi tövbe etmeye başlamışlardır. Yarın amansız bir hasım gibi bu hareketin aleyhine propagandaya girişeceklerdir.
Tabii ki Erdoğan'ın buradan dönmesi nazari bakımdan mümkündür ama pratikte hiç de kolay görünmemektedir.
Muhtemeldir ki bu rüzgar onu ' Çankaya'ya çıkmaktan başka çare yok' diye düşünmeye kadar götürecek.


Biri gidiyor, öteki geliyor ama ' Türkiye'yi ikinci bir ulusla paylaştırma tasarısı' yürümeye devam ediyor.
Küresel ve bölgesel senaryolarla kesin bağlantısı yüzünden ülkenin en önemli sorunu olarak gördüğüm bölücülük konusunda devlet birbirini destekleyen kısa, orta ve uzun vadeli çözüm planları ile ortaya çıkıp ' ben yeniden doğdum' diyene kadar Öcalan ülkenin güvenlik ve siyaset çarkını parmağında oynatmaya devam edecek.

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Köln'de Mini Haçlı Seferi   / 22-08-2005
 Üstsüze bakmayan Bakan mı olur?   / 19-08-2005
 Telekom ihalesine dair   / 18-08-2005
 Öcalan da, sözde hasımları da affedilemez!   / 16-08-2005
 KİT pazarına necaset mi yağıyor?   / 15-08-2005
 Bölücülüğe vaziyet etmek (II)   / 12-08-2005
 Bölücülüğe vaziyet etmek (I)   / 11-08-2005
 Telgrafın tellerine kim konacak?   / 09-08-2005
 Düğün dernek ve örnek   / 08-08-2005
 Kapitalizmin 1984'ü (2)   / 05-08-2005
YILMAZ ÖZDİL
Vııınnn...
Formula'yı dünyada neden 2.5 milyar kişinin...
ALİ KIRCA
Yarış!
Türkiye ilk kez Formula yarışlarıyla tanıştı...
ÖMER LÜTFİ METE
Tabanı Erdoğan'a küsüyor mu?
Başbakan dün Baykal'dan...
FATİH ALTAYLI
İmralı'yı savaşla tehdit etmeli miyiz?
Bundan 7 yıl önce...
ERDAL ŞAFAK
Yasaklı biri yasak kaldırtabilir mi?
Başta önemsemedik...
Sünniler'den tehdit: Çok kan akabilir
Irak'ta Kürt ve Şiiler anayasada uzlaştı. Ancak Sünniler'le sıkıntı...
İtalya'da laiklik tartışması
İtalya'da "kamusal alanda haç" tartışması... "Mahkeme salonlarına haç...
Anelka Fener'de!
Anelka Fener'de!
Fenerbahçe'nin Newcastle'a verdiği süre doldu. Para yatmadı, Anelka...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Künye | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu