İhracattaki yavaşlamanın anlamı
Temmuz ayında ihracat artış hızının azalması, dış denge hesaplarına tekrar eğilmemiz gereğini bize hatırlattı. Türkiye'nin ihracat artışında etkili olan faktörlere göz attığımızda, bunların, ortaya çıkan bu gelişmede değişik biçimlerde rol aldıklarını görüyoruz. Birincisi, 1990'lı yılların ortalarından itibaren ihracat artışında baş rolü oynayan belirsizliklerin azalması ve özel sektörün önünü görebilme mesafesinin uzaması faktörü yavaş da olsa etkisini yitiriyor. Krizden çıkış yıllarında uygulanan makro ekonomik politikaların da yardımı ile oldukça azalan belirsizlikler ve yaratılan güven ortamı şimdi yerini daha "gri" bölgelere terk ediyor. Avrupa Birliği ilişkileri, Kıbrıs, yaklaşan seçimler, politik riskler, Cumhurbaşkanlığı seçimi gibi olaylar iş alemini de etkiliyor. Bekleyişlerini grileştiriyor. Ayrıca, özel sektör yatırımlarında ortaya çıkan düşüş de, bu trendi hem gösteren hem de etkileyen bir gelişme. İkinci olarak, döviz kurunun düzeyi eski yıllarda olduğu gibi ihracat artışında fazla rol oynamıyor. Ancak YTL'nin ısrarlı bir biçimde değer kazanması, gerek bekleyişleri yönlendirmesi, gerekse giderek artan reel değerlenmenin rekabet üzerindeki olumsuz etkisi nedeniyle ihracat artışını frenliyor. İhracatçılar, döviz kurundan yararlanma ümitlerini kestikçe, güvenlerini de bir ölçüde yitiriyorlar. İyimserlikleri azalıyor. Pazarlarını kaybediyorlar. Döviz kurunun reel olarak değerlenmesinin, ihracattan çok ithalatla ilişkisi daha ilginç. Yapılan araştırmalarda da ortaya çıktığı gibi, TL'nin reel değer kazanmasının ihracat artış hızı üzerinde zayıf bir etkisi olurken, bu gelişme ithalatın daha hızlı bir şekilde artmasını beraberinde getiriyor. İthalat artış hızı, ihracattan daha yüksek olunca cari işlemler sorunu daha da ciddileşiyor. Üçüncü nokta teknik ve fakat önemli bir konu ile ilgili. Enflasyonun düşüş zamanlarında, dış ticarete konu olmayan mal ve hizmet fiyatlarının, dış ticarete konu olanlardan daha yüksekte kalacağını Samuelson ve Balassa bize yıllar önce öğretmişlerdi. Örneğin, bizde de son yıllarda gözlendiği gibi, kiralar veya gıda fiyatlarındaki azalış, tekstil ürünlerinin fiyat düşüşlerinden daha az oluyor. Bu durum, yurt içi mal ve hizmetlerden yararlanan ihracatçıların maliyetlerinin artması ve rekabet düzenlerinin azalması sonucunu doğuruyor. Nitekim, Haziran 2005 itibariyle, dış ticarete konu olan mal ve hizmet fiyat artışları yıllık olarak % 6'lardayken, diğerlerinin artış oranı % 11'lerde kalmış. Bu fark giderek ihracatçıların aleyhine çalışıyor. Dördüncü olarak ise, iç talepte 2005 yılında gözlenen göreli yavaşlama, dış talepte kendini hissettirmiyor. Bunun çeşitli nedenleri var. Ancak, sonuçta, ithalat ve ihracatın artış hızları arasındaki ilişkiyi etkiliyor. Bir konunun daha altını çizelim. Mal ve hizmet ihracı ya da ithalatını belirleyen nedenler, bu etkilerini hemen göstermiyorlar. Belirli bir zamanın geçmesi gerekli. Örneğin, döviz kuru hareketleri, bekleyişler, yurt içi maliyet artışları gibi faktörlerin ihracat performansına etkileri zaman alıyor. Bu nedenle, EuroDolar kuru değişimleri, Çin faktörü gibi faktörler kendilerini belirli bir zaman sonra Türkiye'nin ihracatında gösteriyorlar. Mal ve hizmet ithalat ve ihracat farkının yani cari işlemler açığının milli gelire oranının zaman içinde azaltılmasının basit bir formülü var. Bu formülün detaylarına girmek istemiyorum. Ancak, burada ihracatın artış hızı büyük önem taşıyor. Herhangi bir kırılma cari işlemler dengesini zora sokuyor. O nedenle, ihracattaki gelişmeleri çok yakından takip etmemiz ve ne yapılacaksa biraz önceden harekete geçmemiz gerekiyor. Önümüz, taşlı, topraklı yol. Ne olur, bilinmez.
|