|
|
|
|
|
|
38 yaşındayım ama bir erkekle öpüşünce ne hissedilir bilmiyorum
Ailesinin ve toplumun koyduğu 'evlenmeden önce cinsellik olmaz' kuralına uyanlardan Akgül... 40 yaşına merdiven dayadığı halde bekâr. Bir erkekle öpüşmemiş bile. Tek vukuatı var; el ele tutuşmak!.
Akgül, adından da anlaşıldığı ak bir gül... 40'ına yaklaşmasına karşın bekâr. Evlenmediği gibi cinsellikle de tanışmamış. Hatta hiç öpüşmemiş bile! Çünkü başta ailesi olmak üzere toplumun koyduğu "evlenmeden önce cinsellik olmaz!" kuralına uymuş. Bekaretini evleneceği adama, yani kocasına saklamış. "İyi, namuslu, ahlaklı bir kız!" olmayı seçmiş. Eline erkek eli değdirmemiş. Dolayısıyla bakire kalmış. Akgüllerin sayısı oldukça fazla. Her mahallede, her iş yerinde onlara rastlıyoruz. Aslında evde oturup koca beklemiyorlar. Toplumsal hayatın içindeler. Bir meslekleri var, çoğu kariyer sahibi. Bekâr olmaları iş hayatında başarıya ulaşmalarını, yönetici koltuklarına oturmalarını kolaylaştırıyor. İyi para kazanıyorlar. Kazandıkları parayı kendileri için harcadıklarından, maddi durumları da gayet iyi. Çoğunun arabası, hatta evi ve bankada bir miktar parası var. Bol bol seyahat ediyor, geziyor, eğleniyorlar. Evlenecek erkek bulamamaktan şikayetçiler ve artık aradıkları erkeği bulamayacaklarını düşünüyorlar. Yine de evlenmek en büyük hayalleri... Özellikle de çocuk sahibi olmak...
CİNSELLİK DIŞINDA ÖZGÜR Sırf bu yüzden düzenlerini, rahatlarını bozmaya razılar. Biraz önce belirttiğimiz gibi, bu kadınlar genellikle aileleri ile birlikte oturduğundan maddi sorunları yok. Kendilerine karışan, görüşen de yok. Cinsellik dışında özgürler. Bu yüzden de daha seçici oluyor ve kolay kolay evlenmeye yanaşmıyorlar. Yani her karşılarına çıkan kişiyle evlenmiyorlar. Bu saatten sonra evlenmeleri için ya çok şık olmaları gerekiyor ya da annelik güdüsünün depreşmesi. Aralarında evlilikten ve çocuktan vazgeçen, sadece ve sadece cinselliği yaşamak isteyenler de var. Ölmeden önce ellerine, daha doğrusu vücutlarına erkek eli değdirmek istiyorlar.
AŞKLARIM PLATONİKTİ İşte Akgül'ün itirafları: "Cinsel hayatım yok benim... Bugüne kadar kimseyle sevişmedim. Soyunup da koynuna girmedim bir erkeğin. Tenim kavrulmadı karşı cinsin yakıcı dudaklarıyla. Çatlamış kurak bir toprağa benziyor bedenim. Nasıl bir duygudur bu; ne hisseder insan öpüşünce ya da sevişince, bilmek istiyorum! Filmlerde seyrettiğim gibi kendimi bir erkeğin kollarına bırakmak, dudaklarımı dudaklarına uzatmak istiyorum! Belki inanmıyorsunuz bana ama gerçek bu. Sahiden hiçbir erkeğe sarılmadım ben! Başımı dayamadım omzuna. Tenimi tenine değdirmedim. Bir erkek eli gezinmedi vücudumda, göğsüme dokunmadı, belimi sarıp sarmalamadı. Üstelik 38 yaşındayım ben! 38 yıldır cinsellik deyince aklıma gelen tek şey, el ele tutuşmak. Tek vukuatım bu! Sanmayın ki hiç aşık olmadım! Oldum elbette. Ama hepsi platonikti. Aslında aşk için yaratılmış kadınlardan biriyim ben. Aşık olmaya aşık kadınlardan. Biliyorum bunu, hissediyorum. Biri karşılık verseydi aşkıma ya da kalbini açsaydı bana, ne müşfik bir sevgili olurdum bilemezsiniz... Lakin tek başıma yaşadım tüm gelgitleri. Kendi kendime güldüm, kendi başıma ağladım. Dertlerimi, üzüntülerimi, sevinçlerimi paylaşacak, omzunda ağlayacak bir sevgilim olmadı..."
KUSUR BENDE Mİ ACABA Flört etmeden geçiyor gençliği Akgül'ün. En çirkin kızların bile peşinden koşanlar olurken; dalgalı kumral saçları, kocaman yeşil gözleri, boyu posu, endamıyla her görenin dikkatini çeken genç kıza, karşı cinsten hiç kimse yanaşmıyor! "Belki de bendeydi kusur," diyerek nedenlerini şöyle anlatıyor; "Kimi kızlar mıknatıs gibi çekerken erkekleri, ben uzaklaştırıyordum kendimden. Görünmez ve geçilmez bir duvar oluşturuyordum etrafımda. Nedensiz değildi bu davranışım elbette. Ailem yüzünden kendimi izole ediyordum. Tutucu değil ama belli kuralları olan disiplinli bir aileye sahiptim. Özellikle subay olan babam, kışlada askerleri hizaya soktuğu gibi, evde de başta annem olmak üzere hepimize talim yaptırırdı. Ben de kabullenmiştim durumu. Belki de ezilmeye, güdülmeye, yönetilmeye meyilliydim. Hiç karşı çıkmıyordum bu yasaklara. Uymayı erdem sanıyordum. Böylece 'iyi bir kız' olacak, cennete gidecek, madalyalar kazanacaktım. Kazandım işte! Madalyam bozulmayan bekaretim, ödülüm yalnızlığım."
SEDA KAYA GÜLER
|
|
|
|
|
|
|
|
|