'Asrın icadı' Galata'da!
"Şehir içi trafiğinde, taşıma alanında bir devrim olacak" derken, 'ginger' isimli alet, tatil köyleri, büyük mağazalar ve siteler için bir tür bisiklet oldu sadece! Fos çıktı yani. Ancaak, bambaşka bir özelliği, daha doğrusu performansıyla 'asrın icadı' payesini sonuna kadar hak etti!
"Bir konu hakkında beklentiler ne kadar yüksekse, hayal kırıklığı ihtimali o kadar artar." Gülse Birsel (1971-...) İnsanın yaşarken, üstelik kendi köşesinde, kendi özlü sözünü kullanması da bir başka oluyor sevgili okuyucular! Baktım yazıya çok güzel başladım; en iyisi, dedim, şöyle tırnak içine alıp altına imzamı kondurayım da çalan çırpan olmasın! Bu kadar laubali ve keyifli olmamın sebebi en sonunda bir su kıyısına gidiyor olmam. Yıllık iznimin geri kalan (ve galiba pek de kalmayan) bölümlerinden birini önümüzdeki hafta kullanacağım. Siz bu köşede "Eee Gülse'nin yazısı yoook" diye aranırken, ben çook uzaklarda kendi figürlerimle su balesi yapıyor olacağım! 13 Ağustos'ta yine buluşacağız, merak etmeyin. Bu kadar laubali ve keyifli olmamın başka bir sebebi ise, geçtiğimiz gün 'asrın icadı' ile haşır neşir olmam. 10 Ağustos tarihinde çıkacak üçüncü kitabımın kapağında da, başka bir versiyonunu Elele dergisinde de göreceğiniz gibi, uzun zaman 'asrın icadı' tabir edilip, sonra "Eee bu muymuş?" şeklinde hayal kırıklığı yaşatan 'ginger' isimli aleti en sonunda denedim! Bazılarınızın, Elele için fotoğrafı çeken Bennu Gerede'nin sorduğu gibi "Ginger kim?" dediğinizi duyuyorum sanki! Ben de ona verdiğim cevabı vereyim: "Ginger bir arkadaşım. Tekerlekli ve pille çalışıyor!" Çıkarttınız değil mi? Hani zencefil, zencefil diye aylarca 'asrın icadı'nı beklediydik! Kimisi "Bu olsa olsa ışınlanma makinesi" diyordu, bazısı "Kansere çare" olduğunu iddia ediyordu. Sonuçta çıka çıka, iki tekerlekli, üzerinde ayakta durularak maksimum 20 kilometre hızla gidilen bir taşıt çıktı. Buradan yazının ilk cümlesine bağlanıyoruz: Beklentileri çok büyütmeyeceksin! Ama o gün bu gündür bir binip denemek istiyordum doğrusu. Kısmet geçtiğimiz haftayaymış. Asıl adıyla 'Segway', halk arasındaki ismiyle 'zencefil'in iki büyük tekerleği ve o tekerleklerin tuttuğu, ayakta durulacak bir yeri, oradan el hizasına kadar çıkan bir borusu ve borudan çıkan tutacakları var! Bu kadar! Ne var ki, hakikaten ilginç bir icat. Örneğin ayaklarınızın altında sensörler var. Ayak parmaklarınızı ağırlık verince öne, topuğunuza yüklenince arkaya gidiyorsunuz. Öndeki boruyu ileri ve geri iterek de aynı etkiyi sağlıyorsunuz, sol elinizin altında da yön değiştirmenize yardım eden bir mekanizma var. Topuklu ayakkabıyla kullanmak zor, neredeyse imkansız! Hanımlar için pek pratik değil yani! Fotoğraf çekimi için tabiatıyla durarak poz vermek gerekiyor ki, o da imkansıza yakın! Azıcık topuğunuza ağırlık verseniz alet arkaya kaymaya başlıyor! Hooop, birileri gelip beni durduruyor! Şekil yapayım, öne doğru eğilip sırıtayım diyorum, aniden son hızla fotoğrafçının kucağına kucağına gitmeye başlıyorum! Bir süre sonra ince ayarları öğrenmeye başladım. Öğrenmesi kolay, kullanıcı dostu bir alet sonuçta. Son derece hassas bir ayak bileği dengesiyle, ginger'ı birkaç santim ileri geri hareket hariç, sabit tutabildim! Ancak bu fotoğraf çekiminin Galata Kulesi'nin dibindeki meydanda yapıldığını, o meydandan da yüzlerce çocuk ve 'Avrupa Yakası'sever geçtiğini söylemeliyim! Bazıları gelip koluma dokunuyor, ne bileyim sarılıp fotoğraf çektirmek istiyor ama en küçük ağırlık farkında hassas denge altüst, ben son hız karşıdaki kahvehanenin masalarının arasındayım! Ne var ki bazı icatların değeri sonradan anlaşılır. Mesela 1946'da Percy Le Baron Spencer radar dalgalarıyla uğraşırken, radyasyonun, cebindeki şekeri erittiğini fark etti ve ne oldu? Daan! Al sana mikrodalga fırın! Belki yaşamımız için daha önemli bir icattan örnek vermeliydim ama olsun, mikrodalga fırın benim için önemli! Özellikle balık yaparken! "Şehir içi trafiğinde, taşıma alanında bir devrim olacak" derken, ginger, tatil köyleri, büyük mağazalar ve siteler için bir tür bisiklet oldu sadece! Ancaaak... Hatırlar mısınız bilmem... Bir süre önce bir tanecik, canımdan çok sevdiğim George W. Bush, her şeyi başarmış da bir o kalmış gibi, tutup 'asrın icadı ginger'ı denedi! Ginger ne yaptı? Bush'u düşürdü! Güüm diye! Ve Amerika Birleşik Devletleri'nin en tatlı, en zeki, en çok sevdiğim, şahane başkanı, güzel insan, barış güvercini Bush, ikiseksen, daha doğrusu birseksen yere serildi! Bütün dünyanın gözü önünde! Bush, erişkin bir insanın, kendi tecrübelerime dayanarak, düşmesinin neredeyse imkansız olduğu bu aletten, düştü! Kitabımın kapağı için ginger'ın üzerinde fotoğraf çektirmemin iki sebebi var: Birincisi, mizahi yönü. Bu aleti ve aletin üzerinde seyahat etme fikrini resim olarak eğlenceli buluyorum. İkincisi daha önemli. Ginger, beklenen konuda büyük bir patlama gerçekleştirememiş olduğu halde, politika alanında son yılların en hayırlı, en içimin yağlarını eriten eylemine imza atmıştır! George W. Bush'u üzerinden atmak, düşürmek, yere sermek! Ve sadece bunun için bile 'asrın icadı' payesini sonuna kadar hak etmektedir! Evet, kitabımın kapağında bendeniz ve iki tekerlekli, pille çalışan 'Ginger' olacak. Arkadaşım Ginger!
|