31'inci yılında Kıbrıs...
Kıbrıs Barış Harekatı'nın, 31'inci yıldönümü bugün Lefkoşe'de kutlanırken, Ankara da önemli bir belgeye imza atmaya hazırlanıyor. Belgeden kasıt; Gümrük Birliği Anlaşması'nı, Kıbrıs dahil AB'nin 10 yeni üyesini kapsayacak şekilde genişleten Ek Protokol... Dışişleri Bakanlığı'nın bazı yetkililerine göre, bu hafta sonuna kadar Ankara Ek Protokol'e imza koyacak. Bazılarına göre de bugün kutlanacak Barış Harekatı'nın yıldönümü dolayısıyla Ek Protokol'e imza haftaya kalabilir. Ankara'daki tartışma ise Ek Protokol'ün imzası ile Kıbrıs Rum kesiminin tanınıp tanınmayacağına odaklı. Her ne kadar Ankara Ek Protokol'e imza koyarken, bunun Rum kesimini tanıma anlamına gelmeyeceğini duyuran bir deklarasyon yayımlayacak. Nitekim, ay başından bu yana AB dönem Başkanlığı'nı yürüten İngilizler'le deklarasyon konusunda yapılan görüşmelerde belirli bir noktada uzlaşma sağlanmış. İngilizlerin de Dönem Başkanı sıfatıyla karşı bir deklarasyon yayınlaması ihtimalini Ankara kabullenmiş. Ankara'nın yayınlayacağı deklarasyon da çok sert olacağa benzemiyor.
Mallar serbest Dışişleri Bakanlığı yetkilisi dün deklarasyonun çerçevesi ile ilgili olarak şu bilgiyi aktardı: "Gümrük Birliği, malların serbest dolaşımıyla ilgilidir, hizmetlerin serbest dolaşımı kapsamda değildir. Türkiye bugüne kadar Gümrük Birliği Anlaşması'na uygun olarak Rum kesiminden gelen malların girişini engellemedi. Türkiye'ye de bu mallar ithal edildiği gibi, Türkiye'den de Rum kesimine mal ihracı başka ülkeler üzerinden gerçekleşti." Hemen ardından da şu noktaya dikkat çekti: "Zaten hem bir önceki AB dönem başkanı, hem de bu dönem başkanlığı üstlenen İngiltere ile AB Konseyi'nden yapılan açıklamalarda da Ek Protokol'ün Rum kesimini tanıma anlamına gelmeyeceği açıkça belirtildi."
Bir gemi gelirse... Ek Protokol'ün onay için TBMM'ye sunulacağını da anımsatıp ekledi: "Kısıtlamaların simültane (eş zamanlı) kaldırılması için Dışişleri Bakanımız Gül'ün çağrısı da unutulmamalı..." Bütün bunlara karşın Ek Protokol'le birlikte Türkiye'deki havaalanı ve limanların ilerde Rum tarafına açılmak zorunda kalacağına ilişkin Ankara'da bazı çevrelerde oluşan kaygı tam olarak giderilebilmiş değil. Aktarıldığına göre bu kaygı MGK'da da açıkça dile getirilmiş. Hükümet de "Kesinlikle böyle bir şey olmayacak" garantisini vermiş. Buna rağmen, şu soru hala çengel gibi kafalarda asılı: " Her türlü olumsuz davranışı sergileyen Rum lider Papadopulos ve ekibi bir yük gemisini Türk limanlarına göndermeye kalkarsa ne olur? " Ve bir başka soru: "Azerbaycan'dan uçak gelince bunu KKTC'yi tanıma olarak kabul ediyoruz da altına imza koyduğumuz belgenin Rum kesimini tanıma anlamına gelmediğini nasıl söyleyebiliyoruz?" Öyle görünüyor ki tartışma, TBMM'nin 1 Ekim'deki açılışı sonrasındaki Ek Protokol oylamasına kadar devam edecek. Ankara'nın beklentisi de bu süre içinde Kıbrıs sorununa çözüm bulmak. KKTC'nin AB ticari çarkının içine sokulmasını sağlamak. Başbakan Erdoğan'ın, Rusya Devlet Başkanı Putin ile görüşmesinde de sağlanan uzlaşmada olduğu gibi, BM Genel Sekreteri'nin bu konuda atacağı yeni bir adıma destek vermek. Daha ilerisi, Rusya'nın da petrolünü akıtmayı planladığı, doğalgazını da Suriye, Ürdün ve İsrail'e kadar uzatmayı hedeflediği Ceyhan'ın hemen karşısındaki Ada'nın stratejik önemine uygun bir çözüm alternatifi yaratmak. Sonbahara kadar bu yönde bir açılımın sağlanması için Ankara AB, ABD ve BM nezdindeki çabalarını sürdürmeye kararlı. Çözüm bulunabilir mi? Bu soruya verilecek yanıt, Türkiye'yi ziyaret eden AB yetkililerinin de dile getirdiği gibi, Rum lider Papadopulos'un zihniyet değişimine bağlı...
|