kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Son Dakika
    Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
  » Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    İşte İnsan
    Sinema
    Turizm Rehberi
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Erdoğan Sun Valley'de konuştu
Erdoğan Sun Valley'de konuştu
Erdoğan, Sun Valley'de

Erdoğan Sun Valley'de konuştu

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Din üzerinden siyaset yapmak, dini ideolojik bir araç haline getirmek, dini düşünceyi dogmalaştırmak ve din adına dışlayıcı siyaset yürütmek hem toplumsal barışa, hem de siyasi çoğulculuğa zarar vermektir'' dedi..

Erdoğan ve beraberindeki heyet, Sun Valley Konferansı çerçevesinde ABD'deki programına başladı.

Sabah saatlerinde, kaldığı otelden konferansın yapılacağı Sun Valley Inn Oteli'ne yürüyerek gelen Başbakan Erdoğan'a, eşi Emine Erdoğan, kızları Sümeyye Erdoğan ve Esra Albayrak ile damadı Berat Albayrak, Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ile eşi Ahsen Unakıtan, siyasi danışman Adana Milletvekili Ömer Çelik, dış politika danışmanı İstanbul Milletvekili Egemen Bağış, İstanbul Milletvekili Hüseyin Besli ve bazı danışmanlar eşlik etti.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, basına kapalı gerçekleşen ve dünyanın en büyük 250 şirketinin üst düzey yöneticilerinin bir araya geldiği Sun Valley Konferansı'nda ''Demokrasi, İslam ve Siyasal Laiklik Ekseni Üzerinde Türkiye Modeli'' adlı bir konuşma yaptı. Konuşmasına, konferansa katılmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek ve bu buluşmayı planlayan ev sahibi Allen and Company'ye teşekkür ederek başlayan Başbakan Erdoğan, ''Arkadaşlarım bana, 'Amerikan finans ve medya dünyasının kalbi burada atıyor' dedi.
Sizleri ne kadar heyecanlandıracak bilemiyorum, ama bu sabah benden nüfusunun çoğunluğu Müslüman bir ülke olarak Türkiye'nin yaşadığı demokrasi tecrübesini dinlemek istediğinizi söylediler'' dedi.
Uluslararası toplumun mücadelesini verdiği en önemli uğraşlardan birinin demokrasi anlayışı ve bunun getirdiği özgürlükler ortamının dünya üzerinde en geniş şekilde yayılması olduğunu vurgulayan Erdoğan, İslam kültürü ile demokratik düzen arasındaki ilişkilerin de bu çerçevede çok uzun bir süredir düşünce dünyasında tartışıldığını kaydetti.

''DEĞERLER ARASI SOĞUK SAVAŞ''

Müslüman toplumların özgür, katılımcı ve açık topluma dayanan rejimler oluşturma hususundaki eksikliklerinin, İslamiyet'in bu durum üzerindeki rolü hakkında geniş bir tartışma yarattığına işaret eden Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:

''Yani benim, Soğuk Savaş'ın sona ermesinden sonra, 'değerler arası soğuk savaş' diye adlandırdığım bir dönem ortaya çıkmıştır. Bilahare, 11 Eylül olaylarıyla zirveye çıkan terör dalgası konuyu geniş kitlelere maletmiş ve İslamiyet'in çatışmaya meyilli, barışçıl olmayan bir din olduğu izlenimini yaratarak, İslam kültürü ile demokrasinin birbiriyle bağdaşıp bağdaşmadığı sorusunu gündeme taşımıştır. Tabii bu iddialar 'İslam' kelimesinin 'barış' anlamına geldiğini bilen Müslümanlar ve Müslüman olmayan sağduyulu insanlar arasında şok etkisi doğurmuştur. Demokratik bir ülkede Başbakanlık yapan Müslüman bir kişi olarak, bu konudaki görüş ve hissiyatımın belki birçok yabancı düşünürden daha gerçek tecrübe ve izlenimlere dayandığı inancıyla, fikirlerimi sizlerle samimi bir şekilde paylaşmak istiyorum. Her ülkenin ve toplumun kendine özgü şartları farklı demokratik kurumlar yaratabilecek olmakla birlikte, demokrasinin dayandığı evrensel bazı ilke ve ölçütler bulunmaktadır. Bunlar, siyasi katılımcılık, hukukun üstünlüğü, hesap verebilirlik, çoğulculuk, eşitlik ve şeffaflık olarak belirmektedir.''

''SUİKAST DÜZENLEMEKTEN FARKSIZDIR''

İslamiyet'in Allah'a inanç temelinde bireylerin kişisel ve toplumsal yaşamda uyulması gereken ahlak kurallarını içerdiğini anlatan Erdoğan, İslamiyet'in adalet, eşitlik ve kardeşlik gibi ulvi ilkelere dayanan bir hayat biçimini öngördüğünü ifade etti. Bunların da esasen tek tanrılı dinlerin ortak temel değerlerini oluşturduğunu kaydeden Başbakan Erdoğan, ''Bu itibarla, aynı yüce kaynaktan indiğine inandığımız bu dinlerin birbirlerinden farklı olarak şiddeti ve terörü teşvik ettiği veya insan gelişimine en uygun yönetim biçimi olarak ortaya çıkan demokrasiyi reddettiği nasıl düşünülebilir?'' diye sordu.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Kaldı ki, diğer dinler gibi İslamiyet'in de özünde yatan ve bireyin mutluluğunu esas alan temel felsefe, katılımcı, özgürlükçü, çoğulcu bir hayat anlayışı ile demokratik kurumları destekleyen ve pekiştiren özellikler taşımaktadır. Bu gerçekler ışığında, günümüzde Müslüman toplumların çoğunluğunun demokrasi sınavında nispeten başarısız olmalarını din olgusuyla açıklamaya çalışmak ve İslamiyet ile irtibatlandırmak temel bir yanlış olacaktır. Keza, daha 10-15 yıl öncesine kadar Avrupa'nın büyük bir bölümünün demokrasiden ve her türlü özgürlükten uzak bir ortamda yaşaması da herhalde din kaynaklı engellerle izah edilmiyordu. Bugün Müslüman toplumların büyük bir bölümünde karşılaştığımız durum da İslamiyet'in özünde yatan yüksek-toplumsal değerlerin siyasi amaçlar doğrultusunda istismar edilmesi ve dogmatik bir sistem içinde yanlış uygulanmasından kaynaklanmaktadır.
Din üzerinden siyaset yapmak, dini ideolojik bir araç haline getirmek, dini düşünceyi dogmalaştırmak ve din adına dışlayıcı siyaset yürütmek hem toplumsal barışa hem de siyasi çoğulculuğa zarar vermektir. Belki de en kötüsü, dini yozlaştırmak ve amacından saptırmak anlamına gelmektedir. Dolayısıyla bu tutum, bana göre dine, demokrasiye ve insanlığa karşı 'suikast' düzenlemekten farksızdır. Dini, bir ideoloji haline getirerek, devlet aygıtı marifetiyle toplumu zorla dönüştürmeye çalışmak, hem topluma hem dine yapılabilecek en büyük kötülüktür.'' Burada suçu dine atmanın kolaycılık olduğunu vurgulayan Erdoğan, ''Çünkü söz konusu olan din değil, totaliterizmdir. Bu sebeple, olsa olsa o dine mensup olanların özgürlükçü bir düzen için mücadele etmekteki eksikliklerinden bahsedilebilir'' diye konuştu.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Türkiye, nüfusunun çoğunluğu İslam inancını benimsemiş bir toplumun, laiklik temelinde demokrasiyi yaşatabileceğinin ve ileri demokratik normları yerleştirebileceğinin en güzel örneğini vermektedir'' dedi. Erdoğan, Sun Valley Konferansı'nda yaptığı ''Demokrasi, İslam ve Siyasal Laiklik Ekseni Üzerinde Türkiye Modeli'' adlı konuşmada, devletin tüm dinler ve inançlar karşısında tarafsız kalması ve eşit mesafeyi korumasının büyük önem taşıdığını belirtti. İnanç farklılıklarının veya farklı mezhep ve anlayışların çatışmaya dönüşmeden bir arada yaşatılabilmesinin demokrasinin temel direklerinden siyasi çoğulculuğun esası olduğuna işaret eden Erdoğan, şöyle konuştu:

''Laiklik olarak tanımladığımız bu ilke son derece mühim bir ihtiyaç olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca laiklik, sadece bir devlet yönetim ilkesi olarak da ele alınmamalıdır. Laiklik aynı zamanda bir 'sosyal barış' prensibidir. 'İslam kültürü', 'demokratik düzen' ve 'laiklik prensibi' arasında tarif etmeye çalıştığım bu ilişkiyi Müslüman toplumlar içinde en başarılı şekilde uygulayan ülkelerin başında herhalde Türkiye gelmektedir. Bu özellikleriyle Türkiye, nüfusunun çoğunluğu İslam inancını benimsemiş bir toplumun, laiklik temelinde demokrasiyi yaşatabileceğinin ve ileri demokratik normları yerleştirebileceğinin en güzel örneğini vermektedir. Biz bu modelin evrensel bir hedef olduğunu, tek bir Tanrının eşit haklara sahip olarak yarattığı insanoğlunun, ancak bu çerçevede hak ettiği barış, huzur ve refaha kavuşacağını düşünmekteyiz.''

''TÜRKİYE, KÜRESEL BARIŞIN KİLİT AKTÖRLERİNDEN''

Türkiye'nin bugün, içeride sosyal huzurunu ve bütünleşmesini sağlamış, dış dünyayla çok yönlü ilişkiler geliştirebilmiş ve bu özellikleriyle bölgesel ve küresel barışın kilit aktörlerinden biri haline geldiğini belirten Başbakan Erdoğan, ''Bir yandan Batı ile yoğun bir etkileşim içine girerek, Batı kurum ve örgütlerine etkin bir üye olarak katılan Türkiye, diğer taraftan İslam ülkeleri içinde de saygın bir konumda bulunmaktadır'' dedi. Türkiye'nin böylece bu iki grubun birbiriyle bağdaşamayacak iki ayrı dünyayı oluşturdukları tezini sadece çürütmekle kalmayıp, aslında bunların birbirinden kesin çizgilerle ayrılamayacağını, hatta kaynaşabileceğini gösteren eşsiz bir örnek olduğunu ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:

''Bu bağlamda Türkiye'nin konumu, medeniyetler çatışmasının önlenmesinde bizlere kritik bir rol ve sorumluluk yüklemektedir. Daha önce çeşitli vesilelerle hep belirttiğim gibi, Türkiye'nin AB'ne üyelik süreci de bu çerçevede değerlendirilmelidir. En açık şekliyle söylemem gerekirse, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girme arzu ve iradesinin sonuçsuz kalmaması büyük önem taşımaktadır. Zira, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üyeliğinin başarılı şekilde sonuçlanması, tüm dünyaya ve özellikle de Müslüman toplumlara Doğu ile Batı'nın, İslam ile diğer dinlerin bir arada yaşayabileceğini ve ortak değerler etrafında barış içinde varlığını sürdürebileceğini gösterecektir. Anti-Semitizm ve İslamofobia ile mücadele de ancak bu şekilde küresel bir uygulama alanı bulacaktır.
Tabiatıyla, düşünmek bile istemesek de bunun aksi yönde bir gelişme ise gerek Batı, gerek İslam dünyasındaki karşılıklı önyargıları körükleyecek, İslam ülkelerindeki dışlanmışlık duygularını pekiştirecek ve Müslüman toplumlarda güçlenmesini istediğimiz olumlu dönüşüm çabalarına zarar verebilecektir. Dini fanatizmin bu tutumdan beslenmek için fırsat kolladığını da unutmamak gerekir. Esasen bu gerçeği uzun süredir bütün berraklığıyla gören ve AB üyeliğimize stratejik bir açıdan yaklaşarak tam destek veren ABD'nin bu hususta iknaya ihtiyacı bulunmamaktadır, ancak konunun dünya barışı ve dinler, medeniyetler arası uyum bakımından sahip olduğu önemin altını bir kez daha çizmekte yarar görüyorum.''

''DÜNYA YENİ BAŞTAN KURULUYOR''

''Dünya, gözlerimizin önünde bir kez daha yeni baştan kuruluyor'' diyen Başbakan Erdoğan, ''Bizler bunun sadece tanıkları değiliz, aynı zamanda bu gerçek tarafından kuşatılmış durumdayız. Yani bu değişimin hem aktörü hem de konusu olmak, bizim kaçarak kurtulamayacağımız bir gerçek...'' diye devam etti.

Bu değişimin adının ''küreselleşme süreci'' olduğunu vurgulayan Erdoğan, ''Ne yazık ki, sürece uyum sağlayamayan toplumlar, küreselleşmenin doğurduğu fırsatlardan faydalanmak yerine olumsuz yan etkileriyle karşılaşmakta, çevrelerine de istikrarsızlık ve sorunlar yaymaktadırlar'' diye konuştu.

Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''AB ile bütünleşme aşamasına gelmiş bir İslam Konferansı Örgütü üyesi olarak Türkiye, işte bu nedenle İslam dünyası içindeki reform ihtiyacına işaret etme ihtiyacı duymaktadır. Tabiatıyla burada ihtiyaç duyulan reform İslamiyet'e değil, yönetim biçimine ilişkindir. Çünkü İslam dini, akla ve bilimsel düşünceye önem veren yapısıyla, reform olarak nitelenen çabalardan çok daha fazla ve doyurucu bir biçimde geleceğe dönük bir yüze sahiptir.

Bu anlayış çerçevesinde, İslam dünyasına, İslamiyet'in entellektüel ve manevi zenginliğinden ilham almaları ve toplumlarının siyasi, ekonomik ve sosyal eksikliklerine eğilmeleri çağrısında bulunmaktayız. Uluslararası toplumun bu bağlamda Müslüman ülkelere yapacağı yardımlar ve süreci kolaylaştırıcı nitelikteki faaliyetleri elbette önemlidir ve bunlar gerçek bir ortaklık ruhu içerisinde devam ettirilmelidir.

Bu çabaların, demokratik değerler, özgürlük ve refahı yaymak istikametinde çalışırken, her ülkenin yerel koşullarını dikkate alması, ortaklık ruhunu oluşturmak ve demokrasiyi bir dayatma görüntüsünden kurtarmak bakımından çok önemlidir. Türkiye olarak, bölgedeki reform çabalarını kolaylaştırıcı nitelikteki tüm çabalara desteğimiz sürecek ve gerek bölge ülkeleriyle, gerek ABD ile bu konudaki işbirliğimiz devam edecektir.''

''HALKLARIN DÜŞÜNSEL ZENGİNLİĞİ''

Bu dönüşüm sürecinde Müslüman toplumların en fazla ihtiyaç duyduğu gücün asıl olarak halklarının düşünsel zenginliğinden kaynaklandığına işaret eden Erdoğan, ''Bu insan potansiyeli de özgürlük, hoşgörü ve karşılıklı saygının hakim olduğu, temel hakların korunduğu, hukuk devleti ve iyi yönetişim ilkelerinin uygulandığı açık toplumlarda güçlenmektedir'' dedi.

Türkiye'nin, demokratik düzenin insan potansiyelini nasıl ortaya çıkardığına, girişimci ruhu nasıl geliştirdiğine ve sonuçta nasıl güçlü bir sosyal ve ekonomik dinamizm oluşturduğuna güzel bir örnek olduğunun altını çizen Erdoğan, 400 milyar doları aşkın ekonomik hacmiyle bugün dünyanın en büyük 20 ekonomisi arasında yer alan Türkiye'nin, arabadan bilgisayara kadar her türlü eşyayı ürettiğini ve 140'ın üzerinde ülkeye ihracat yaptığını söyledi.

Gelinen aşamanın Türkiye'nin rekabetçi bir ekonomi yaratma ve küresel trendlere uyum sağlama yeteneğinin açık bir göstergesi olduğunu kaydeden Erdoğan, şöyle konuştu:

''Geriye baktığımızda çıkardığımız en önemli ders, Türkiye'nin ekonomik gelişiminin demokratikleşme sürecinde aldığı mesafeyle doğru orantılı olmasıdır. Nitekim, 1923'te Atatürk'ün önderliğinde başlatılan demokrasi atılımının yarattığı ekonomik dinamizm, bu alanda kaydedilen her önemli gelişmeye fazlasıyla olumlu bir tepki vermiştir. Keza, hükümetimizin işbaşına gelmesinden bu yana halkımızın beklentileri ve AB üyeliğinin objektif kriterleri çerçevesinde başlattığımız ve kimilerince 'sessiz devrim' olarak adlandırılan demokratik dönüşümün de ekonomi üzerindeki olumlu yansımalarını inkar etmek mümkün değildir.

Son 2 yılda ekonomik alanda sağlanan başarılar, sanırım global ölçekte iş yapan sizler tarafından da takip edilmektedir. Bu bağlamda, sadece Avrupa ve ABD'yle değil Rusya, Asya ülkeleri ve Ortadoğu ile de yoğun bir karşılıklı işbirliği ve etkileşim içine girmekte olduğumuzu gururla ifade etmek isterim. Ancak bunun yanı sıra mali disiplinin tesis edilmesi, iç ve dış borçlanmada sağlanan istikrar, özelleştirme sürecine kazandırılan ivme ve dış yatırıma yönelik olarak ortaya konan liberal, özendirici ve kolaylaştırıcı tutum Türkiye'nin bugün geldiği noktada önemli yer tutmaktadır.''

''TÜRKİYE'YE YATIRIM YAPMAK''

''Türkiye'ye yatırım yapmak, hem her gün daha da gelişen bir ülkenin ürettiği kazançtan pay sahibi olmak demektir, hem de küresel barış ve güvenliğe, yani benim tabirimle değerler arası soğuk savaşın engellenmesine katkıda bulunmak demektir'' diyen Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle tamamladı:

''Bu noktada şunu da hatırlatmak isterim ki, Büyük Ortadoğu Coğrafyasında görmek istediğimiz demokratik dönüşüm, ekonomik istikrar ve refahla desteklenmezse istediğimiz sonuçlar ortaya çıkmayacaktır. Bu itibarla, anılan ülkelerle bu yönde işbirliği yapılması da ortak amaçlarımız doğrultusunda bir zaruret arz etmektedir.

Sözlerime son verirken, Türkiye'nin bölgesindeki olumlu dönüşüme ilham, umut ve destek sağlayan çabalarının, bölge ülkeleri, ABD, AB ve tüm uluslar arası toplumla işbirliği içinde devam edeceğini bir kez daha teyid ediyor, ilgi ve dikkatiniz için teşekkür ediyorum.''

UNAKITAN'IN DEĞERLENDİRMESİ

Öte yandan, konferans hakkında bilgi veren Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, Türkiye'ye doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının çekilmesi açısından konferansın son derece önemli olduğunu söyledi.
Artık büyük yatırımcılarla doğrudan temas halinde olduklarını kaydeden Unakıtan, bu konferansın yabancı yatırımın çekilmesi açısından son derece önemli bir fırsat olduğunu da bildirdi.

1 2 3 4 5
 
DİĞER GÜNDEM HABERLERİ
 G-8 zirvesi bugün başlıyor
 Savarona'da kara para iddiası
 Yatağan'da zehirlenme
 Göçer'in mahkumiyetine bozma
 Las Vegas'ın belalısı 5 Türk
 40 yıllık icraatın muhasebesi...
 'Sudan' sebeple ölüyorlardı
 Çocuk ishalleri korkuttu
 'Selköy'de bir gece
 'Tanrı kutsasın'
 Avrupa'da da aynı
 Töre mağduru N.K. taburcu
 Valiliğe bırakıp gittiler
ERDAL ŞAFAK
Gerilimin nedeni seçim telaşı mı?
Başbakan...
UMUR TALU
Kimin çıkarlarıymış!
Bush, dünyanın her köşesindeki...
ERGUN BABAHAN
Modern krallarla iki gün
Amerika'nın en etkin...
ABD'yi Müslüman ajan Darwyn kurtaracak
ABD'ye saldıran terörist Türk aileden sonra bu kez ülkeyi kurtaran...
"Ucuz Fransız şarabı Chirac"
Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac'ın "İngilizler'in Avrupa tarımı...
Havuzda devrim
Havuzda devrim
Süper Lig'in yayın hakkının dağıtımı için yeni model açıklandı. Yeni...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Künye | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu