kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
  » Aktüel Pazar
    Otomobil
    Sinema
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Türkiye'de herkes barut fıçısı gibi
Türkiye'de herkes barut fıçısı gibi

Artun Ünsal "Tribün Cemaatinin Öfkesi" isimli kitabında şiddetin Türk insanın kültüründe yattığını ve futbola da toplumdan bulaştığını söylüyor.

Artun Ünsal'ı "Benim Lokantalarım", "Süt Uyuyunca", "Türkiye'de Zeytin ve Zeytinyağı", "Türkiye'nin Ekmeklerinin Öyküsü" gibi kitaplarından tanıyoruz. Galatasaray Üniversitesi öğretim üyesi olan Ünsal bu kez "Tribün Cemaatinin Öfkesi" isimli kitabı ile karşımıza çıktı. İletişim Yayınları'ndan çıkan kitap Ünsal'ın deyimiyle "Spora tutkun bir siyasetbilimcinin" gözüyle yazılmış, daha çok durum saptamasına yönelik bir ilk deneme... Artun Ünsal ile futbolu, tribünleri ve şiddeti konuştuk...

* Sizi daha çok yemek konusunda yazılmış kitaplarla tanıyoruz. Futbol ile ilgili bir kitap yazma fikri nasıl ve ne zaman oluştu?
Şiddet üzerine aslında uzun yıllardır çalışıyorum. Araştırmalarım esnasında günlük şiddetin de önemli bir sorun olduğunu gördüm. Stadyum şiddeti herkesin üzerinde yoğunlukla konuştuğu bir konu. Herkesin bir anlık kızgınlık olarak değerlendirdiği olayların, bir sosyal bilimci olarak içimizdeki şiddetten kaynaklandığını düşündüğüm için daha ayrıntılı bir şekilde ele almayı uygun buldum. Yani şiddet stadyuma dışardan, toplumdan geliyor. Stadyumdan topluma inen şiddet genelin çok küçük bir kısmını oluşturuyor. Şiddet kan davalarından, töre cinayetlerine, park kavgalarına kadar her yerde. Şiddet doğumdan mezara kadar eğitim ve varlık durumu ne olursa olsun herkesi etkisi altına alan bir dalga.

* Şiddet toplumdan tribünlere mi taşınıyor?
Evet. Bir toplumda her şey birbirine bağlıdır. Türkiye'de şiddet sadece stadyumda olmuyor. Maç dalaşından öte genel bir huzursuzluk var. Cinayet sayısı yılda 2 binden aşağı inmiyor. Bizde hala töre cinayetleri var. Türkiye'de her 4 kişiden biri silah taşıyor. Anormal bir şey bu. Futbolda şiddet sokaktaki şiddetin yanında hafif kalır. Gündelik hayatta dövülen kadınlar, çocuklar, yaşlılar... İnsanlar birbirleriyle olan ilişkilerinde barut fıçısı gibi. Bunun eğitimle, yasayla, ekonomiyle bir anda ortadan kalkmasını beklemek abes. Çünkü bu bir kültür meselesi. Stadyuma bakarsanız şiddetin günah keçisi olarak görülen varoşlardan çıkmadığını protokol tribünlerinde de görüldüğünü fark edersiniz. Üzerimizden şiddet fışkırıyor.

* Genetik yani?
Hayır, kültürel.

* Neden futboldaki şiddet bu kadar öne çıkıyor?
Her toplumda şiddet var. Ama futboldaki şiddet İstanbul'da olduğu zaman unutulmuyor. Bu şiddet amatör küme maçındaysa sadece küçük bir haberden sonra unutuluyor. Ama rakamlara vursanız bile bu yüz karşılaşmanın birinde bile olmuyordur. Asıl şiddet sokakta.

* Basın mı abartıyor futboldaki şiddet olaylarını?
Basın sadece tiraj kaygısıyla yaklaşmıyor olaya. En önemli neden devlet kolluk kuvvetleri ve otoritesiyle ilgili. Eğer bir ülkede kan davaları devam ediyorsa adalet sistemini sorgulamak lazım. Polis gücünün iyi yetişmiş olup olmadığını sorgulamak lazım. Her olaydan sonra "Bu son" denir. Ama en son yine maganda kurşunlarıyla hastanelerde can çekişen insanların haberleriyle dolu gazeteler. Tamam da bu maganda dediğimiz silahlı insanlar sokaklarda nasıl bu kadar rahat dolaşıyor? Kentte pahalı bir saat gibi, silah göstermek "hava" oluyor. Stat içinde onca kontrole rağmen nasıl oluyor da bıçaklama olayı gerçekleşebiliyor!?

* Fanatizm artık eğitimli insanlar, gazeteciler ve sosyologlar tarafından da yüceltiliyor mu?
Bu moda halinde ve insanlar bunu övgü halinde belirtiyorlar. Bir kimlik sorunu var. Anadolu'dan göçen ve varoşta yaşayan dar gelirli kesimin kent ile bütünleşmesi için bir adım olabilir fanatizm. Bazı insanların neden kulüplerin yönetiminde yer almak istediğini sorgulamaya gerek yok. Çünkü siyasal ve sosyal getirisi önemli. Saygınlık ve prestij kazanır bu yolla. Fenerbahçeli paşalar, Galatasaraylı yargıçlar ve Beşiktaşlı Cumhurbaşkanları her zaman var. Bir sosyal cemaate yakın olup prim yapma isteği var. Futbol insanlara geyik yapma fırsatı sunuyor. İnsanları uyutuyor bir bakıma.

* Siyasetle futbolun ilişkisi nasıl?
El ele, iç içe... Hiçbir siyasi akım kendini ülke çapında güçlü bir cemaate sırtını çevirmez. Futbolcuların vergilerinin düşürülmesini, kulüplerin borçlarının ertelenmesini düşünün. Maliyede her türlü kolaylık yapılır, şehrin en güzel toprakları hibe edilebilir, ucuz araziler sağlanabilir...

* Futbol kulübü ile siyasilerin ilişkisi sadece bizde mi bu kadar sıkı fıkı?
Tüm dünyada var ama bizdeki ayyuka çıkmış durumda.

* Futbolun herkesi ilgilendiren toplumsal bir olgu olmasının nedenleri neler?
Futbol küreselleşmeyi en çok yansıtan duraklardan biri. Yani bir İngiliz takımı ya da Türk takımı dünyanın her yerinde taraftara sahip. Bunun sebeplerinden biri de televizyon. Büyük paralar dönüyor. Türkiye'de resmi bahsin cirosu 300 milyon doları geçti. Türkiye'de kolay para kazanma istediği diğer ülkelere göre çok fazla. Bir diğer neden futbolun ortak dil olması. İlişki kurmada rahatlık sağlıyor, sınıflar üstü bir kimlik kazandırıyor.

* Futbolla uyutulmak dediniz bunun tarihte örneklerini biliyoruz...
Evet, İspanya'da. Bizde de 1980'lerde gençlerin siyasetten uzaklaştırılmaları için futbol kullanıldı. O zaman başlayan depolitizasyon süreci hala devam ediyor. Stadyumlarda hafif sol eğilimli kesimler belirdi. Beşiktaş daha sol gibidir. Fenerbahçe ve Galatasaray daha oligarşinin kulüpleri şeklinde algılanır. Bir ara tribünlerde milliyetçilik dalgası da olmuştu.

Aynur ERDEM

DİĞER RÖPORTAJ HABERLERİ
 İstediğim roller oldu ama nedense yönetmenlerin aklına...
 Kadına kafes arkası layık görüldü
 Sörf için medyatik oldum
 Çeşme'ye rüzgarı için yerleştim hiçbir zaman pes etmedim
 Ahmet, Mehmet kadar Türküm
 Her yaştan ve meslekten kadına hizmet veriyoruz
 Herkes iktidar ve para peşinde mutsuzluğun asıl nedeni de bu
 Pornografi batağına saplandık
 Keşke şiirden kazanıp bu işe bulaşmasaydık
 Ciddi bir insanım ama soğuk değilim
 Onurlu bir insana yapılan çok büyük haksızlık
 Türkiye ketçaba benziyor
 11 Eylül kontrollü bir patlamadır
 Ajda Pekkan'ı kovalamaktan yoruldum
 Eşimden ayrılınca tek başıma kaldım
 Daha kadınsı olmak istiyorum
 O kadar çok çalıştım ki gençliğimi yaşayamadım
 Kızımın zorlamasıyla ilk kez bir evim oldu
 Mücevher alırken pazarlık edemediği için ağlayan
    Aktüel Pazar Yazarlar
    Güncel
    Hobi
  » Röportaj
    Gurme
    İyi Yaşa
Fasl-ı şahane gibi bir hayat
Fasl-ı şahane gibi bir hayat
Şarkılarıyla dört kuşağı içmeden sarhoş etti o. Akşamcılar için de...
Avrupa'dan İstanbul'a 'Yeni Sanat'
Avrupa'dan İstanbul'a 'Yeni Sanat'
Bu yıl İstanbul'da yapılan Uluslararası Mimarlık Kongresi...
Sofrada başka dalında başka güzel kiraz
Rengiyle, tadıyla başdöndürücü bir meyve kiraz... Bu yıl doya doya...
O Picasso'nun gülen kadınıydı
Dora Maar, ünlü ressam Picasso'nun 'ağlayan kadını'ydı. Bugün 79 yaşında olan...
Dünya mimarları İstanbul'u kurtarın
Yabancı mimarlar İstanbul'da doğanın iyi korunmadığı, yeşilin çok az olduğu...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.