kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
  » Aktüel Pazar
    Otomobil
    Sinema
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Her yer karanlık pür siyah o mevki
Ayasofya ganimet değil

Siyaset bilimci ve yazar Mehmet Ali Kılıçbay, Aktüel Pazar'daki ilk yazısında, Ayasofya'nın aydınlatılması konusuna değiniyor ve "Derinlerde Ayasofya'nın Bizans'ı temsil ettiği düşüncesi duruyor" diyor.


Her yer karanlık pür siyah o mevki

Ayasofya'nın karanlıkta bırakılmasının nedeni olarak "unutkanlık" "gözden kaçma", "parasızlık" gibi şeyler gösteriliyor ama derinlerde Ayasofya'nın Bizans'ı temsil ettiği düşüncesi duruyor.

Önce komşulara bir merhaba, mahalleye en son taşınandan eski kiracılara ve mülk sahiplerine merhaba. Sonra da mahallenin ziyaretçilerine yani okuyuculara "Hoşgeldiniz, iyi pazarlar". İstanbul'un en güzel görüntülerinden birini, Mimar Sinan'ın 1581 yılında tamamladığı küçük harika, Şemsi Paşa Camii'nin Boğaz'a paralel avlusundan seyredebilirsiniz. Üsküdar iskelesiyle Harem arasındaki sahilde yer alan ve aslında bir külliye olan bu inanılmaz güzel yapının medrese olarak inşa edilen, ancak 1953'ten beri halk kütüphanesi olarak hizmet veren bölümünün avlusundan, İstanbul'un en doyumsuz manzaralarından biri görülür. Şehrin Marmara girişinden Boğaz'ın Ortaköy- Kuzguncuk hattına kadar uzanan bu emsalsiz görüntünün merkezini, Sarayburnu ve Topkapı Sarayı meydana getirir. Arka planda ise yedi tepeli şehrin harika camilerinin minareleri yükselir. Gözler, sırasıyla Ayasofya Müzesi'ni, Sultanahmet ve Nuruosmaniye camilerini, sonra sahildekileri ta Ortaköy Camii'ne kadar hemen ayırt eder.

TANRISAL BİLGELİK
Üsküdar'dan görülen bu muhteşem manzara, aynı zamanda Bizans'ın kalbinin de seyridir. Ve Bizans'ın ama aslında insanlığın en görkemli üç beş mimari yapıtından biri olan Ayasofya'nın seyridir. Başlangıçta bir pagan tapınağının yerine 360'ta inşa edilen ve Büyük Kilise olarak adlandırılan yapı, daha sonra Hagia Sophia (Tanrısal Bilgelik) olarak adlandırıldı. Bina defalarca yandı, yıkıldı, yerine yenileri yapıldı. Sonunda İmparator I. Justinanos tarafından Anadolulu iki mimara, Trallesli (Bugün Aydın yakınlarında antik bir kent) Anthemios ile Miletoslu (bugün Söke/ Balat yakınındaki antik kent) İsidoros'a ısmarlanan tutkulu proje, 532-537 arasında tamamlandı ve Orta Çağ'ın en muhteşem mimari yapıtı ortaya çıktı. 1453'te camiye çevrilen Ayasofya, 1935'te müze haline getirilmiştir.

AYASOFYA NEYİ TEMSİL EDİYOR?
Değerli sanat ve düşün adamı Doğan Hızlan'dan öğrendiğimize göre, İstanbul'un benzersiz siluetini meydana getiren cami ve anıtsal binalar aydınlatılırken, bir tek Ayasofya karanlıkta bırakılıyor. Bunun nedeni olarak "unutkanlık", "gözden kaçma", "parasızlık" gibi şeyler gösteriliyor ama derinlerde Ayasofya'nın Bizans'ı temsil ettiği düşüncesi duruyor. Ama Bizans bize yabancı mı? Bizans'ın siyasal varlığı sona ereli 550 yıldan fazla oldu ancak bu uzun aralığa rağmen Bizans'ın öldüğünü söylemek mümkün değil. Müslüman evliyalar haline gelen Ortodoks azizlerden, türbe haline gelen ayazmalardan, Türkçe'ye geçen çok sayıda Rumca kelimeden, Bizans halkının ürettiği ama artık bize ait olan binlerce imgeden söz etmenin gereği yok. Halk inançları içindeki mümtaz yerlerini alan Bizans batıl itikatlarından da söz etmenin gereği yok. Bunlardan yüzlercesi her gün karşımıza çıkıyor. Örneğin, İstanbullu kadınlar (Bir ara İstanbul'da, İstanbullu kadınlar vardı) salı günleri ev işi yapmazlardı. "Salı sallanır" biçiminde ifade edilen bu batıl itikadın kökü, İstanbul'un Osmanlılar tarafından bir salı günü alınmış olmasına dayanır. Salının Bizanslılar için bir matem günü haline gelmesi ve Rum kadınların bunu Müslüman komşularına aşılamaları, Bizans'ın bizim ne kadar derinlerimizde yer aldığının göstergesidir.

OSMANLI'DA BİZANS ETKİSİ
İstanbul'un yer adları, Samatya'dan Tarabya'ya kadar Bizans patentlidir. Balık adları, yemek adları çoğunlukla Bizans kökenlidir. İstanbul'un ünlü rüzgarları Lodos (Nautos) ve Poyraz (Boreas) Bizans'tan bize mirastır. Osmanlı yönetim tarzı da, ana kitlesi itibariyle Bizans modelinden beslenmiştir. Bizans, tıpkı daha sonra Osmanlı'nın da olacağı gibi bir başkent imparatorluğuydu. Yani bütün Bizans taşrası İstanbul'un görkemine hizmet etmek zorundaydı. Bu nedenle Orta Çağ'ın en muhteşem ve kalabalık şehrinin yanı başından başlayan Bizans taşrası, fakirlikten nasibini bolca almaktaydı. Nitekim, Ayasofya'nın inşası sırasında, bazı sütun ve süsler Efes Diana, Atina, Delphoi, Delos tapınaklarından hatta uzak Mısır'daki Osiris tapınağından getirtilmiştir. Sırf Ayasofya'nın duvar ve sütun kaplamalarında kullanılacak mermerler için, imparatorluğun bütün ocakları seferber edilmiştir; Marmara beyaz mermeri, Eğriboz Adası'ndan yeşil mermer, Synnada'dan pembe ve Afrika'dan sarı mermer. Osmanlı, Bizans'ın mirasçısı olduğunu hiçbir zaman inkar etmemiş, padişahlar Ayasofya'yı defalarca onartmışlar ve daha da süslemişlerdir. Ve tipik başkent imparatorluğu refleksi içinde, her seferinde imparatorluğun taşrası bu işler için seferber edilmiştir. Örneğin mihrap mahallindeki tunç kandiller, Kanuni Sultan Süleyman tarafından Budin'den getirtilmiştir veya IV. Murad zamanında çok uzaklardan getirtilen mermerlerle yeni kaplamalar yapılmıştır.

GÜNDELİK SİYASET
Türkiye'de kimi insanlar 1071 Malazgirt öncesini Türkiye tarihinden saymamaktadır, korkarım Ayasofya hem bu yüzden hem de müzeye çevrildiği için karanlıkta bırakılıyor. Nitekim Ayasofya'nın Amerikalılar tarafından yapılan mükemmel maketinin, minarelerinin bulunmaması nedeniyle sergilenmemesi bu kuşkuyu güçlendiriyor. İnsanlığın en büyük mimari eserlerinden birinin ülkemizde bulunmasından gurur duymak yerine onu saklamaya çalışmak ve ülkemizin geçmişini daraltmak gündelik siyasetin gereği olabilir ama Ayasofya, 550 yıl önce savaşta ele geçirilen bir ganimet olarak görülmeyi hak etmiyor.

Mehmet Ali Kılıçbay

DİĞER GÜNCEL HABERLERİ
 Chirac'ın Brütüs'ü
 Kurtköy yarışa hazır ya siz?
 Hayatın nakış ustaları ressam dostlarım
 Yıkanmayan eller mi bebekleri öldürdü?
 Hanım... Hanım... Bu çocuğun babasını da getir!
 Çernobil'den çıkan masal kahramanı
 Müzenin içinde acı Aztek çikolataları
 Hayattaki tek 11 Eylül sanığının günlüğü
 Bu kitapla babamı yeniden keşfettim
 Antep Kadısı'nın kayıtları
 Anadolu'nun 40 yıllık sanatkarları buluştu
 Bu üniversiteye gidenin işi hazır
 Türk ordusunun güzel neferi
 'İstanbul sendromu tüm ailemi etkiliyor'
 Selanik yoğurtçusu
 13 yıldır süren kabus sona erdi
 Hayat kurtaran sıradışı avukat
 SABAH'ta renkli bir gece
 Ünlülerin silah merakı
    Aktüel Pazar Yazarlar
  » Güncel
    Hobi
    Röportaj
    Gurme
    İyi Yaşa
BALÇİÇEK PAMİR
Erzurum'dan Harvard'a
Öyle bir öykü ki bu gencecik...
REFİK DURBAŞ
Şairler dövüşüyor
Modern Türk şiirinin tarihi biraz da...
Hidalgo samuray ve VIP soyluluğu
Hidalgo samuray ve VIP soyluluğu
Macar edebiyatının önde gelen yazarlarından Ferenc Molnar (1878...
Yeşilin şehri Rize'yi siz de keşfedin
Yeşilin şehri Rize'yi siz de keşfedin
Doğal zenginliğiyle herkesi kendine aşık eden Rize, huzurlu bir tatil...
Cep telefonu hadisesi
İstediğiniz özelliklere uygun bir cep telefonu bulmak gerçekten zor.
Aydınlıkta uyumak ister misiniz?
Dünya klasikleri arasında önemli yeri olan Grigoriy'un ünlü eserini okuduğum...
Krallara parmak ısırttı
Çırak olarak başladığı aşçılık mesleğini Ürdün Kralı Abdullah'ın Sarayı'na...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.