kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Son Dakika
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    İşte İnsan
    Sinema
    Turizm Rehberi
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Mehmet Barlas @ SABAH
 
Avrupa değişti diye biz değişmeyelim mi?
Reha Muhtar'ı çok fazla ihmal ettim...
ŞAKA - Arı gibi...

Avrupa değişti diye biz değişmeyelim mi?

Avrupa Birliği'ndeki krizin Türkiye'nin üyelik projesine yansımalarını Sabah'tan Yasemin Taşkın'a değerlendiren AB Komisyonu eski başkanı Romano Prodi, özetle şöyle demiş:
-Değişen Türkiye değil, Türkiye değişmedi, Kopenhag kriterlerini yerine getirdiği yadsınamaz. Avrupa'nın düşünce biçimi değişti. Avrupa'daki korku genel... Türkler Müslüman diye değil, yoksa Polonyalı musluk tamircisi de Katolik, ama o da korkutuyor, Rumen suçlular da korkutuyor. Avrupalı işsizlikten korkuyor. Bu korkularda Türkiye kadar Çin de önemli bir rol oynadı. Her türlü değişim korkuyu getiriyor. Romanya ve Bulgaristan'ın girişi de endişelendiriyor. Avrupa farklı olandan korktuğunu gösterdi.
Prodi'nin gözlemlerine kapılıp, "Madem sorun Avrupa'nın düşünce biçiminin değişmesinden kaynaklanıyor, o zaman biz hiç değişmeden kalalım" mı demeliyiz?
Geçenlerde emekli büyükelçi, MİT eski müsteşarı ve derin kültürüne hayranlık duyduğum arkadaşım Sönmez Köksal'la, Türkiye'de nelerin değişmesi gerektiğini tartıştık.
Örneğin yasaların hazırlanma ve hayata girme sürecindeki aksaklıklara işaret etti. Sönmez Köksal'ın cümleleri ile durum şöyle:
-Müzakerelerin başlamasıyla beraber Meclis'in yasama görevi çok büyük oranda AB müktesebatının kabulü veya Türk yasalarının bu mevzuata uyumunun sağlanmasına yönelik çalışmalarla sınırlı olacak. Fevkalade karmaşık AB'ye katılım sürecinde ülke çıkarlarını korumada en optimal yolu seçmek için, Türkiye'nin "Bir defa Meclis'den geçsin de uygulamaya sonra bakarız" şeklindeki geleneğine son vermesi icap edecek. Bundan böyle, yasa daha çıkarılmadan önce, yasanın, nasıl, kiminle, hangi bütçe ile uygulanacağının, vatandaşların, her türlü kurum ve kuruluşun nasıl etkileneceğinin, eğer olumsuzsa bu etkilerin nasıl giderileceğinin hesabını yapması gerekecek.
"Şu andaki yasama süreci bu tabloya aykırı mı" sorusuna da Sönmez Köksal şu yorumu getiriyor:
-Yasalar toplumun sorunlarına çözüm getirmek için çıkarılır. Hatta, sıkıntıyı sezip, sorun çıkma temayülü görülüyorsa gerekli çözümleri önceden üreterek meseleyi çözmek siyaseten en idealidir. Ancak, görülüyor ki, Türkiye'de bürokrasi genellikle bu tasarıları kendi dar bakış açısını yansıtan, çözümleri de gene sadece kendi yetkileri açısından kaleme alma alışkanlığını sürdürüyor. Sanki, kendi ölçülerine ve moda anlayışına göre toplum ihtiyaçlarına bir elbise biçiyor. O nedenle de, yasalar onaydan sonra uygulama niteliği olmadığından ya rafa kaldırılıyor veya "tadil" ediliyor yahut tüzük ve genelgelerle bazen lafzına ve ruhuna uymayan zorlamalarla uygulamaya çalışılıyor ve neticede toplum yaşamında fazla birşey değişmiyor.
Köksal'ın vurguladığı "İstim sonradan gelsin" anlayışının ilacı da "Düzenleyici etki analizi"ymiş. Yine onun cümleleri ile konuya girelim:
-Hükümetin müzakereler başlamadan önce önemli AB mevzuatı ile ilgili olarak "Düzenleyici Etki Analizi" denen çalışmaları yapması veya yaptırması gerekmektedir. En etkin Devlet yönetimine sahip ülkelerden olan İngiltere'nin bu uygulamanın öncüsü olması şaşırtıcı değil..
Sönmez Köksal'la yaptığımız tartışmadan not ettiğim konuları siz sayın okurlara aktarmaya önümüzdeki günlerde de devam edeceğim. "Değişim"in her alanda şart olduğunu sizler de mutlaka düşüneceksiniz.

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Her konu magazin ve dedikodu alanına girmeli mi?   / 23-06-2005
 Çalışkan ve dost Recep Bilginer de yok artık   / 22-06-2005
 Servis sektörü artık çağ değişiminin öncüsü...   / 21-06-2005
 İnsanlar neden Bodrum'a tutkundur ki?   / 20-06-2005
 Üç günlük Bodrum tatiline üç kitap   / 19-06-2005
 Başarı kalıcı olduğu zaman anlamlıdır   / 18-06-2005
 CHP söylemini tırmandırırsa iş nereye varır?   / 17-06-2005
 CHP seçimle gelmenin yolunu da aramalıdır   / 16-06-2005
 Fransız Kemalizmi, bir nevi Türk Jakobenizmi mi?   / 15-06-2005
 Titreşimli ve titreşimsiz sarışınlar üzerine   / 14-06-2005
EMRE AKÖZ
Köylülük meselesi
Yaklaşım farkı dikkatinizi çekti mi?...
MEHMET BARLAS
Avrupa değişti diye biz değişmeyelim mi?
Avrupa...
İLKER SARIER
Asfalt mevsimi
Sadece bizimkiler değil, başka ülkelerin...
SAVAŞ AY
Halk günü manzaraları ve genç hekimin derdi
Eskiden de...
Adalı Emre
Adalı Emre
İngiliz Newcastle'la anlaşan Emre, yurt dışında devam edeceğini...
Komitenin kabusu Terim
Komitenin kabusu Terim
Milli Takımlar Komitesi'nde Terim'e karşı olan bazı isimler de artık...
Vicdan jürisi toplanıyor
Irak Dünya Mahkemesi, İstanbul'da üç gün sürecek nihai oturumuna...
Adalet Bakanı'ndan son dakika teklifi
Kaçak Kuran kurslarının cezasını indiren vetolu yasa komisyondan...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Künye | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu