Soydaşların modeli

Türkiye'nin biri doğuda, diğeri batıdaki iki komşusu tarihi tercihlerin eşiğinde bulunuyor:
Bugün İranlılar, cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turunda ya hak ve özgürlüklerin genişletilmesi, ABD ile ilişkilerin düzeltilmesi yanlısı Ali Ekber Haşimi Rafsancani'yi başlarına getirecekler ya da radikal muhafazakâr Mahmut Ahmedinecat'ı.
Yarın ise Bulgaristan'daki genel seçimlerde, ülkeyi 2007'de AB üyeliğine götürecek iktidar belirlenecek.
Bulgaristan seçimlerinin Türkiye için özel bir önemi var. Balkanlar'da en çok Türk nüfus orada bulunuyor: 1.5 milyonun üstünde. Buna Türkiye'de yaşayan 400 bin dolayındaki soydaşımızı da ekleyin... Neredeyse 2 milyona yaklaşan bir topluluk.
Türkler tek ses tek yumruk olmayı başardıklarında, çok parçalı Bulgaristan siyasi hayatında kilit güç konumuna gelebiliyorlar. 2001 yılındaki seçimlerde bunu büyük ölçüde başardılar ve oylarını Ahmet Doğan liderliğindeki Hak ve Özgürlükler Hareketi'nde toplayarak 240 üyeli parlamentoya 21 milletvekili soktular. Dahası hiçbir parti çoğunluğa sahip olmadığı için, Hak ve Özgürlükler Hareketi eski Kral II. Simeon Sakskoburgotski'nin liderliğindeki "2. Simeon Ulusal Hareketi" (NDSV) ile koalisyon hükümeti kurdu. Böylece Bulgaristan tarihinde ilk kez Türk asıllı kişiler hükümete girdi.
Ayrıca bazı bakan yardımcılıklarına, danışmanlıklara, valiliklere de Türk kökenliler getirildi, yaklaşık 5.500 kadar Türk, devlet kadrolarında görev aldı.

Türkiye'den 4 vekil
Soydaşlarımızın önünde bu kazanımlarını pekiştirme fırsatı bulunuyor. Tabii birliklerini koruyabilirlerse ve gerek Bulgaristan'daki, gerekse Türkiye'deki seçmenler sandığa giderse...
2001 seçimlerinde Türkiye'deki Bulgar Türkleri'nden sadece 34 bin kadarı oy kullandı. 280 bin seçmenin yüzde 15'i bile değil. Hak ve Özgürlükler Hareketi temsilcileri özellikle soydaşlarımızın yoğun olduğu Bursa ve çevresinde aylardır kapı kapı dolaşıp bu kez katılımı yükseltmeye çalışıyorlar. Galiba bir ölçüde başardılar; yarın sandığa gideceklerin sayısının 80 bini geçmesi kesinleşti. Bu da Türkiye'dekilerin oylarıyla Bulgaristan parlamentosuna 4 temsilci gönderilmesi anlamına geliyor.
Sınırın öte tarafındaki Türkler de parçalanmazlarsa (üç Türk partisi daha kuruldu!), Hak ve Özgürlükler Hareketi 30-35 milletvekili çıkarabilecek. Bu hedefi yakalarsa, Bulgar parlamentosunda ikinci güç olabileceği (merkez ve sağ partiler çok bölündü) ve seçimin galibi gösterilen ancak tek başına iktidar olması beklenmeyen Bulgaristan Sosyalist Partisi ile koalisyon kurabileceği belirtiliyor. Ayrıca 2007'de Avrupa Parlamentosu'ndaki Bulgar temsilcilerin en az 2-3'ü de yine onun saflarından çıkmış olacak.

Azınlık partisi değil
Hak ve Özgürlükler Hareketi'ni mercek altına almakta fayda var. Başlangıçta Türkler'in partisi olarak kuruldu ama adında Türk sözcüğünü kullanmadı. Kısa süre sonra kadrolarını ve örgütlerini tüm Bulgar vatandaşlarına açtı. Yani ulusal bir parti oldu. Şimdi örneğin adaylarının yarısı Bulgarlar'dan oluşuyor. Sofya valisi de onun listesinden seçilen bir Bulgar.
Bir ülkedeki azınlık grubun hem insan hak ve özgürlüklerinden yararlanabileceğini, hem de gelenek ve göreneklerini koruyarak yaşadığı toprakların kaderini paylaşabileceğini gösteren Hak ve Özgürlükler Hareketi, yurt dışındaki diğer Türk kökenli gruplar için de model olabilir. Örneğin Irak'taki Türkmenler'e.
Yeni bir siyasi oluşum için uğraşan Leyla Zana ve arkadaşları da bu modeli incelemeliler, hatta gidip yerinde görmeliler...