kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Son Dakika
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    İşte İnsan
    Sinema
    Turizm Rehberi
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Mehmet Altan @ SABAH
 

Fransa kendini azletti...

AB'yi şekillendiren ne? Küreselleşme... Peki küreselleşmeyi belirleyen ne? Tarihin temposu... Tarihin temposu ne demek? Zamanın ruhuna uygun olarak gelişen teknoloji demek.
Önce Fransa'nın, ardından da Hollanda'nın AB Anayasası'na "hayır" demelerini, yakın plan ele aldığımızda bunlara birçok güncel siyasal neden bulunabilir ama daha geniş bir açıdan bakıldığında, tarihsel sürecin minnacık bir kısmında bu iki ülkenin, yeni gelen dalgayı hemen içselleştirmekte zorluk çekeceğini görebiliriz.
Ancak, burada AB'nin kurucu çekirdeğini oluşturan ve bir önceki burjuva devrimine öncülük eden Fransa'nın konumu daha da önem taşıyor.
Tarımdan fabrikaya geçerken liderlik yapan Fransa bugün artık kol gücünden beyin gücüne geçerken irtifa kaybediyor. Süreci algılamakta ve yönlendirmekte zafiyet gösteriyor. Belki de bilinçaltı, geçmişteki liderliğini artık yenileyemeyeceğini görerek direniyor.
Fabrikalarda çalışmanın merkezi olan Fransa artık bilgisayarların dünyasında eskisi gibi yıldız olamayacak. Tabii referanduma Paris'in yüzde 66 "evet" derken, taşranın "hayır" da inatlaştığını da anımsamak gerek. Her şeye rağmen iki Fransa'nın olduğunu ama yeniye hamle edenin geride kaldığını akılda tutmakta yarar var.


Bireylerin tarihsel bir perspektifle, bu anı geçmişten geleceğe bir büyük zaman dilimi içinde değerlendirmesini beklemek haksızlık olur. Yaşamın günlük çilesinde kavrulan biri o anki sıkıntısının giderilmesiyle ilgilidir. Fransa'ya da bakıldığında bugün aylık geliri üç bin Euro altında kalan, yeni hayatın içinde zorlanan herkes AB Anayasası'na hayır dedi. Bir sonraki aşamada varlıklarını koruyamayacaklarından büyük endişe duyduklarını beyan ettiler.
Hollanda'da da ileri düzeydeki bir sosyal hak demetinin kaybolması insanları ürküttü. Ama sosyal haklar da, 1929 Krizi ertesi, talebi artırarak arabayı yola koymak isteyen Keynes'in reçetesi olarak doğdu ve gelişti. Ekonomik büyüme döneminde rahatlıkla yol aldı... Ancak sistemin dönüşüm virajlarında, hele kol gücünden beyin gücüne geçiş aşamasında toplumların krize girmesi kaçınılmaz oluyor. Sosyal devlet de bu nedenle kaçınılmaz olarak nitelik değiştirmekte...


1750'lerdeki Avrupa'ya bakanlar, köylülükten işçiliğe geçişin tüm depremini görebilir. Bugün ise sanayi döneminden daha da derin bir devrim yaşanıyor çünkü bedensel güç üretim sahnesinden çıkıyor. Fransa'nın ya da Hollanda'nın ya da herhangi bir diğer üye ülkenin bunu hiç sorunsuz atlatmasını beklemek de ne kadar doğru?
Olaylara bu açıdan bakınca, tarihin temposuna karşı konulamayacağı ancak buna uyum göstermenin çok kolay olmayacağı netleşmekte...


Güncel açıdan birçok şey söylenebilir, Amerikan etkisinin arttığı konfederatif bir AB fikrinin güçlendiği gibi. AB muhakkak bu geçici durumu da çözerek yoluna devam edecek. Tek pazardan başlayıp tek para birimine giden süreci unutarak bu geçici dönemi bir "son" olarak kabul etmek yanıltıcı olur. AB, sorun çözme kabiliyetine sahip. Üstelik reddedilen ve zora giren sadece anayasa metni.
Türkiye henüz bilgi çağının çok uzağında seyrediyor. Düşünün ki köylülükten sanayiye topyekun geçebilmiş değiliz.
Türkiye'yi, AB'deki çözülecek günübirlik sorunlar değil, AB standartlarında bir ülke olabilme hedefi ilgilendiriyor. Bir yaşına gelmeden ölen çocuklar konusunda şampiyon, gelir dağılımı adaletsizliğinde dünyanın son beşinde yer alan, işsizlik ve yoksulluk sorununu çözememiş bir ülkeyiz. AB bu açıdan Türkiye'nin sağlık reçetesi görevini görmekte.
Günlük yaşam hızla akıp geçiyor. Ama ardında hep tarihin temposu ve zamanın ruhu var. Bir çağ değişirken asıl belirleyici olan bu yeni dinamik oluyor. Olup biteni bu açıdan değerlendirince huzursuzluğa gerek yok. Huzursuzluk yaratacak tek şey kimi ülkelerin bunu daha hızlı algılayıp, diğerlerinin daha yavaş algılaması.
Keşke biz hızlı uyum gösterip hemen anlayanlardan olabilseydik.

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 AKP rahmetli mi oluyor?   / 30-05-2005
 Maymun demokratlığı...   / 28-05-2005
 Yasak kitaplar ve türban   / 23-05-2005
 Bir resim çizdim...   / 21-05-2005
 Ferahlatıcı...   / 16-05-2005
 Yargılamadan korkma, C-4'ten kork...   / 14-05-2005
 Londra'dan...   / 09-05-2005
 Liberal solun zaferi...   / 07-05-2005
 İnternet ve Taliban...   / 02-05-2005
 Türban için referandum...   / 30-04-2005
ERDAL ŞAFAK
Zehir zemberek
Hükümet dün iki ateş arasında kaldı. Bir...
ALİ KIRCA
Tayfun!
Ola ki Türkiye'nin "iyi insanlar"ı Tayfun'un...
YILMAZ ÖZDİL
A şıkkı, b şıkkı
Türkiye'de kaba hesap 16 milyon...
ERGUN BABAHAN
Sezer'in hakkı Sezer'e
Başta Cumhurbaşkanı olmak üzere...
MEHMET ALTAN
Fransa kendini azletti...
AB'yi şekillendiren ne?...
Türkiye kehanetleri
Anayasanın sadece üç gün arayla Fransa ve Hollanda tarafından...
Dünya liderlerini efkâr bastı
Dünya liderleri zor günler geçiriyor... Fransızlar'ın AB anayasasına...
Milli Mücadele
Milli Mücadele
Milli Takımımız 2006 Dünya Kupası elemelerindeki en önemli maçına...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu