kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Son Dakika
    Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
  » Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    İşte İnsan
    Sinema
    Turizm Rehberi
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
SOĞUK KORİDORLAR, KİLİT ŞIKIRTILARI.... Hapishaneyi geziyoruz. Demir parmaklıklı kapılar bir bir açılıyor, ardımızdan hemen kilitleniyor. Her koğuşun başında bir nöbetçi polis memuru bulunuyor. Ortam soğuk, ortam sessiz. Bir tek kendi ayak seslerimi duyuyorum.
Mahkûm gözüyle 1 Haziran

Bandırma Cezaevi'ndeki kadınların umudu yeni TCK ile yeniden yargılanmak....

Bandırma M Tipi'nin kadın mahkûmları çarşambayı iple çekiyor. Çünkü avukatları "Yeni Türk Ceza Kanunu 1'inde yürürlüğe girecek" deyip umut vaat etmiş.

Kimseye suçunu sorma

Bandırma Kapalı Cezaevi'nde kadın mahkûmlarla konuşuyorum, havadan sudan. Sabır gerekiyor ve çokca güven. "Zaman ver" diyor kadın gardiyan, "İsterlerse mutlaka anlatırlar, merak etme".

Bugünkü Pazartesi Sohbeti konuklarım Bandırma Hapishanesi'nin kadın mahkûmları. Bütün bir günü beraberce geçirdik. Hikayelerini paylaştılar benimle, acılarını, hissettiklerini, çocuklarına olan özlemlerini anlattılar. Zaman zaman isyan ettiler tabii. "Devlete sesleniyoruz" dediler. "Af istiyoruz. Ayrıca "Bizi bu noktaya getiren sebepler incelensin" dediler. Önce yaptıkları nevresimleri, tişörtleri, eşofmanları gösterdiler, ardından rengarenk takıları... Bir hayalleri de cezaevlerinin yarı açık hale getirilmesi. O zaman daha çok çalışır daha çok üretiriz diye bağrışıyorlar. Ama akıllarında hep çocukları var aslında. "Yanı açık olursa bir gün bile olsa eve gidebiliriz." Hepsinin gözü 1 Haziran'da yürürlüğe girecek yeni yasalarda. Avukatları ayın birini bekleyin demiş. Yeni umutlar vaat etmiş, değişikliklerden söz etmiş. "Olmaz değil mi?" diyor bir tanesi, "Bir daha ertelemezler değil mi yasayı?"

Demir kapı ağır ağır açılıyor. "Cep telefonlarınızı dışarıda bıraktınız mı?" diye soruyor görevli. Başımı sallıyorum sessizce. Hava sıcak mı sıcak. Güneş parıldıyor ama ya rüzgar? SinopHapishanenin gözetleme kulesinden görünüşü.Cezaevi'nin dalgaları meşhursa Bandırma'nın da rüzgarı. Yol boyunca boyunları yana eğmiş kocaman gövdeli ağaçların sırrı şimdi anlaşıldı işte. Öyle kuvvetli esiyor ki, zor yürüyorum giriş kapısına doğru. Sonradan öğrendiğime göre bugün pek bir hafifmiş aslında. Bandırma M Tipi Kapalı Cezaevi'nin önündeyim. Giriş işlemleri yapılırken dikenli tellere, gözetleme kulelerine takılıyor gözüm. Bandırma Hapishanesi tarihe "İsyanlar hapishanesi" olarak geçmiş. IBDA-C ayaklanmaları DHKP-C boykotları derken koğuşlar bir bir yıkılmış ve mahkumlar tarafından ele geçirilmiş. Bugün ise isyanlar yerini atölyelere bırakmış. Avrupa Birliği'nce atölye çalışmaları ve yönetim açısından pilot bölge seçilen Bandırma Kapalı Cezaevi'ndeki değişimlerin arkasında kuşkusuz birden fazla isim var. Başsavcı Ünal Yalıncak, savcı Ömür Topaç ve cezaevi müdürü Remzi Uluşahin. Onları size ayrıca anlatacağım ama bugün farklı. Bugün insan, hayatını 20 metrekarelik bir alanda nasıl geçirir ondan bahsedeceğim. Bandırma cezaevinin mahkûm kapasitesi 290. Kadınlar bu sayının sadece otuzunu oluşturuyor. Hepsi adiKoğuşlarından biri özel izinle fotoğraflandı.suçlardan hüküm giymiş. Çoğunluk kocasını öldürmüş, bir bölümü gasptan yakalanmış. Kadın mahkûmların çalıştıkları dikiş atölyesine doğru giderken uyarılıyorum. "Her şeyi sorabilirsiniz ama kimseye suçunu sormayın." Nasıl yani? Cezaevindeyim fabrikada değil ki. "Hiçbir şey değişmiyor" diye düşünüyorum. Ne konuşacağım peki mahkumlarla? Havadan sudan mı sohbet edeceğim? (Çok kısa bir süre sonra bana bu uyarıyı yapan görevlilere ne kadar haksızlık ettiğimi anlıyorum)

HER YERDE FOTOĞRAFA İZİN YOK
Masmavi gözleri var, sarı saçları. "Merhaba" deyince belli belirsiz gülümsüyor. "Suçunu soramazmışım" diye takılıyorum. "Ne konuşalım seninle? İnci "Buranın kuralı" diyor. "Ama müdürün ya da gardiyanların koyduğu bir kural değil bu. Kendi aramızda kabul ettiğimiz gizli bir anlaşma. Asla birisine ne suç işlediğini sormayacaksın. O isterse anlatır." Başımdan aşağı kaynar sular dökülüyor. Tabii ya... İsterse kendi anlatır. Kadın mahkûmlara havadan sudan konuştuktan sonra hapishaneyi gezmeye başlıyoruz. Her yerde fotoğraf çekemiyoruz tabii. Demir parmaklı kapılar açılıyorOYUNCAK AYI DUYGULANDIRIYOR.... Duvarlara resim asmak yasak olduğu için kadın mahkûmlar yataklarını farklı yollarla renklendirmiş.önümüzde, arkamızdan hemen kilitleniyor. Koridorlar uçsuz bucaksız, alabildiğine uzuyor. Her koridorun başında bir polis memuru. "Kolay gelsin" diyorum, yüzler gülüyor. Bandırma Cezaevi isyanlar bastırıldıktan sonra M Tipi'ne dönüştürülmüş. M Tipi'nde her mahkum 4 ya da 8 kişilik koğuşlarda kalıyor. Kapının girişinde koğuşta yatanların resimleri asılı. Örneğin siz A 3 numaralı koğuştaysanız hayatınız hep aynı dört ya da sekiz kişiyle geçiyor. Beraber yemek yiyor, beraber hava almaya çıkıyorsunuz. Hava alma dediğime bakmayın, 20 metrekarelik bir açık hava alanından bahsediyorum. 30 yaşındaki Sevda'nın deyimiyle "12 adımdan fazla yürünemeyen" bir yeri anlatıyorum size. Eskisi gibi diğer mahkûmları görebileceğiniz ortak alanlar yok artık. Yemekler bile koğuşa geliyor. Kadın koğuşlarından birine girmemize izin veriliyor. Tertemiz, derli toplu ranzalar. Duvarlara resim asmak yasak olduğu için ipler salanıyor yatakların üzerinde. Aileler, sevgililer, kaybedilen kocalar... Bir de oyuncak ayı. 22 yaşındaki Ebru'ya ait olduğunu duyunca gözlerim doluyor.OYUNCAK AYI DUYGULANDIRIYOR... Duvarlara resim asmak yasak olduğu için kadın mahkûmlar yataklarını farklı yollarla renklendirmiş.Daha kendi çocuk, baksanıza peluş ayısına. Dayanamayıp soruyorum, "Ne yapmış peki bu çocuk?" Görevli parmağını dudağının üzerine götürüp "Sus" işareti yapıyor. Sen yeter ki sabret... İsterse anlatır.

ÜNLÜ MAHKUMLAR DA VAR
Cezaevinin erkek mahkûmlarının bulunduğu bölümü gezerken, medyanın yakından tanıdığı iki isimin de Bandırma Cezaevi'nde olduğunu öğreniyorum. Abdullah Çatlı'nın yakın arkadaşı, hakkında 7 kez idam kararı verilen Ünal Osmanağaoğlu ve Sivas Madımak Oteli sanığı Uğur Yaraş... Osmanağoğlu kendi halinde bir mahkummuş. Uğur Yaraş ise hemen hemen her sosyal faaliyete katılıyormuş. "Ne gibi?" diyorum."Folklor oynuyor" diyorlar. "Büyük bir keyifle folklor oynuyor." Müdür Remzi Uluşahin'e "En çok hangi suçlular var?" diye soruyorum, Karadeniz şivesiyle cevap veriyor: "Burada her türlü suçlu vardır. Bir tek düşünce suçlusu yok. Her mahkûmun ruhuna inmek gerekir. Bana zaman verin, tanımadığım adamı yola getiririm. Zorla değil, güzellikle, konuşmayla, sohbetle... "Ama" diye devam ediyor. "Bu kadar yıllık tecrübem var.Karısını öldürüp kendini toparlayabilene rastlamadım. Annelerini, çocuklarını, kız kardeşlerini öldürüyorlar bir şey olmuyor ama iş karılarına gelince... Ne oluyor bilmiyorum ama kendilerine gelemiyorlar." Peki ya kadınlar? Onlar kocalarını öldürünce rahat edebiliyorlar mı? Cevap gelmiyor. Ediyorlarmış. Kadın mahkûmlarla sohbete devam ediyoruz. Bir çoğu yaptığını anlatmaya başlıyor. Hemen hepsinin dilinde aynı cümle, "Girdiğim anda pişman oldum ama iş işten geçmişti. Şimdi ise af istiyorum" Hikayeler dökülüyor dudaklardan. Yere çömeliyorum. Not almayı falan da bıraktım artık. Sadece dinliyorum. Bandırma Cezaevi'nin küçücük bir koğuşunun küçücük avlusunda bir tarafta ipe serilmiş çamaşırlar, bir tarafta ben... Etrafımı sarıyorlar. Biri 22 diğeri 30, bir başkası sadece 42 yaşında... Hepsinin en az üç ya da dört çocuğu var. Ama bir tanesi, ah o bir tanesi, konuştukça boğazımda bir yumruk oluşturuyor. Rize'li Canan anlatıyor, anlattıkça ağlıyor Etrafıma bakınıyorum sigara var mı acaba? Ben sigarayı bırakmamış mıydım?

1 2 3 4 5
 
DİĞER GÜNDEM HABERLERİ
 Mehmetçiğe cep telefonu müjdesi
 Susurluk sanığı özel timci barda öldürüldü
 İzmir'in simgesi kızları
 Adli Tıp Kurumu kan kaybediyor
 İstanbul'un fethi törenlerle kutlandı
 Kordon'a atlı polis
 Yücel Kop'un eski eşi kanser kurbanı
 Otogar-Bağcılar raylı sistemi 20 ay sonra hazır
ERDAL ŞAFAK
Laisite ve sekülarizm
Farkında mısınız;...
UMUR TALU
Kurmaca hayat
Bir filmden bahsedeyim.
Film olarak...
ERGUN BABAHAN
"Etkin pişmanlık"
Bilmemiz gereken gerçek, bankacılık...
MEHMET ALTAN
AKP rahmetli mi oluyor?
Türkiye'nin AB üyeliğinin...
ÖMER LÜTFİ METE
Müzmin sevindirik ve lazımlık
Bazıları hiçbir zaman...
Non-Non-Non (Hayır-Hayır-Hayır)
Beklenen oldu... Fransa'da anayasa referandumunu ilk sonuçlara göre...
'Uzun vadede yararınıza'
Avrupa, bir aydır Fransa'daki referandumla yattı kalktı.
Hüzüncü yıl
Hüzüncü yıl
G.Saray 100. yılında futbolda Avrupa'da yoktu ve yine Şampiyonlar...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu