|
|
Ulusal yurttaşlıktan Avrupa'ya...
Yurttaşlık kavramı demokratik toplumlarda her bireyin devlet karşısında eşit haklara sahip olduğunu ifade eder. Yurttaşlık bir ulusa ait olmanın ötesinde o ulusun yaşamında bireye düşen sorumlulukların kavranmasını da içerir. Sadece bir ulusa ait olma, yurttaş olmak için yeterli bir kriter değildir. Demokratik yurttaş olabilmek ise bireyin demokratik hakları uğruna bireysel sorumluluk ve savaşımıyla mümkün olabilir. Türkiye'de demokratik haklarının bilinciyle yaşamını sürdüren yurttaş sayısı, hep başkalarının doğru ve demokrat olmadığı üzerine şikayet ederken kendi sorumluluğunun pek de ayrımında olmadan yaşayan yurttaşların sayısından daha azdır. AB yurttaşlığı ise henüz kavranmamış bir oluşum. Avrupalı olma doğrultusunda büyük bir çoğunluğun isteğiyle Batıya yönelen bir toplum olarak bazı sorumlulukların da altına girdiğimizi pek de anlamamış gibiyiz. Büyük bir çoğunluk için, " Avrupalı " olalım, ama bu yolda önümüze sürülen şartları tartışmadan reddedelim eğilimi ağır basmakta... Avrupalı olmak derken Avrupa Birliği'ne dahil olmak yolunu seçtiğimize göre bu yolun bizim mevcut geleneksel değerlerimizi zorlayan yanlarına uyum sağlamamızın zor olacağını da baştan kabul etmiş olmalıyız. Bu uyum şartlarından bazılarının, bizi bölmek için ileri sürülen şartlar gibi algılanmasına yol açan uyuşmazlık noktalarıyla karşı karşıya kalabiliriz ve kalıyoruz. Bu durumun toplumumuzun bazı kesimlerinde milli birliğin kaybolması gibi bir tehdit algılamasına dönüşmesi önlenemiyor. Bu hassas algılama ortamında: boş durmayan çeşitli provokasyon uygulayıcıları da fırsat bu fırsattır diyerek çeşitli iç kavga çıkarma denemelerini yurt düzeyinde uygulamaya kalkarak bir sonuç almaya çalışıyorlar. Bu noktada çeşitli kesimlerden, aynı anda " aman dikkat " sesleri yükseliyorsa korkulacak bir şey yok diyebiliriz. Kısaca, ulusça demokratik ve bölgesel bir yurttaşlık provası ile karşı karşıyayız. Sevgi ÖZKAN
|