kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Son Dakika
    Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
  » Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    İşte İnsan
    Sinema
    Turizm Rehberi
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
80 öncesi gibi ortalığı karıştırmak istiyorlar
12 gün kayboldu, geldi seçim diye bastırdı

Kışkırtma var

Ecevit son günlerde meydana gelen olaylarla ilgili olarak "1980 öncesi gibi ortalığı karıştırmak isteyenler var" dedi.

Bülent Ecevit, derin devleti konuştuğu Balçiçek Pamir'e Türkiye'nin şu anki en önemli sorunlarından birinin "provokasyonlar" olduğunu söyledi. Ecevit, "bir şeyleri karıştırmak isteyenler var" dedi.

80 öncesinde olduğu gibi
Ecevit son günlerdeki olaylar ile 1980 öncesi arasında benzerlik kurarak şöyle konuştu: "Ortalıkta birtakım provokasyonlar var. 80 öncesinde olduğu gibi bir şeyleri karıştırmak isteyen çevreler var."

Ciddi tehlike görmüyorum
Bu çabalara karşın Ecevit, "Ama ben bunu ciddi bir tehlike olarak görmüyorum. Asıl tehlike dış politika konusundadır" diye konuştu.


80 öncesi gibi ortalığı karıştırmak istiyorlar

Ortalıkta birtakım provokasyonlar olduğunu belirten Ecevit, "Ancak asıl tehlike burada değil, dış politikada" dedi.

Bülent Ecevit ile derin devlet konuşmaya devam ediyoruz. 1980 öncesi için "benim için düğmeye basılmış olabilir" dediniz. Ya sonrası? Ecevit gülümsüyor.

* Yakın zamandan bahsediyorum diye bastırıyorum. Yani üçlü koalisyon iyi gidiyordu sonra siz birdenbire rahatsızlandınız.
-İyiydim aslında sonradan daha kötü oldum.

* Evet ben de ondan bahsediyorum. Hakkınızda birçok dedikodu dolaşıyordu o dönem. Örneğin niye Başkent Hastanesi'ni seçtiniz?
-Her şey sırtımda bir ağrıyla başladı. Karşı kaldırımda Başkent Hastanesi vardı biz de oraya gittik. Sonra ben kötü oldum, Rahşan da rahatsızlandı. Sonra evimize çıktık.

* Madem ikinizin de sağlık durumu kötüleşti niye eve çıktınız?
-Artık katlanamaz olmuştuk. Hastanenin önünde gazeteci arkadaşlar stres, baskı bir taraftan sağlık durumu...

* O dönemde sizin hakkınızda birçok söylenti sızıyordu, hiç yıkanmadığınız, sadece kuru pastayla beslendiğiniz vs...
-(Ecevit gülümsüyor) Hepsini yalanladım biliyorsunuz. Bir sürü dedikodu vardı, nereden çıktığını bilmediğim.

* Başkent Hastanesi'ndeki tedavinizden memnun kalmadınız mı?
-............... Eve gittiğimde bile bana doktor gönderdiler.

RAHŞAN DA ÇOK HASTALANDI
* Daha açık sorayım, size o dönemde bir suikast mı düzenlendi? "Başbakan Bülent Ecevit'i zehirlediler" gibi dedikodular dolaşıyordu ortalıkta.
-Bu soruyu hiçbir zaman bana soran olmadı, ben de yanıtlamadım zaten.

* Zamanı gelmedi mi peki?
-Bakın, elimde kanıtım yok.

* Peki ya düşünceleriniz, hisleriniz? Yani sizi zehirlediklerine, öldürmek istediklerine gerçekten de inanıyor musunuz?
-Başbakan olan bir kimsenin elinde kanıtı olmadan bu iddialarda bulunması mümkün değildir.

* Şüphelerinizi açıklayamaz mısınız yani?
-...................... Uzunca bir sessizlik oluyor. Bülent Ecevit yine gülümsüyor ve bana dönüp "İşte belki de o yüzden, beyanat vermemek yalanlamamak demektir" diyor. Belki yüzümdeki hayal kırıklığı bir cümle daha söylemesine sebep oluyor. "Sayın Pamir, elimde ne yazık ki kanıtım yok!" Sonra çayından bir yudum daha alıyor. "GATA'ya gittik. Rahşan için iyi bir bakımla kurtulur dediler. İnanın çok sevindim. Gerçekten de kurtuldu, ben de iyileştim. Hiçbir sağlık sorunumuz kalmadı artık." Biri bir şey söylemek istemediğinde kısa cümleler kurar ve gözünüzün içine bakar. Hani bir meydan okuma havası, "Bu konu bitti başkasına geç" mesajı. Bülent Ecevit ile de aynısı oldu. Aklımda biraz önce söylediği "Kanıtım yok" cümlesi, başka bir şey düşünemiyordum, kısacası allak bullak olmuştum. Birsüre konuşamadım. Ecevit sessizce çayını içti, pastasından bir yudum aldı ve galiba toparlanmamı bekledi. Neden sonra "Devam edelim mi?" diye sordu. Sessizce başımı salladım. Aklıma birdenbire niye jakoben sorusu geldi bilmiyorum. Belki ortamı biraz yumuşatmak için... Ama Bülent Bey üzerinde ters etki yaptı, iyi mi?

JAKOBEN TARTIŞMASI SAÇMA
* Süleyman Demirel Yavuz Donat ile röportajında ben jakobendim, Tayyip Erdoğan da jakoben açıklamasını yaptı. Siz ne düşünüyorsunuz?
-Bilemiyorum açıkcası beni hiç ilgilendirmiyor. İyi ki benim için kullanmadı o kelimeyi. Sohbet havası içinde Demirel aklına gelen her şeyi söylemiş. Ciddi bir şey değil nitekim. Zaten o açıklamalarından sonra gazeteciler sıkıştırdığı halde yeni bir şey söylememiş. Orada da yeni bir şeyler söylememiş aslında. Türkiye'nin çok daha önemli sorunları var.

* En önemli sorun nedir sizce?
-Tabii ki ortalıkta birtakım provokasyonlar var. 80 öncesinde olduğu gibi bir şeyleri karıştırmak isteyen çevreler var. Ama ben bunu ciddi bir tehlike olarak görmüyorum. Asıl tehlike dış politika konusundadır. Hükümetin İncirlik konusuna sağlıklı bir çözüm getirmesi gerekir. Doğru olan böyle önemli sorunların müzakere edilmesidir. Devletlerarası ilişkilerde bu durum böyle olur. Ama bugüne bakıyoruz, İncirlik'le ilgili hiçbir müzakere yok. Ortada Amerika'nın istekleri var, Türkiye'nin tereddütleri var. Örneğin Türkiye'de bir Kürt devleti kurulma yolunda çok ciddi somut adımlar atılıyor. Ve bu olayda Amerika'nın sorumluluğu çok büyük. Amerika göz göre göre onları destekliyor.

AMERİKA TEZKEREYİ AFFETMEDİ
* Amerika'dan bahsetmişken, başka bir komplo teorisi daha var. Deniyor ki, Ecevit hükümeti tezkereyi meclisten geçiremeyecekti bu yüzden erken seçime gidildi ve üçlü koalisyon için bu yüzden düğmeye basıldı. Doğru olabilir mi?
-Olabilir. Ben olsaydım geçmezdi ama yine de geçmedi. Hesap doğru çıkmadı yani. AKP onaylamadı ama Amerika AKP'yi tezkere yüzünden asla affetmedi. Hâlâ da affetmedi. Tabii çok büyük haksızlık ediyorlar. Demokrasi diyorlar işte demokrasi. Ama bu sefer de beğenmiyorlar.

* Niye affetmediler. Yani "Tezkereyi geçiririz" sözü mü verilmişti sizce?
-Başbakan ve arkadaşları var güçleriyle tezkerenin geçmesi için çalıştılar. Bu istek zaten ortada. Hiç kimse ret kararını beklemiyordu, başbakanın kendisi bile. Amerika iktidarı bunu kendisine yapılan bir yanlış olarak algıladı ve bunu affetmedi.

1 2 3 4 5
 
DİĞER GÜNDEM HABERLERİ
 Hedefteki öğretmen konuştu
 Papa'nın cenazesi bir güç gösterisi miydi?
 Mahkûmlara cinsel ilişki izni
 Bekâret muayenesi yaptırmayana 5 yıl hapis
 Basın Konseyi kan kaybediyor
 'Üniversite kentlerine yayılabilir'
 Diyarbakır'da yakında düğün var
 Şırnak'ta çatışma: 2 terörist öldürüldü
 Mersin'de mağazada korkutan yangın
 1243 sanıklı Dev- Sol davası yeniden
 Şanlıurfalı bu yıl Fransız'ı vurmadı
ERDAL ŞAFAK
Komşunun sosisleri
Yunanistan'ın siyasetçiden...
ALİ KIRCA
Şam'ın şekeri!
Geçen hafta başında Şam'dan ayrılırken...
ÖMER LÜTFİ METE
Yavuz hırsızın milliyetçiliği
Türkiye'de bölücülükle...
UMUR TALU
İnsaf, öyle mi!
Gözünü sevdiğim Trabzon...
Futbol...
'Belki ilk kez şans var'
İsrail Başbakanı Ariel Şaron ve ABD Başkanı Bush dün Teksas'ta...
Coniler Irak'tan çekiliyor
Savunma Bakanlığı kaynakları, direnişçi saldırıları azaldığı için...
100'leşme
100'leşme
Galatasaray, Trabzonspor yenilgisiyle parçalandı. Taraftar, yönetime,...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu