kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
  » Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    Sinema
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Filiz Akin @ SABAH
 

Hayata Merhaba

Bu hafta çok heyecanlı geçti. Ocağın ortalarında hastalıkla mücadele ve pozitif düşüncelerle ilgili tuttuğum notlar ve yazıların kitap halinde çıkacağını söylediler. Çok seneler önce zayıflama, gençleşme, güzelleşme ile ilgili son buluşları derlediğim bir kitap hazırlamıştık. Çok satılan bir kitap olarak bir ödül bile almıştım. Onun adı "Güzelliklere Merhaba" idi. Bir ucunda ölüm, bir ucunda hayat olan bir tünelden geçmek ilginç bir serüvendi. Bu uyarının bana çok şey kazandırdığını düşünüyorum. Onun için ikinci kitabın adı "Hayata Merhaba" (Epsilon Yayınevi'nden). Tedavim sırasında düşüncelerinizle bana ilaç oldunuz. Bu kitap için de bana verdiğiniz cesaret için aklınıza, kalbinize, ruhunuza sağlık. (Ruh, akıl ve beden... Bunların kıymetini bilip koruyun. Üçü bir uyum içinde olunca ancak sağlıklı olabiliyoruz.) Bu koşuşturma içinde çok kısa da olsa duraklayıp etrafınıza bir bakın. Yalnız insanoğlunun değil, diğer canlıların tabiat şartlarına ve diğer canlılara karşı verdikleri mücadeleye bakın. Bir karıncayı takip edin. Bir kelebeğin kanadındaki şekillere, tabiatın değişen renklerine bakın. Kışın kokusunu, yanağınızı pembeleştiren rüzgarı, nemi içinize çekin, tadına bakın. Uçsuz bucaksız sandığımız evrenden dünyaya bakılsa, görünmeyecek kadar küçük ve önemsiz olsak da yüce bilincin bir parçası olduğumuzu düşünmek rahatlatıyor beni. Hüznümü ve kalbimi ona yolluyorum rüzgarlarla. Huzur bulmuş bir kalp ve yeni enerjilerle geri geliyor. Siz belki benden daha güzel şeyler bulursunuz, durup bakınca. İnsanın içinin aydınlanması ise öyle kolay bir şey değil benim dediğim gibi. Ben de her zaman netice almıyorum. Ama yazmak hoşuma gidiyor. Gene de gayret iyi bir şey. Üstelik ben "gibi yaparken" bazen istediğimiz boyuta geçtiğimize inananlardanım.

DÜNYANIN TOZU
Yerdeki, duvarlarınızın, yaprakların üstündeki incecik toza bakın. Bir ara herkese hediye ettiğim bir kitap vardı. "La Poussiere Du Monde" (Dünyanın Tozu) Yazarı Jaque Lacarriere. Düşünürseniz dünyadaki en yaşlı olgulardan biri toz. Dünyada karaların ve yaşamın oluşmasından beri oradan oraya uçuşmuş ama bugüne kadar gelmiş. Toz... Dünyadaki milyonlarca sene süren evrimin içinde değişe değişe her şeyin ufalanmasıyla, ülkelerin medeniyetlerin üstünden savrulan bugüne gelen toz... Ne müthiş bir birikimin kırıntısı... Belki de incelense milyonlarca senelik dünya serüveninin (mutasyona uğramış son şekliyle) ADN'si gizli bir zerresinde. Mısır'da firavunların ayakları dibindeki toz (kum da bir nevi toz değil mi) geldi gözümün önüne. Fransa'da bir mahzende yıllanmış bir şarap şişesinin üstündeki toz veya asırlar önce elle yapılmış bir şiir ve felsefe kitabı üzerindeki... Klişeler halinde aklımızda kalmıştır ya kitaptan ya film karelerinden. Gene de dünyanın genetik geçmişinin yazılı olduğu bir kök hücre gibi gizemli ve heyecan verici. "Dünyanın Tozu" Telos Yayınları'ndan Mükerrem Akdeniz'in çok başarılı çevirisiyle çıktı. Jaques Lacarriere beni çok etkileyen kitabı için şöyle diyor: "Bizden önceki yüzyıllara neler borçlu olduğumuzu ortaya koymak istedim. Yani eski uygarlıklardan bize insan hayatının gelişmesinde hem maddi hem de filozofik olarak rol oynayan ne kaldı ona bakmak..." Kitabın konusu 13. yüzyılda geçiyor. Kahramanı büyük hayranlık duyduğum YUNUS EMRE. Neden derseniz "Tanrının yüz tane, bin tane adı olabilir. Önemli olan insanın kendi hayatında ona nasıl yer verdiği... Bu mesaj çok çağdaş. Gelecekte dini belirleyebilecek bir felsefe..." diye benim için çok önemli olarak hayatıma kattığım bir şeyi söylüyor yazar. Yunus Emre'ye gelince bu büyük şair taa 13. asırda söylemiş bir öncü. Ama insanlar hala kendi tanrısı adına birbirlerini öldürüyor. Kitap deyip nerelere savruldum. Kitabın kapağı için Zeynel Abidin'le çekim yaptık. O benim ilk karemi çekerken "Tanrım, Filiz Akın'ın resimlerini çekiyorum" diye bağırırken ben de "Şansa bakın Zeynel Abidin çekiyor resimlerimi" diye bağırarak onunla şakalaşıyordum. Zeynel belki oğlum İlker'den bile küçük çok özel bir genç adam. Fotoğrafları çok başarılı. Resimlere yansıttığı tanrının ışığı ve kendi içinin ışığı ile görmek istediği bir güzel kadın çıkmış. İtiraf edeyim ben veya değil. Gene de çok hoşuma gitti. Umarım esas kitabın içeriği okuyanların hoşuna gider. "Hayata Merhaba"nın yakında kitapçılarda olacağını düşünmek beni heyecanlandırıyor. Mahçup olmama dileğiyle sevgiler yolluyorum.

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Her şeye rağmen   / 19-03-2005
 Zor sınav   / 12-03-2005
 Elize Sarayı   / 05-03-2005
 Büyücü   / 26-02-2005
 Yeni hayalim   / 19-02-2005
 Sevgililer Günü   / 12-02-2005
 Kadın ve mantık   / 05-02-2005
 Acı bir anı   / 29-01-2005
 Hayata Merhaba   / 15-01-2005
 Camdan can çiçeği   / 08-01-2005
    Cumartesi Yazarlar
  » Güncel
    Yaşama Dair
    Sinema
    Gurme
BALÇİÇEK PAMİR
Kaybolma hadisesini içimizde çözmüşüz
Çok acayip şeyler...
FİLİZ AKIN
Çok yaşamak mı iyi yaşamak mı?
Geçenlerde annem "Hayata...
Hakikat şarapta gizlidir
Eski meyhaneler küflü şarap kokardı, buram buram... Bu küflü şarap kokusunda,...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.