Asayiş Beypazarı
Büyükşehirlerin, özellikle de İstanbul'un asayiş meselesi vatandaşlar kadar Emniyet Müdürü'nü de yıldırmış ki pek iyimser konuşamıyor. On binlerce çocuğun birer suç öğrencisi gibi sokaklara salındığı ve hırsızlığın bile ideolojik temele oturtulabildiği bir zamanda Cerrah'ı anlayabiliyorum. Bununla birlikte, sorunu çözmekle görevli insanların karamsarlık belirtisi sayılabilecek beyanları işin vahamet derecesini ortaya koymak bakımından fazlasıyla kayda değerdir. Meselenin en kaygı verici yanı da, siyasi sorumluların henüz bu bunalımın boyutlarını kavramış görünmemeleri. Son birkaç yıldır Türkiye'de asayişsizliği geliştirmek için doğrudan ve dolaylı AB teşvikleri uygulanmaktadır. Nasıl mı? Bir kere kapkaç başta olmak üzere pek çok olayın failleri yakalanamamaktadır. Yakalananlar içeride tutulamamakta, çocuk iseler ıslah edilememekte ve kısa bir süre sonra sokağa salınmaktadırlar. Bunların çete reisleri de 'ikinci bir ulus için geleceğin burjuvaları' olarak yetiştirilmektedirler. 1 Nisan tarihinde yürürlüğe girecek yeni TCK ile birçok kapkaç suçlusu daha da ustalaşmış olarak sokaklara salınacaktır. Zira yargı eskiden kapkaç suçunu gasp olarak yorumladığı için hatırı sayılır bir ceza kesebiliyordu. Yeni kanun bu suça daha hafif bir ceza getirdiği için pek çok suçlu 1 Nisan günü, erkenden salıverilecektir. Bunlar asayişsizliği teşvik değil de nedir?! Daha düne kadar yeryüzünün asayiş cenneti olan bir ülke, şüphesiz ki tek bir iktidarın ömrü içinde bu hale gelmedi. Faturanın tamamını şimdiki sorumlu kadroların omzuna yıkmak insafsızlıktır. Ancak iktidarın bu devasa mesele karşısında çaresizliğini anlayışla karşılamak mümkün değildir. Oysa bu ülke hala dünyanın en huzurlu toplumu olmaya aday. Çünkü her şeye rağmen, özellikle de pek çok televizyonun çürütücü yayınlarına rağmen sınırlarımız içinde asayiş açısından bütün dünyaya örnek olmaya layık beldelerimiz var. Oralar birer laboratuvar. Türkiye kendi koynundaki bu laboratuvarda bulacağı ve geliştireceği cevherle yeniden asayiş ülkesi olabilir. Bunu yapmak, Jurassic Park isimli filminde milyon yıl sonra canlı dokusu bulunan bir dinozorun DNA moleküllerinden türün yeniden hayata döndürülmesi kadar zor değil. Böyle laboratuvar niteliğindeki örnek diyarlarımızdan biri de, dün birkaç saatimi geçirdiğim Beypazarı ilçemiz, başka pek çok yönüyle olduğu kadar asayiş bakımından da mükemmel bir örnek. Sadece bir rakam bile, 40 bin nüfuslu ilçenin huzur kültürünü özetlemeye kafi: Burada bir yıl içinde yalnızca 1200 adet 'hazırlık dosyası' oluşturulmuş. Yani en basit yaralanma vakalarının bile içinde olduğu resmi kayda geçmiş 1200 olay. Belediye Başkanı Mansur Yavaş'ın avukatlık yaptığı döneme ilişkin bir hatırası, 'insan'ı anlatmak bakımından daha da çarpıcı bir belge: - Yaşlı bir amca 2 milyar alacağı için dava açmak üzere başvururken 'bu iş için mahkemeye gelmem gerekecek mi ?' diye sordu. Ben de 'karşı tarafın inkar etmesi gibi bir durum olursa yüzleştirme için gelmeniz gerekebilir' dedim. Amca davayı açmaktan vazgeçti. Adliye koridorunda görünmektense 2 milyar alacağının üstüne bir bardak soğuk su içti. Bu arada yeri gelmişken Beypazarı'ndaki insan unsuru kadar, dörtbeş yıllık bir şehircilik devriminin de hakkını kaydedelim. Elindeki altını mika parçası ile takas eden ilkel kabile mensubu gibi çağdaşlığı 'tenekeden imarcılık' olarak anlayan kuşakların zengin tarihi dokusunu mahvettiği Beypazarı bir belediye başkanının eliyle ölümden döndürülüp canlandırıldı. Şimdi Türkiye'nin orta yerinde Beypazarı her vatandaşın, özellikle de belediyecilerin görmeleri gereken bir inci-kent olarak gelişmeye devam ediyor. İkinci dönem, Erdoğan rüzgarına rağmen MHP'den ve yüzde 55 oyla tekrar seçilirken halka bir daha aday olmayacağına söz verebilecek kadar olgun demokratik terbiye sahibi başkanın son görev gününe kadar kalan tasarılarını da gerçekleştirmesini diliyorum. Ayrıca başkanın çalışmalarına destek olan ve Beypazarı'nın tarihi dokusunu ihya işine ciddi katkılarda bulunan Park Holding'in ve gazetemin patronu Turgay Ciner'e de kültüre hizmet yarışında sonsuz birincilikler niyaz ediyorum. Herkes gibi ona da sonsuza kadar kalacak olan, kazandıkları değil, bağışladıklarıdır. Beypazarı'nda asayiş -her yönüyle- berkemal. Darısı başta İstanbul olmak üzere diğer büyük şehirlerin başına.
|