|
|
Algılamalar gerçektir...
İki büyük gazete birden Masonlar üzerine yazı dizisi yayınlıyor. Belli ki, Mason teşkilatı yine 'iletişim yapmaya' karar vermiş. Hayırlı olsun. İyi yapmışlar. Her şeyleri açık olmasına rağmen 'gizli bir teşkilat' olarak algılanan Masonlar, bu yanlış algının nedeninin bizzat kendileri olduğunu bir kez fark etmiş olmalılar. Umarız sık sık yaptıkları gibi bir parlayıp bir susmazlar. Çünkü geçmişte hep öyle oldu. Yaklaşık üç dört yılda bir 'Büyük Üstat' çıkar, kapılarını açar... Aynı salon. Aynı 'iş önlüğü'. Aynı simgeler. Gazetelerde büyük puntolarla manşetler: "Masonların merkezine girdik!". .. Sonra uzun süre yine sessizlik. Oysa iletişimin üç 'olmazsa olmaz' kuralı onlar için de geçerlidir: Yaratıcılık, tutarlılık, süreklilik... Biri olmadı mı, diğer ikisi isterseniz bol miktarda bulunsun, bir işe yaramaz. Nerede Masonların iletişiminde 'süreklilik'?. Böyle durumlarda iş ters de tepebilir. Durduk yerde "Bayram değil seyran değil, eniştem beni niye öptü" duygusu yaratabilirsiniz. Bu, benzer kuruluşlar için değil her türden kişi veya firma iletişimi için de geçerlidir. Damdan düşer gibi yapılmaz. 5 yıl kadar önce Rotaryenlere verdiğim bir konferans sırasında Strateji Mori'den sadece bu konuşma için rica ettiğim bir araştırmayı kullanmıştım. Hayli ses getiren bir itibar araştırmasıydı bu. Nisan ayında yayınlanacak kitabımda da kullandım. Halk geneline sorulmuş ve Lions, Rotary, Mason dernekleriyle, Tema, Kalp Vakfı, Lösemili Çocuklar Vakfı, TEGV gibi diğer sivil toplum örgütlerinin beğeni ve tanınma düzeyleri ölçülmüştü. Durum ilk üçü için hiç de iç açıcı değildi. Oysa bu kuruluşlar, çevrelerine ve halka hizmet için var olduklarını söylüyorlardı. Sadece söylemekle kalmıyor, gerçekten de pek çok hizmet üretiyorlardı. Lionlar'ın imzasını taşıyan Böbrek Vakfı ve pek çok yardım kampanyası; Rotaryenlerin yaptırdıkları eğitim kurumları bunun kanıtı... Gelin görün ki, halk tam tersini algılıyor ve bu dernekleri, kendilerine 'yabancı' birer 'ecnebi çıkar gurubu' gibi görüyor. Ne demişler? "Algılamalar gerçektir; çünkü insanlar ona inanır!.." Gerek bireysel gelişmenin zenginleşmesine, gerekse üyeleri arasında toplumsallık duygusunun yayılmasına katma değer getiren bu kurumların, o olumsuz algılamayı hak etmediklerini düşünenlerin sayısı az değildir. Haklıdırlar da. Fakat bu yanlış algılamanın sorumlusu da kendileridir. "İyi işler yapıyoruz, kimse taktir etmiyor" diye 'hislenen' tüm kişi ve kuruluşlarda olduğu gibi...
|