Çocuk krizi
Böyle zamanlarda işin "öteki" boyutuna bakmak zor ama... Diyeceğim; Türkiye'nin, hepimizi infiale sürükleyen "bayrak sorunu" kadar, belki bir de "çocuk sorunu" var. Elbette en acısı, "bayrağa saldırı" nın, arkasında kim ve hangi zemin olursa olsun, çocuklara yaptırılması, çocuklar tarafından yapılması. Orada kimimiz "etnik, milli nefret" i gördük. Kimimiz, "çocukların terörist olabileceğini" gördü. Kimileri, "Madem öyle" dedi, "bir terörist olarak, çocuklar vurulabilir." Kimileri, "Madem öyle" demeye getirdi, "potansiyel terörist olarak çocuklar vurulabilir."
Bayrağa saldıran çocukların, kimi zihinlerde, başka çocukların, çocukların vurulmasını meşrulaştırması... Bayrağa saldırının kabul edilemez şiddeti yanında ne çabuk yuvalandı! "Terörist diye" bir çocuğun vurulması ile başka çocukların bayrağa saldırısına aynı anda öfkelenebilenlerin yanı sıra, görüldü ki, içimizde bir başka kuvvetli his de dolaşıyor: O his; haklı duyarlılık ve öfkelerin içine, haksız ve kör duyarsızlıkları konuşlandırıyor. O his; çocuğun şiddetine öfkelenirken, çocuğa yönelik şiddete dair bir öfkeyi taşıyamıyor. O his; vatanın birliği, bölünmezliği, bayrağın kutsal değeri üstüne haklı bir titizlenme gösterirken, "nefret dalgaları" nda hem şiddetin aktörü, hem şiddet mağduru olarak sürüklenen çocuklara dair bir düşünce geliştiremiyor. O hissin içinde, çok şeyin büyüklüğüne yer varken, çocukların küçüklüğüne dair bir yer bulunamıyor.
Oysa, bu topraklarda, ister bölgesel, ister yurt çapında, göçlerle kimsesizliklere, çaresizliklere ve göz kamaştırıcı varlıkların yanı başında yokluklara gömülmüş; derin, acı ve artık kanayan bir "çocuk sorunu" var. Bunu kavrayabilmek için, başta bayrağa karşı "etnik şiddet" olmak üzere, "çocuk şiddeti" nin, kapkaçtan "Kurtlar vadisi taklidi" efelenmelere ve cinayete kadar varan yok etme, öldürme tutkusuna öfkelenmek, irkilmek... Tinerciden tiksinmek, sokak çocukları için acıma duyguları geliştirmek maalesef yeterli değil. Çoğumuz, imkanlarımızca, yangından mal kaçırır gibi kendi çocuklarımızı "kurtarmaya" çabalıyoruz. Çünkü, bir ülke nüfusu kadar, 10 küsur milyon çocuğun ilköğretim çağında olduğu Türkiye'de, bir "çocuk yangını" var. En iyi ihtimalde bile, "10 milyon çocukta ancak 1 milyonuna iyi bir istikbal umudu" korkunç bir oran değil mi! Binlerce çocuğun bedeni alevler içinde yaralanıyor; ruhları dumana boğuluyor. "Kendi çocuklarımız" ı kurtarmak için, öğütten fedakarlığa, imkan yaratmaktan öğretim ve sınav maratonlarına koşuştururken, "bizim çocuklarımız" dan epeycesi, tökezliyor, düşüyor, ülkesinde kendine bir yer, bir istikbal bulamıyor. Çocuklar "ip cambazı" gibi, ince bir telin üstünde yürüyor. Hepsinin altında ağ yok. Hepsine alkış yok. Hepsinin bir denge kurabilecek, sendeledi mi tutunabilecek bir dalı yok. Düşüyorlar; canları acıyor. Kimi düşe düşe ufalanırken, kimi şiddet kabukları bağlıyor. Şiddetle bir kimlik, şiddetle bir yer, şiddetle bir rol arıyor.
Şimdi, "bayrak sorunu" ve "etnik sorun" üstüne tüm hassasiyet ve öfkelerin yanı başında, "çocuk sorunu ve çocukların krizi" üstüne kalbimizde ve aklımızda bir yer açabilme zamanı aslında. Yer bulabilirsek!
|