Askerden sonra patronlar
Genelkurmay İkinci Başkanı Org. İlker Başbuğ, 26 Ocak tarihindeki basın toplantısında, Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının kredi kartı borçlarının takibe alındığını açıklamıştı. Org. Başbuğ, bunun bir "komutanlık sorumluluğu olduğunu" kayda geçirerek, kredi kartlarıyla ilgili "sıkıntıyı" şöyle dile getirmişti: "Sıkıntının temel noktası, maalesef bu kredi kartlarıyla, ödeme imkanınızın üzerinde alışveriş yapma olayıdır. Bundan mahkemeye giden, hatta Silahlı Kuvvetler'den ayrılma noktalarına gelen genç rütbeli personelimiz var..." Yanında çok sayıda işçi çalıştıran tanıdık işadamı dün sıkıntılı bir şekilde telefon açıp, Org. Başbuğ'un sözlerine atıfta bulunarak devam etti: "Paşa personelin kredi kartı takibi konusunda çok haklıymış..." Ardından, sabah şirket çalışanlarını topladığını belirterek onlara söylediği sözü aktardı: "Kredi kartlarına haciz gelen çalışanın işine son vereceğim..." Gerekçesini şöyle anlattı: "Ödediğimiz aylık ücreti 700 milyon lira. Harcaması 14 milyar liraya çıkmış, ödeyememiş. Zaten tek kuruş almadan bir yıl çalışsa borcu kapatamayacak duruma gelmiş. Sonuçta haciz de gelmiş. Bankaya maaş bordrosu verdiği için avukat ve haciz memuru sabah işyerine gelmiş, maaşına haciz koymuşlar." "Ne var bunda, herkesin başına gelebilir" diyecek olduk, sözümüzü kesip devam etti: "İşyerine avukatla haciz memuru geliyor. Hacizin, işyerine mi, yoksa çalışana mı geldiğini kim bilsin. Firmanın itibarı için çevreye bunu izah etmek durumunda kalıyoruz. Burada da bitmiyor. Borcunu ödemeyen çalışanın maaşının üçte biri kesiliyor. Kesintiyi takip ve ödeme görevi de bizim insan kaynaklarına düşüyor. Hem itibarı korumak, hem de işçinin haciz işiyle uğraşmak zorunda kalıyoruz. Bu kadar borcu olan işçi de verimli çalışamıyor." Bundan dolayı, "herkesin ayağını yorganına göre uzatmasını" istediğini, yapmayanların işine son vereceğini açıkladığını belirtiyor.
Aygün de uyarmış Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Sinan Aygün ile konuşurken durumu aktarıyoruz. Aygün, "Aynı uyarıyı ben de yaptım" diyor. Hatta, bu yöndeki uyarıları yapan birçok işadamı tanıdığının olduğunu belirtiyor. Aygün de benzer gerekçeleri dile getiriyor: "ATO'da 500 çalışan var. Her birinin kredi kartının icra takibi veya ödemesiyle uğraşırsak, burada iş yapamaz hale geliriz. Onun için bırakın icrayı, takibe uğrayanın dahi derece ve kademe ilerlemesini durduracağız. Haciz ise yüz kızartıcı bir durum. Bu kişilerin de işlerine son vereceğimizi açıkladık." Ankara Sanayi Odası Başkanı Zafer Çağlayan da işyerlerinin benzer uygulamaları yaptığını belirterek konuya farklı bir açıdan yaklaşıyor: "Sabah bir çalışanın kredi kartı borcu belgesini gördüm. Banka aylık yüzde 9.95 faiz uygulamış. Yani yıllık enflasyonun üzerinde. İktisadi bir aracı kullandırırken, bir insaf ölçüsü olması lazım."
Dışarıda durum Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurumu, dün kredi kartları ile ilgili hazırladığı yasayı Başbakanlığa sunacaktı. Ancak, farklı görüşler BDDK'yı da geciktirdi. Bu gecikmelerin nedeni de farklı görüşler. Nitekim konunun uzmanı, birçok ülkede kredi kartı kullanımına ilişkin durumun Türkiye ile benzer olduğuna dikkat çekti. ABD'de kredi kartlarına yüzde 16, İngiltere'de ise yüzde 22 oranında faiz uygulandığını belirtti. Bankaların, kredi kartlarından doğacak riski de hesap ederek faiz oranlarını belirlediğini anımsattı. Dolayısıyla, herkesin en fazla gelirinin yüzde 30'unu kredi kartına harcaması ve ödeyebileceği kadar takside girmesi gerektiğinin altını çizip ekledi: "Kredi kartı iktisadi bir araç. Bu aracı kötü kullananlar yüzünden, iyi kullananların da cezalandırılmaması gerekir..." Her ne olursa olsun, şurası bir gerçek ki, kredi kartlarını hoyratça kullananlar sadece varlıklarını değil, işlerini de kaybedecek...
|