kapat
   
SABAH Gazetesi
 
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    İşte İnsan
    Sinema
    Turizm Rehberi
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Omer Lutfi Mete @ SABAH
 

Yakovu'nun tokadı

Kıbrıs Rum Yönetimi Dışişleri Bakanı Yorgo Yakovu anlayabilen için çok ağır bir biçimde Türkiye ile dalga geçiyor.
- AB ile 'Ankara Anlaşması'nın ek protokolü, biz Rumların tek başımıza temsil ettiğimiz Kıbrıs Devleti'ni de içine alacak şekilde imzalandığı an Türkiye bizi fiilen tanımış olacak. Tabii durum böyle olduğu halde Türk hükümetinin kendi halkına 'bu imza tanıma anlamına gelmez' diye yalan söylemesi bir şeyi değiştirmez.
Rum bakan aynen böyle demiyor ama eğer söylediklerini bire bir bu cümlelerle özetlemez isek vatandaşımızdan gerçeği gizlemiş oluruz.
Yakovu'nun kastettiği tamı tamına budur. Şimdi gelin bunu görün de, 17 Aralık 2004 zirvesinden sonra Türkiye'nin büyük zafer kazandığına ilişkin naralar atan ve attıranlar hakkında hüsnü zan besleyin! Gerçi bu haberden haberdar olmak kolay değil. Zira medyamızın büyük bölümü, ideolojik, siyasi veya iktisadi sebeplerle; küresel veya 'bölgesel ağababalar' tarafından onaylanmayan haber ve yorumların üstüne gitme konusunda yetenek ve irade sorunu yaşamaktadır. Ancak kazara bu tokat gibi haberle karşılaşırsanız yaşacağınız duygu derin bir aldatılmışlık olacaktır.
17 Aralık 2004 Brüksel zirvesini bu sütunlarda değerlendirirken Türkiye'nin AB ile ilgili geleceğini Rum'un eline verdiğimizi söylemiştik. Ayrıca yalancı kazanımlarla bizi bayram ettirmeye çalışanların çarpık gerekçelerini de kaydetmiş, 'Rum Kesimi'ni tanıma yönünde imza atmadık ama sadece başbakanımızın sözlü güvencesi ile durumu geçiştirdik' şeklindeki savunmaları kınamıştık. Sanki başbakanın imzası Türkiye'yi bağlardı da, sözünün bir anlamı yoktu. Maalesef başbakana hakaret niteliği taşıyan bu tür avuntuları dile getirenler değil de, göz boyamacılığın utanmazlık boyutlarına dikkat çekenler kötü olmuştu.
Şimdi takke düşmüş, kel görünmüştür. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül aynen şunları söylemiştir:
- Sözümüzde duracağız ve 3 Ekim'e kadar Ankara Anlaşması'nın ek protokolünü imzalayacağız.
Yani başbakanın 17 Aralık 2004'te verdiği söz 3 Ekim 2005'e kadar hayata geçirilecek.
Bunu bilen Rum rahat. Kıbrıs'ta anlaşmayı gerçekleştirebilmek için en küçük bir adım atmadıkları gibi, başkalarının girişimlerini de engelliyorlar.
Daha beteri; bununla da yetinmiyor, Ankara ile dalga geçiyorlar.
Bizim yetkililerimiz kendilerini ve herhalde beraberinde halkı da kandırmak için 'Rumları tanımış olmayacağız' deseler de, ek protokol imzalandığı gün Türkiye Kıbrıs davasını fiilen terk etmiş olacaktır.
Esasen böyle olmasaydı Rum tarafı neden 'Gümrük Birliği'ni bizi de içine alacak şekilde Ankara Anlaşması'nın ek protokolünü bir an önce imzalayın' diye bize bastıracak, AB'yi bütün kadroları ile üzerimize salacaktı? Türkiye'nin gaflet, dalalet ve ihanet kadrolarının ortaklaşa desteği ile ENOSİS rüyasını sürdüren Rumların bu imzaya ne ihtiyacı var? Gümrüksüz olarak Türkiye'den mal almak ve Türkiye'ye mal satmak için mi yanıp tutuşuyorlar? Onun için mi 'Aman bir an önce şu protokolü imzalayın' diye tutturuyorlar.
Böyle bir gerekçeye inanabilmek için Türkiye'nin ayıltılamaz gaflet, tasfiye edilemez dalalet ve teşhir edilemez ihanet kadroları içinde yer alan biri olmak bile yeterli değildir. Kuş kadar beyni olan herkes bilir ki Rumların bu ısrarının biricik anlamı vardır: Ankara Anlaşması'nın ek protokolünü imzalayan Türkiye o dakikada Kıbrıs'ta tek devlet olarak Rum yönetimini tanımış, kendi elleriyle kurdurduğu KKTC'yi yasadışı ilan etmiş olacak.
Binlerce feryatla uyarıldığı halde bindiği dalı kesen adamın resmi bu olsa gerek! Rumların yıllardır beklediği fırsatların en büyüğüne ramak kalmıştır.
Bu fırsatın yaratıcısı ve faili olma payesi de hükümetimize kalacaktır! Böyle olacağını daha 17 Aralık Brüksel zirvesi öncesinde, sırasında ve sonrasında anlatmaya çalışırken hükümet çevrelerini ve hükümete iman eylemiş yakınlarımı nasıl öfkelendirdiğimi unutmuş değilim.
Şimdi ise fazla değil, toplu iğnenin ucu kadar insaf rica ediyorum: Bari 'Evet, o zaman böyle olacağını söyleyenler vardı' deyin.
Buna 'ben dememiş miydim' diye böbürlenmek için değil, sizin hiç değilse pişman olma yeteneğine sahip bulunduğunuzu düşünmek için ihtiyaç var.
Rum Dışişleri Bakanı Yakovu'nun küstah tokadı benim yüzümü kızarttı; dileyen yediğiyle gurur duyabilir.

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 'Pardon'   / 07-03-2005
 Sömürü denizi biterken   / 04-03-2005
 Enayilik ile üstünlük arasında   / 03-03-2005
 Mandacılık bayramı   / 01-03-2005
 Farkımız, düşmanımızı emzirmek   / 28-02-2005
 Hakiki köktendinci ve köktenkinci kim?   / 25-02-2005
 Ne mutlu 'şahinle aram iyi' diyene   / 24-02-2005
 Özgüvenle haddi bilmenin kesiştiği yer   / 22-02-2005
 'Kötülüklerime teşekkür edeceksin'   / 21-02-2005
 İran şaşkınlığı...   / 18-02-2005
ERDAL ŞAFAK
TCK öfkesi mi?
Reformların uygulanmasının...
ÖMER LÜTFİ METE
Yakovu'nun tokadı
Kıbrıs Rum Yönetimi Dışişleri Bakanı...
UMUR TALU
Dilin kemiği
Dil, güçlüdür. Bazen çözülene, bazen...
Suriye'yi ancak diyalog çıkarabilir
BM'nin 23 yıl Lübnan'da sözcülüğünü yapan Timur Göksel'e göre...
"Beni İtalya'ya canlı yollamak istemediler"
Irak'ta kaçırılıp serbest bırakıldıktan sonra ABD askerlerinin...
Kıl payı Fener
Kıl payı Fener
Kalan 11 haftada zirvede neler olacak? Bu soruyu 11 spor yazarına...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu