kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
  » Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    Sinema
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Aşk olmadan seks olur ama sekssiz aşk olmaz
Cinsellik olmadan aşk olmaz

* Seks hayatı yoğun olanlar birbirine sonradan da aşık olabilir.
* Aşk beynin geçici bir çılgınlığıdır. Aksi halde insan bu yükü taşıyamaz.
* Aşık olacağımız kişiye bilinçaltında çok küçük yaşlarda karar veriyoruz.
* Aynı anda birkaç kişiyi sevebilirsiniz ama sadece bir kişiye aşık olabilirsiniz.



Aşk olmadan seks olur ama sekssiz aşk olmaz

Aşkın fizyolojisini araştıran Nörofizyolog Dr. Sabri Derman aşkı beynin geçici' bir çılgınlığı olarak tanımlıyor ve ekliyor 'Aksi halde aşk adamı öldürür'.

* Bir nörofizyolog ne yapar?
Nörofizyoloji genel anlamda beynin ve sinir sisteminin çalışmasıyla ilgili bilim dalıdır. Nörofizyologlar da bunu inceleyen kişiler...

* Neden aşkın fizyolojisini incelemeye karar verdiniz?
Ben hekimim, insan beyninin çalışması ve davranışlarını incelemekle geçti hayatım. Bütün bunların arasında herkeste müşterek bir olay var; o da insanların mutlu olmaya çalışması. Her insan mutlu olmak için çabalıyor ve bizi hayatta motive eden en iyi şey aşk. Son 15-20 yıl içinde, ruh hastalıklarının beyindeki kimyalarla ilişkileri iyice belirdi. Oradan yola çıkarak bu aşk dediğimiz şey nedir, incelemek istedim. 97'den beri dünyada yapılan araştırmaları derledim aslında.

* İnsan aşık olduğunda beyninde neler oluyor peki?
Aşk bir dürtü derecesinde kuvvetli bir şey. Yani susuzluk gibi, soğuktan korunma gibi... Örneğin hayvanlar aleminde çok tutkulu bir kovalamaca var. İnsanlarda sosyal etkenler var ama ondan sonra olup biten biraz da hormonlarla alakalı. Tutkulu bir aşk psikiyatrik vakaların düzeyine varabiliyor. Örneğin obsesif- kompalsif denen bir hastalık vardır, bir şeye takılıp kalma durumu. Aşık olan insanlarda, özellikle ilk dönemlerde aşıklar olağanüstü derecede tutkulu bir saplantı yaşamaya başlıyor. Beynin diğer yerlerindeki diğer fonksiyonlar bunu azdırıyor.

* Bunun sonucunda aşık nasıl davranmaya başlıyor?
Sevdiğini yüceltiyor, aşık olduğu kişi ne yaparsa yapsın asla kötü bir şey yaptığını kabul etmiyor... Örneğin aşık olduğunuz kişinin iyi olmayan hiçbir özelliği size batmaz, sizi rahatsız etmez. Aşık olunan insanın bütün iyi olan tarafları abartılır, iyi olmayan tarafları da görmezden gelinir.

* Aşkı sevgiden ayıran nedir peki?
Aşkın sevgiden ya da çok sevmekten farklı olarak üç temel özelliği var. Birincisi; bir insan bir defada yalnız tek kişiye aşık olabilir. Yani aynı anda iki kişiye birden aşık olabilmek mümkün değil. Bu kadar yoğunluk ancak bir kişiye karşı olabilir. Cinsel çekicilik vardır, sevgi vardır ama aşk tek kişiye duyulur. İkincisi; aşkın içinde mutlaka cinsellik vardır. Seks olmazsa aşk olmaz. Bizim evrimsel olarak aşık olmamızın sebebi de evlenmek, çiftleşmek ve çocuk yetiştirmektir. Mecazi anlamda aşklar vardır, Allah aşkı gibi. Burada vazgeçilmez bir şekilde tek bir şeye bağlılık anlatılır. Yani Mevlana'nın Allah aşkıyla, iki insan arasındaki aşk birbirinden çok farklı. Üçüncüsü; aşk bir ümit içermek zorundadır. Ümitsiz aşk yoktur, oksimorondur. Oksimoron birbirini iptal eden iki kelimenin yanyana kullanılmasıdır. Mesela lüks ihtiyaç. "Lüks ihtiyaç" diye bir şey olmaz. Tıpkı bunun gibi aşkla çaresizlik de yanyana gelemez.

* Oysa aşkı doğuran biraz da çaresizliktir diye bilinir. Kavuştuğunuzda aşk olmaktan çıkar...
Aşık Veysel de öyle der: "Seversin, kavuşamazsan aşk olur." Aslında bizim çaresizlik diye ağlaştığımız şey ümittir, "Birgün beni sevecek" beklentisidir. Aksi halde insan beyni olası mümkün olmayan bir aşkı uzun süre sürdüremez. Siz bütün ilginizi belirli bir süre bir insana yöneltirsiniz ama olmazsa vazgeçersiniz. Aksi takdirde patolojik, hastalıklı bir durum söz konusudur.

*Peki kime aşık oluyoruz?
İnsanların kafasındaki eş 2-8 yaş arasında oluşuyor. İdeal eşi hakkındaki kararları şuur altında çok erken yaşlarda veriyor. Genelde çevresinde hayranlık, yakınlık duyduğu kişilerden etkileniyor. Bir de hayvanlarda çok güçlü olan "feromonlar" denen birtakım kimyasal maddeler var. Koku gibi ama burunla algılanmayan, özel organlarla algılanan birtakım kimyasal sinyaller. Hayvanlar eşlerini o sinyallerle seçiyor. İnsanlarda da cinsel atraksiyonu feromon denen bu kimyasallar tetikliyor. Örneğin bir deney yapılmış ve kadınlara farklı erkeklerin giysisi koklatılmış. Bunun yanı sıra bir takım sorular da sorulmuş. Sonuçta sadece kokusuna dayanarak seçtikleri kişinin, onların ideal eş olarak tanımladıkları tipe çok uydukları belirlenmiş.

* İnsan ömründe yalnızca bir defa mı aşık oluyor?
Hayır bir kereden fazla aşık olması çok mümkün.

* Aşkın ömrü konusunda sizin belirlediğiniz süre nedir?
Aşık olma sürecinde birçok hormonun beynin değişik yerlerindeki düzeyi artıyor. Bu belirli bir süre devam ediyor. Zaman içinde bu seviyelerin normale inmesi gerekiyor. Aksi halde aşk adamı gerçekten öldürür, yaşamanız mümkün değil. Uyumuyorsunuz, yemek yemiyorsunuz, saçmalıyorsunuz, olmayacak riskler alıyorsunuz, günde 40 mesaj atıp, 20 defa telefon edip, kapısına gidip saatlerce bekliyorsunuz... Böyle bir yoğunluğu sürdürmek biyolojik olarak da mümkün değil. O yüzden romantik aşkı beynin geçici bir çılgınlığı, değişik bir fonksiyonu olarak görmek lazım.

* Yani aslında aşk beynimizin bize bir oyunu mu?
Oyun değil ama aşk ergenlik gibi, menapoz gibi normal insan fizyolojisinin doğal akışı içinde olması gereken bir dönem. Bu ne bir hastalık, ne de bir lüks. Yani aşkın da bir fonksiyonu, önemi var. İnsan neslinin devamı için en azından. Aşk zaman içinde değişim geçirmiş elbette ki. Bambaşka kültürel ve sosyal nedenlerden dolayı bugünkü aşkın içinde ille "çocuk yapalım" yok. Ama olmadan da sürüyor. Burada kritik nokta şu: Günümüzde aşk olmadan seks oluyor ama seks olmadan aşk olmuyor. Olursa başka bir bağlılık durumu, o benim ilgi ve bilgi alanıma girmiyor.

İlknur Kızıltoprak

DİĞER YAŞAMA DAİR HABERLERİ
 Alplerin hazine avcısı
 Dünyanın kadınları İstanbul'da
 Osmanlı'nın tartışmalı alanlarına yeni bir bakış
 Haftanın Kitapları
 Türk usulü beslenme programı
 Yoga yapan çocuklar daha rahat uyuyor
 İlkbahar ışıltısı her yerde
 Çadırda indirim mevsimi
 Emniyet kemerini bağlayın
 Kocaev yeniden diriliyor
 Şefin sohbeti hoştur
 7 gün 7 gece nerede ne yapmalı?
 Kolesterolü kontrol edin
 Dışarı Çıkmadan Önce
 Yedi tepenin de zirvesinde
 Krem tabakanın hikayesi bu kitapta
 Barda tanıştığın kadın senin kadının olamaz
 Bakışları mıknatıs gibi çeken dansçı
 Vitrinler de çiçek açtı
    Cumartesi Yazarlar
    Güncel
  » Yaşama Dair
    Sinema
    Gurme
FİLİZ AKIN
Elize Sarayı
Eşim Paris'te görevliyken bir keresinde...
SUNAY AKIN
63 yılda kaç bulut geçti?
Günümüzden tam 63 yıl önce, 28...
AYŞEGÜL ALDİNÇ
Dizi dizi inciyim
Bugünkü ahkam kesmecem: Adi hırsızlık...
KENAN ONUK
'Müzik eğitimi' sorunu
Önce 1-2 haber: Değerli müzik...
Her şeyi müziği ve kadınlarıydı
Her şeyi müziği ve kadınlarıydı
Ray Charles hayatını anlatan filmle yeniden gündemde. Dokuz yıl...
Bir aşk ve cinsellik dansı
Bir aşk ve cinsellik dansı
"Angels in America"nın dahi yönetmeni Mike Nichols son filmi...
Film değil sanki tadım kursu
En İyi Uyarlama Senaryo Oscar'ını kazanan "Sideways" filmi, kırmızı...
Görevli gitarıma bakınca her şeyin bittiğini anladım
Musevi asıllı İngiliz Daniel Koplowitz Türk hapishanelerinde geçen 12 yılını...
Yemek yiyin fitness kuponu kazanın
Çeşitli kurum ve kuruluşlar 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'ne özel etkinlikler...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.