Afrika'daki revizyon ekibi
Hükümetin, 2005 senesini 'Afrika Yılı' ilan etmesi nedeniyle çıkılan Afrika seferi geziye katılan ve katılmayan gazeteciler, siyasi partiler ve bazı iş çevreleri tarafından eleştiriyi tabi tutuluyor. Ayrıca geziye katıldığı halde köşesini boş tutan gazetecilerde tepkilerini yazarak değil, yazmayarak gösteriyor. Ancak, bu geziyi eleştirilenlerin mantığını anlamakta güçlük çektiğim gibi, asıl eleştirilmesi gereken noktayı da es geçtiklerini sanıyorum. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, Devlet Bakanı Beşir Atalay kalabalık bir iş adamı ve gazeteci heyetiyle çıkılan bu gezi faydalı mı? Değil mi? Gezinin zamanlaması doğru mu? Gidilen ülkeler isabetli mi? Gibi sorulara cevap aranırsa sonuç kendiliğinden ortaya çıkacaktır.. Afrika gezisine bu kadar kalabalık bir heyetle gitmenin, kabineden çok sayıda bakanı işe dahil etmenin çok doğru olduğunu düşünmüyorum. Ancak, seçilen iki ülkenin siyah Afrika'nın en önemli iki değeri olduğunu söylemek mümkün. Güney Afrika Cumhuriyeti gelişmişliği ve ekonomik gücüyle, Etiyopya ise Afrika Birliği'ne önderlik etmesi, Addis Ababa'nın da bu birliğin başkenti olmakla birlikte, Afrika'nın ticari ve lojistik merkezi olduğunu unutmamak gerekir. İki ülke arasındaki ticari dengelere, rakamlara bakarak yorum yapmak yanlış olur. Yanı başımızdaki koca bir kıtayı, tarih ilişkilerimize rağmen yok saymamız Türkiye'nin lehine olabilir mi? Bu hesaptan yola çıkılacak olursa, uzayda hiç ekonomik ilişkisi olmayan ABD'nin her yıl milyar dolarla ifade edilen harcamalarına da anlam vermek de mümkün olmaz. Ayrıca, yoksullukla savaşan Etiyopya'yı 2004'te dünyanın hangi liderlerinin ziyaret ettiğine de iyi bakıp, ciddi tahlil etmek gerekir. Hükümetin bu geziyi organize etmede gösterdiği tek yanlışlık, pişmemiş yemeğe, misafir davet etmesi olmuştur. Yine bu gezide, gözden kaçan başka bir unsur söz konusu. Başbakan Erdoğan'ın beraberinde giden bakanlardan Yıldırım, Güler ve Unakıtan'la Afrika'da kabine revizyonu yapacağını, hatta bazı bakanlıklar arasında kurum paylaşımı ve bakanlık birleşmesi gibi konuları konuşacak, tartışacak ve Türkiye'ye döndüğünde beklenen gelişmelere hazır olarak kamuoyunun karşısına çıkacak. Ve yine bu gezide, Avrupa Birliği (AB) için müzakerecinin de ismi netleştirilecek. Dileriz, kabinedeki yeni revizyonla ekonomiyle ilgili tüm bakanlıklar Kemal Unakıtan'a verilip, başbakan yardımcısı yapılarak, sevgili bakanımız, daha fazla pratik düşünmeye sevk edilmez. Böylesine görevler tevdi edilirken, önce tüm bakanlarımızın üzerinde taşıdıkları veballere bakılmasını temenni edilir. Hazine arazisi üzerine kaçak yapılan evlerde kılınan namazın caiz olmadığını ve kaza edilmesi gerektiğini, Radyo Baycan'da sohbet yapan Caferi bir hoca efendiden dinlemiştim. Bu sebeple, böyle bir mesuliyet taşıyan bakanlarımıza daha fazla yük yüklenmesi ne derece doğru olur? Düşünülmesi icap ediyor. Ve Afrika'da hükümetin hitama erdireceği bir başka konu ise özerk, bağımsız, farklı statülü yüksek kurullar. Belki birkaç ay sonra, zaten bağımsız olmayan üyeleri, ilgili bakanın önerisiyle atanan yüksek kurullar ortadan kalkabilir. Belki Enformasyon ve Haberleşme Bakanlığı kurulur. Ülkeyi bayındır hale getiren bakanlıklar belki lağvedilebilir. Bakarsınız, Ulaştırma Bakanımız Binali Yıldırım, İstanbul'a üçüncü köprünün Karadeniz'e yakın bir noktada yapılacağını tam hazırlık bir şekilde açıklar. Bu sebeplerden, Afrika gezisi sonrası çok şeye gebe...
|