kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
  » Aktüel Pazar
    Otomobil
    Sinema
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
9 yıl önce ölmüş olmalıydım
9 yıl önce ölmüş olmalıydım
Karantina uygulanmalı
Türkiye'de taşıyıcı çok

9 yıl önce ölmüş olmalıydım

Dirençli tüberküloz sistem, hekim ve hasta hataları yüzünden herkesi tehdit ediyor. Cenk Deliküçük bir doktor olduğu halde bu tehlikeli hastalığın kurbanı oldu. Ve binbir güçlükle boğuşarak gittiği yurtdışında ölümden kurtuldu.

Bir doktor olduğu halde on yılını dirençli tüberkülozla boğuşarak geçirdi. Cenk Deliküçük şimdi sistem ve doktor hatalarına karşı dernek kuracak.

Dr. Cenk Deliküçük aslında bir hayalet sayılır. Çünkü bürokrasiyle aylarca boğuştuktan sonra güç bela kapağı İngiltere'ye atıp yaklaşık 130 bin euroluk tedaviyi almayı başaramasaydı "dirençli tüberküloz"dan kurtulamayacak ve büyük ihtimalle bugün hayatta olmayacaktı. Genç doktor "Benim şu anda ölü olmam gerekir. Tam dokuz yıldır toprağın altında olmalıydım ama yaşıyorum" diyor. Cenk Deliküçük'ün bir "sistem ve doktor hatası" na kurban gitmesine yol açan olaylar 1990 yılında başladı. Henüz 23 yaşında Denizli'de mecburi hizmetini yapan genç bir doktorken kan tükürdüğünü fark etti. Hiç ihtimal vermiyordu ama tüberküloz olmuştu. Muhtemelen tüberküloz hastası olan babasından bulaşmıştı. İstanbul'a Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'ne geldi. İlk testlerde vaka normal bir tüberküloz gibi gözüküyordu. Bütün hastaların düştüğü yanılgıya o da düştü, bir süre sonra iyileştiğini zannetti. Ancak üç ay sonra yine kötüledi. "Tekrar hastaneye gittiğimde dirençli tüberküloz olduğum anlaşıldı. Dört ilaca dirençliydim. Bu daha önce tedaviye başlamış ve yarım bırakmış birinin bana bu mikrobu bulaştırdığı anlamına geliyordu" diyor Dr. Cenk Deliküçük. "Primer direnç" olarak adlandırılan bu vakada 1994 yılına kadar tam üç defa hastaneye yattı. Her defasında önce iyileşti, bir süre sonra yeniden kötüledi. Tedavi'nin "deneme yanılma" yoluyla, bazı ilaçların eklenmesi, bazı ilaçların çıkarılmasıyla sürdürülmesi, duyarlılık testlerine bakılmaması direnci artırmıştı. Kullandığı ilaç kulağında çınlamaya yol açıyordu. Burada da kritik bir hata daha yapıldı ve "yan etkisi" nedeniyle ilaç bırakıldı. 1996 yılına gelindiğinde hastalığı iyice ilerledi. Evlendi, bir yandan doktorluğu sürdürmeye çalışıyor, ancak kan tükürdüğü için genellikle hastaneden çıkamıyordu. En sonunda Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde Göğüs Hastalıkları Anabilimdalı Başkanı Prof. Dr. Müzeyyen Erk, "Senin için yapacak bir şeyimiz yok, Süreyyapaşa'ya git. Dirençli tüberkülozu yeteri kadar bilmiyoruz" dedi. Ancak Süreyyapaşa da sadece SSK'lı hastalara hizmet veriyordu. Orada tanıştığı bir doktorun yazdığı bir makale sayesinde Colorado'da bir doktorla bağlantı kurdu. ABD'de tedavi olabileceğini düşünüyordu. Yazışmaya başladı. Durumunu anlattı. Colorado'dan gelen yanıtta "Bir meslektaşımızı tedavi etmek bizi onore eder. Ancak New York'a kadar hava ambulansı ile tek başınıza getirilmeniz gerek. New York'tan Colorado'ya ise özel helikopterle sizi alırız" yanıtı geldi.

BÜROKRASİ CANAVARI
Dr. Cenk Deliküçük yurtdışına gitmek için girişimlere başladı. Ve kısa sürede kendisini bir bürokratik canavarın kolları arasında buldu. Hem hastalıkla, hem de bu canavarla mücadele etmeye çalıştı. Tedavi olduğu Cerrahpaşa'dan "tedavisinin yapılamadığına" dair bir rapor almak istedi. Prof. Müzeyyen Erk bu belgeyi verdi. Ancak heyet onayı gerekiyordu. Üniversitenin sağlık kurulu bu onayı vermedi. Hiçbir gerekçe de göstermedi. Bu defa Haseki Hastanesi'ne ve Yedikule Göğüs Hastalıkları Hastanesi'ne başvurdu. Her ikisinde de ancak yurtdışında tedavi olacağı yolunda rapor aldı ve Ankara'ya, yurtdışına giden devlet memurlarına hakem olarak onay veren Numune Hastanesi'nin sağlık kuruluna başvurdu. Hastalığı ilerlerken inanılmaz bir bürokrasiyle uğraştı. Üç defa Ankara-İstanbul arasında mekik dokudu. Her defasında evraklarda eksik buluyor, raporlarda yetersizlik görüyorlardı. Tekrar Cerrahpaşa'da Kurul Başkanı Prof. Dr. Tuncel Karayel'e gitti. Haseki ve Yedikule hastanelerinde "uzmanların verdiği" raporu gösterdi ve "Bana zaman kaybettiriyorsunuz. Hiç olmazsa 'yurtdışına gitmesi gerekli değildir' diye yazın, boş bir kağıt vermeyin" dedi. Ancak "git bildiğin yere şikayet et" cevabını aldı. Şikayet etti, bu defa "yurtdışına gitmesi uygun değildir" biçiminde bir rapor aldı. Artık ümidini kesmişti. Aynı günlerde annesi dönemin Sağlık Bakanı Yıldırım Aktuna'ya ulaşmış, oğlunun doktor olduğunu, çok hasta olduğunu söylemiş, ilgilenmesini istemişti. Aktuna konuyla ilgilendi. Cenk Deliküçük tekrar Ankara'nın yolunu tuttu. Numune Hastanesi onu bu defa Atatürk Sanatoryumu'na gönderdi. Ve yine "yurtdışına gitmesine gerek yoktur" raporu verildi. Numune Hastanesi'nin başhekimi ve sağlık kurulunun başkanı Prof. Dr. Osman Müftüoğlu "Boşuna uğraşma yurtdışına gidemezsin" diyordu. "Neden?" diye sorduğunda da "Burada tedavi ediliyor" yanıtını aldı. Kaderine razı oldu, İstanbul'a döndü. Ancak araya bir yakını aracılığıyla ulaştığı Iğdır Milletvekili Şamil Ayrım girdi. Atatürk Sanatoryumu bu defa "yurtdışına gitmesi gerektiği" yolunda bir rapor verdi. Yine Numune Hastanesi'ne geldi. Osman Müftüoğlu bu defa "Tüberkülozu tedavi edemiyorsak vay halimize" diyordu. Türkiye'deki doktorların pek çoğu gibi dirençli tüberkülozun vahametini ayırt edemiyordu.

NASIL OLSA ÖLECEK
Artık hali kalmamıştı. Kan tükürüyordu. Bu defa İngiltere'ye gidecekti. Vizeler, uçak biletleri halledildi, ancak bir türlü Numune Hastanesi'nde heyet toplanamadı. Başkan, üyeler gelmiyordu. Her defasında bir engel çıkıyordu. Sonunda yine bakanın girişimleriyle yurtdışında tedavi için üç aylık bir rapor aldı. "Biraz da 'Nasıl olsa ölecek' diye bu raporu bana verdiler" diyor Cenk Deliküçük. İngiltere'deki kliniğe ayak bastığında hemen yatmasına karar verdiler. Bir yandan da alarma geçmişlerdi. Geldiği uçaktaki yolcuları tek tek arayıp taramadan geçirdiler. Sonra kaldığı oteldeki herkesi, hatta gittiği kafedeki garsonu bile "tüberküloz" için kontrol ettiler. Cenk Deliküçük "Tüberküloz olduğumu söyleyemezdim, vize alamazdım. Gidemezdim, yaşamak için böyle bir şeyi gizlemek zorundaydım" sözleriyle bu durumu anlatıyor. Nihayet tedavisi başladı. Yanlış tedavi yüzünden hem primer, hem de sekonder direnç gelişmişti. Neredeyse tüm ilaçlara karşı direnç sahibiydi. Özel bir havalandırmaya sahip bir odada izole edildi. Maske takmayan hiç kimse yanına yaklaşamıyordu. Günde 58 ayrı ilaç aldığı oluyordu. Üç ay sonra Türkiye'den gelen bir yazıyla "dönmesi" istendi. Ancak İngiltere'deki hastanenin tepkisi çok sert oldu "Tedavisi tamamlanmadığı için gönderemeyiz. Ancak çok ısrar ediyorsanız özel hava ambulansı yollayın. Ve bundan sonra da Türkiye'den hiçbir hasta kabul etmeyiz" dediler. Bir yılı aşan tedaviden sonra akciğerinin bir bölümünü kaybederek sağlığına kavuştu.

İLK VE TEK DEVLET MEMURU
Cenk Deliküçük şimdi biraz tebessüm ederek "Atatürk 'Beni Türk doktorlarına emanet edin' dediğinde aslında bizi onore etmek istemiş" diyor. Tüberküloz yüzünden yurtdışında tedavi olmayı başaran ilk ve son "devlet memuru"da o oldu. Aynı günlerde, benzer bir hastalıkla boğuşan Adalet Bakanlığı memuru Nevzat Buruntekin, nadir görülen ve Türkiye'de tedavi edilemeyen dirençli tüberküloz türevi hastalığı için yurtdışına gitmeye çalıştığında Numune Hastanesi'nin yüksek duvarlarına tosladı. Burumtekin "Neden?" diye sorduğunda "Mevzuata uygun değil" yanıtını almıştı. "Bana 'sen küçük bir memursun, yurtdışına gitmek için büyük bürokrat bulman lazım' dediler" diyor. O da yanlış teşhis kurbanı. Hastalığı "Dirençli Atipik Mikrobakteri Enfeksiyonu" ve şu anda uyumuş durumda. İnternetten bulduğu ve hastalığı için yeni geliştirilen bir ilaçta "genişletilmiş ilaç erişim programından" yararlanarak "denek" olmayı bile kabul etmiş. Ancak başvurduğu Sağlık Bakanlığı'ndan "ülkemizde genişletilmiş ilaç erişim programı konusunda düzenleme yapılıncaya kadar başvurunun kabul edilmesi uygun bulunmamıştır" yanıtını almış. Son bir umutla ilacın ABD'de piyasaya çıkmasını bekliyor.

DİRENÇLİ HASTA ALARMI
Dünya Sağlık Örgütü "dirençli tüberküloz" vakaları, tüberküloza yakalananların yüzde 2'sini geçtiği zaman bunu "salgın" olarak değerlendiriyor. Yüzde 3'ün üstünde ise alarm zilleri çalıyor. İstanbul Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Zeki Kılıçaslan ""Dirençli tüberküloz daha önce tedavi görmemiş hastalarda yüzde 3 ile yüzde 5 arasında. Tedavi görmüş hastalarda ise dirençli vakalar en az yüzde 20 oranında. Türkiye'de resmi rakamlara göre yılda 18-20 bin yeni hasta var ki biz çok daha fazla olduğunu tahmin ediyoruz. Bunun yüzde 10'u kadar eski hasta var. Bu rakamlara göre eski hastalarla birlikte yılda 2 binden fazla dirençli tüberküloz vakası var" diyor. Kılıçaslan "Burada bir irade yok, alt yapı var, politika yok. Türkiye Cumhuriyeti aşırı para harcıyor ama bunu bir türlü halledemiyor. Bu bir yönetim sorunu" diyor. Benzer biçimde düşünen Dr. Cenk Deliküçük de şimdi kendisi gibi sistem ve doktor hatası kurbanı olan insanları bir araya getirecek bir dernek için www.tuberkuloz.info adresindeki web sitesinde girişimlerini sürdürüyor.

Cengiz Erdinç

DİĞER GÜNCEL HABERLERİ
 Ayetullah ama Humeyni değil
 Howard Hughes
 Bush yönetiminin sevmediği gazeteci
 Türkler Kanada'yı keşfediyor
 Ortadoğu'da fitili Lawrence ateşledi
 İslamabad terzisi
 Bir oyla başlayan tartışma
 Aşklarımız hep acı olmuştur
 6 milyon dolar için koşuyorlar
 Güzelliği mutlu olmasına yetmedi
 Trafik kazasıyla gelen bebek
 Tek keyifleri tiyatro
 Nişantaşı'na yeni bir sanat merkezi
 Bağımsız filmlerle buluşma zamanı
 Tuvalet kağıdı deyip geçmeyin
 İki ayrı ödül verilecek
 Kabe manzaralı devremülk için Türkler de sıraya girdi
 Bu takılar müzeye yakıştı
 Rıza'nın hayatı bir roman
    Aktüel Pazar Yazarlar
  » Güncel
    Hobi
    Röportaj
    Gurme
    İyi Yaşa
BALÇİÇEK PAMİR
Tamam elime düştün işte
Son bir haftadır bütün Türkiye...
MEHMET ALTAN
Kimsenin görmediği ressam...
Gece eve döndüğümde posta...
KAZIM KANAT
Antep yemeklerinin adı var ama Maraş yemekleri bir...
REFİK DURBAŞ
Ne diyorsun şair?
Diyorsun ki: "Büyük çaresizlikle...
Paslanmayan kadın
Paslanmayan kadın
İlk kez rahmetli Fikret Kızılok'un bir röportajında duymuştum bu...
Atasay'ın tasarım danışmanı Süer
Atasay'ın tasarım danışmanı Süer
2005'in takı modası hakkında bilgi veren Atasay'ın danışmanı Özlem...
Erken yaşlanmanın önüne vitaminle geçin
Yaşlanmada kalıtımın yüzde 30, çevre faktörleri ve yaşam biçiminin...
Akciğer kanserinde yeni umut
Gelişmiş ülkelerde akciğer kanseri tedavisinde sıkça kullanılan...
Dünya lezzet ustaları İstanbul'da buluşuyor
Çeşitli ülkelerden 200 ünlü aşçı, Uluslararası Mutfak Şefleri Yarışması için...
Dünyanın merkezinde bir yemek
New York'taki etkili ve yetkili herkesin favori adresi The Four Seasons...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.