Tarihin boruları
"Baş aşağı tarih", boyun eğdirmişlerin ve boyun eğdirmişlere boyun eğmiş ve üstelik bunu kabullenmişlerin tarih yazımı, anlatımıdır. "Tarih yazımcısı" olmasalar, sadece "günlük (journal)" tutarak "gazetecilik (journalism)" yapıyor görünseler de... Medya haberleri ve yazılarıyla, o esnada "tarih" yazılır, üretilir, öyleymiş gibi anlatılır. Tarih böylece, aslında dondurulur, tek boyuta indirgenir ve olanlar "zaten olması gerekenler" gibi anlatılırken, "başka türlü olamayacağı" zihinlere nakşedilmek istenir.
Diyelim ki, Ortadoğu hatta İslam tarihi, sadece gerilikle, bağnazlıkla, ürettiği dikta rejimleriyle "kendinden menkul... kendinden ibaret... kendisiyle baş başa" bir tarihi süreç gibi aktarılır. Bu ona "içkin" bir şey olarak sunulur sadece. O tarihi süreçte, hükümranlık, boyun eğdirme ve sömürge ilişkileri, emperyalist tahakkümün izleri adeta buharlaştırılır. Elbette, tam uçta, tersi de mümkündür. Yani, olan biten her şeyi, sadece bu "dış etkiler"e bağlamak.
Bugün de, bu bölgenin tarihini 11 Eylül saldırılarıyla, Türkiye bakımından da "1 Mart tezkeresinin maalesef reddi" ile başlatan, o andan itibaren "gücün ve güçlünün dayattığı" her şeyi "tarihin olağan akışı" sayan bir zihniyet mevcut. Bunun teorisi elbette ABD'de yazıldı. Ve onu yazanlarla aynı sütü emmemiş olduklarını varsayacağımız "buralı" niceleri, artık nasıl bir sütle beslenmişlerse, bu teoriye nefer yazıldı. Bunlar, bir ülkenin hukuksuz ve inşa edilmiş yalanlarla işgalini "doğallaştıran", tam tersine, bunu kabullenmemeyi "hıyarlık" sayan süfli bir vicdanın sahipleri olarak yeniden ellerini ovuşturuyor... Kendi dünyalarındaki, iş ve toplumsal hayatlarındaki güce tapınmayı, güçlüye boyun eğmeyi ve güçsüze boyun eğdirmeyi bir de "tarihin zorunlulukları" olarak her türlü sınırın ötesine taşıyor. Bunlar, "buralı" oldukları halde... Sırf silah gücüyle, güçlü bir devletin bir başkasına boyun eğdirmesini, topraklarına girmesini, ekonomik potansiyelini cebine koymasını, kendi bin küsur cenazesine karşılık ambargoda 500 bin, istilada 100 binden fazla can almasını "normal" karşılıyor... Sadece "tarihin bu akışı"na karşı durulmasını hazmedemiyorlar.
Bunlar için sorun, ister sözde demokrasi ve özgürlük adına olsun... İster petrol, boru hatları, piyasa ekonomisi namına olsun... Sırf güçlü olduğu için... Sırf uçağı kalkamayanı uçakla bombalayabildiği, füzesini atamayanı füzelerle yerle bir edebildiği, ilacı olmayanı ambargolarda öldürebildiği, askeri yetmeyeni işgalle boğabildiği, parası yetmeyeni satın alabildiği için "boyun eğdirme kabiliyeti" olanlar değil. Bunlar için sorun, "boyun eğdirme kabiliyeti" olanların yazdığı tarih içinde teslimiyetle yuvarlanmamak. Bunların her yere taşıdığı, her geğirişlerinde içlerinden kusmuk gibi boşalan ideolojisi bu: "Boyun eğdirenle birlikte olacak, o güç hiyerarşisinin içinde bir yere kapılanacak, onların tarih yazımına mahkum olacaksın." Bu ülkenin tarihine de böyle imzalar attılar... Kullanıp çöpe attıklarının ardından tef çaldılar. Dünya tarihine de, bölge tarihine de aynı pisliği taşıyan kanalizasyon boruları oldular!
|