kapat
   
SABAH Gazetesi
 
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    İşte İnsan
    Sinema
    Turizm Rehberi
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Omer Lutfi Mete @ SABAH
 

Ölü toprağının açıklaması

Güneydoğu Asya'daki Deprem ve tsunami felaketi karşısında duyarsızlıktan kurtulamayışımızı anlamış değilim. Biz gerçekten böyle bir toplum muyuz? Ne oldu da birdenbire merhamet gözeneklerimiz tıkandı? Açıkçası, konukseverlik, iyilikseverlik, yardımseverlik gibi özelliklerini yücelttiğimiz milletimizin kayıtsızlığı sinir bozuyor, insani cevherimiz açısından kendi kendimizi şüphe ile sorgulamaya sürüklüyor.
Ortada açıklanması çok zor bir durum var.
Türkiye'de yaşayan insanların hiçbiri, daha önce hiç bu kadar yakından böylesine korkunç bir faciaya tanık olmuş değillerdir. Ne Hiroşima ve Nagazaki'ye atılan atom bombaları, ne Vietnam, Sudan ve Irak'taki Amerikan katliamları, ne başka felaketler milletimiz tarafından tsunami afeti ve yol açtığı yaralar kadar sıcak şekilde izlenebilmiş değildir.
Elbette üstüne atom bombası atılan bir milletin yaşadığı felaket, sonuçları açısından çok daha ağır ve korkunçtur. Ancak o zamanları yaşayan vatandaşlarımız sadece gazete fotoğraflarından ve eğer sinemalarda görmüşlersebirkaç belgeselden edindikleri izlenimlerle faciaya tanık olmuşlardır. Oysa tsunami adeta evimize vurmuştur. İnsan yüreğini parçalayacak sahneler televizyon sayesinde adeta ocağımızda tekrar tekrar canlandırılmaktadır.
Böyle bir durumda, herhalde geçmişte hiçbir zaman olmadığımız kadar duyarsız hale gelişimizin sırrı nerede? İnsanlarımız imkanları ölçüsünde küçücük ama içten fedakarlıklar yapabilmek için daha neyi bekliyorlar? Bu coşkusuzluk, sadece ekonomik krizlerden bugünlere gelmiş olmamız ve yeni yeni ayakta durmaya çalışmamızla açıklanabilir mi? Yoksa, 17 Aralık AB Bayramı (!) sayesinde sarhoş olduğumuz için hala ayılamadık mı? Zorla iyiye yormaya çalışıyorum. Belki de felaketin boyutlarının belli olmaya başladığı demlerde bizler hem bir önceki 17 Aralık bayramını ve hem de yaklaşan yılbaşını kutlamaya yoğunlaştığımız için tsunami şokuyla sersemledik ve hala kendimize gelemedik. İnsan garip yaratık..
Bir dostunuzu epeyce bir zaman ihmal edince, bir süre sonra 'ben şimdi onun yüzüne nasıl bakacağım' diyerek ihmalkarlığınızı daha da uzatmaktan kendinizi alamadığınız olur. Belki milletimiz de bir gaflet anına denk gelip ağırdan aldığı için kendinden utanıyor ve hala toparlanamıyor.
İnsan bazen, büsbütün aciz ve çaresiz kaldığı felaketler karşısında kendi katkısını küçümsediği için atalet içinde de kalabilir. Hatta bir zaman sonra bilinçaltıyla algı sistemini o felakete kapatmaya çalışabilir, öyle bir sorun yokmuş gibi saçma bir kaçış deneyine girişebilir ve kendini kandırma batağına gömülebilir.
Birdenbire bütün bir milletin çoğunluğuna böyle bir ruhsal felç mi geldi? Çaresizlik, parasızlık, acizlik ve geç kalmışlık yüzünden hissedilen eziklik toplumun elini kolunu mu bağladı? Doğrusu başka türlü açıklayamıyorum. Milletimizin gerçekten bu kadar duyarsız hale geldiğine inanmam da imkansız.
Televizyonların ve özellikle kliplerin neredeyse yirmi dört saat aralıksız bencillik ve zevk düşkünlüğü telkin etmesi bu gaflet ve dalaleti açıklamaya yetmiyor.
Bizden çok daha önceleri bu şekilde yapılandırılmaya çalışılmış nesillerin yaşadığı Batılı toplumlarda, yüzümüzü kızartacak kadar sıcak bir duyarlılık görüyoruz.
Bunu onların 'tuzu kuru' kitleler olmasıyla da izah edemeyiz.
Konu yardımın miktarı değil, konu bizim üstümüze serilen ölü toprağı.
Birtakım kuruluşlar kampanyalar, konserler düzenliyorlar ama dönüp bakan yok.
Acaba bunu güvensizlikle açıklayabilir miyiz? Yargısından ordusuna, siyasetçisinden din görevlisine kadar her kademedeki yetkililerin yolsuzluğa bulaştığını gözleyen vatandaş mütevazı katkısının sağlamca mağdurlara ulaşabileceğine güvenmediği için mi heyecanlanamıyor? Çıkış yolu bulamıyorum. Esasen geniş bir araştırma ve inceleme yapılmadan bu işin içinden çıkılamaz.
Soyut muhakeme ve sezgi yoluyla varacağımız her sonuç aldatıcı olabilir.
Hasılı milletimizi yeniden tanımaya ve tanımlamaya muhtacız.
Kalıcı biçimde böyle bir duyarsızlığa kapıldıysak asıl tsunami bize vurmuştur. Böyle bir durum, onca bunalımlara rağmen bizi ayakta tutan ve aile yapımızdan gelen dayanışma ruhumuzu kaybetmek demektir.
Mahcup, ezik ve üzgünüm.

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 'Biz müşterinin velinimetiyiz'   / 17-01-2005
 İki ayrı milli kanser   / 14-01-2005
 Vizyon mu, angarya mı?   / 13-01-2005
 Yalancı dürüstlüğün temelleri   / 11-01-2005
 'Avrupa İslamlaşacak mı'   / 10-01-2005
 Norveç'te Şükür'lük tartışma   / 07-01-2005
 'Kirlenmek güzeldir'   / 06-01-2005
 Hakiki devrim kültürde   / 04-01-2005
 KKTC işinde haklı var mı?   / 03-01-2005
 AB ve PKK benzetmeleri   / 31-12-2004
ERDAL ŞAFAK
İran krizi kapıda
Reagan'dan bu yana tüm...
ALİ KIRCA
Kimliksizlerin boş bıraktığı konser salonu, kimliklilerin...
ÖMER LÜTFİ METE
Ölü toprağının açıklaması
Güneydoğu Asya'daki Deprem ve...
UMUR TALU
Hatıra, hafıza, hakeza!
1990'ların ilk yarısıydı. Medya...
Amerika İran'a sızdı
Ebu Garib skandalını ortaya çıkaran Seymour Hersh, Amerika'nın...
Iraklı halk ölmemek için kaçıyor
Seçime sayılı günler kala artan şiddet olayları yüzünden halk...
Bitti bitiyor
Bitti bitiyor
Fransız L'Equipe'ten sonra İngiliz basınına göre de Anelka...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu