kapat
   
SABAH Gazetesi
 
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    İşte İnsan
    Sinema
    Turizm Rehberi
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Omer Lutfi Mete @ SABAH
 

İki ayrı milli kanser

Sokaktaki adamdan aydına kadar herkesin 'en önemli ülke sorunları' üstüne bir fikri ve öncelik sıralaması vardır ama sevgili devletimizin yoktur. Çünkü 'en önemli' olana ehliyetle ve salahiyetle karar verebilecek merci mevcut değildir..
Başkanlık sistemi, hava kadar zorunlu bu ihtiyaç için çözüm de olabilir yalancı bir hap da.. Taklitçiliği yenilik diye satma gösterme becerisine sahip, yaratıcılıktan yoksun, yaratıcılığı özendirmekten uzak sivil ve teknik kadroların geliştireceği hiçbir değişim, büyüklüğü ölçüsünde sorunları olan bu ülke için şifa değildir.
Bu iki temel kanserimiz konusunda fikri, teşhisi ve tedavisi olmayanlar sadece millete vakit kaybettirir.
Bu iki milli kanserimizden biri bilgi üretme isteğinden yoksunluğumuz, diğeri de fiilen meşrulaşmış hırsızlıktır.
İlki çok eskiye dayanır. Büyük Fatih'in ölümü ile yeni bilgi üretme isteği günden güne geriler.. Devlet Kanuni ile zirveyi bulur ama bilim, eğlence üretmeye yarayan bir fen haline iner. Denizaltı bile keşfedilir ama şenlikte kullanılmaktan başka işe yaramaz. Nihayet çağının gerici güruhu tarafından iğfal edilen Sultan III. Ahmet'in Galata'daki Takiyyuddin Rasathanesi'ni yıktırması ile birlikte bu millette 'bilgi üretme isteği' mezara gömülür.
Ogün bugündür başkalarının ürettiği bilgi ile geçiniriz. Tabii ilmi sömürü silahı olarak kullanan, bugün yaptığı filanca keşfi beşe, ona, hatta yüze bölüp minnacık teknik artılarla defalarca piyasaya sürerek karlı bir devridaim soygunu geliştiren kapitalizmin haracını da ödeyerek.
Üç kıtadaki eski uygarlıkların kalıntılarını yağmalayarak sermaye oluşturan Batı Karunluk sisteminin geliştirdiği 'yeni bilgi üretimini daimileştiren tükettirici çark'; maddi ve manevi anlamda bizim aleyhimize işlemede hayli ilerlemişken biz o çağın en büyük bilim üssünü yine o çağın Taliban kafalıları marifetiyle yok ettik. Oysa İslam uygarlığında ilim küresel anlamda 'miri mal' olarak herkesin ortak kullanımına açıktı. Nitekim sözü edilmişken Takiyuddin'e minnetini ifade eden büyük bilgin Tyco Brahe ve hatta İsaac Newton'u da unutmayalım. Brahe 'Başarılarımın çoğunu Takiyuddin'in eserlerine borçluyum' derken pek kıskanç dahi Newton onun matematik dehasından yararlandığını gizleyemez.
Batı bugün; bilgiyi en üstün silah olarak değerlendirmektedir. Eğer İslam uygarlığında da bilgi şimdiki gibi bencil şehvetin volkanı olsa ve mahrem tutulsa idi ne Rönesans olurdu ne teknolojik patlama (Şüphesi olana bin bir araştırmadan sadece biri, Alman bilim tarihçisi Sigrid Hunke'ninki yeter).
Hasılı bizim için birinci diriliş şartı bilgi üretme aşkını yeniden kazanmaktır.


Hırsızlığı da ilk adımda hiç değilse meşru olmaktan çıkarmalıyız.
Lakin o kadar zor ki, Fatih ve Atatürk çapında lider gerektiriyor.
Böyle liderler de okulda veya bir başka yerde hazırlanıp yetiştirilemez.
Çaplı adam zuhur eder. Mevla'nın lütfudur. Öyle görünüyor ki ülkemizde hırsızlığın hiç değilse meşru olmaktan çıkması mucizemsi bir vaka gerektirmektedir.
Artık sıradan hamlelerin işe yarayacağı bir yerde değiliz.
Mesela şimdi çıkıp, bu ülkenin devlerinden birinin 70 milyona insanımıza ait bir değeri çaldığını kanıtlarsak onu kim geri alabilir? Bırakın devleti ve yargıyı, malın sahibi dava gütmekten bile aciz iken hırsızlık meşru olmaz da ne olur? İşte 'Türkü' kelimesi..
Koca bir firma bunu alıp 'sigara' markası yapıyor. Oysa bu toplumun midesi için ekmek ne ise ruhu için de 'Türkü' odur. Gerçi bu kutsal hazinemizin adı epeydir barlara düşürülmek istendiyse de çok şükür, Muzaffer Sarısözenler'in, Nida Tüfekçiler'in, Aşık Veyseller'in, Aşık Mahzuniler'in, Neşet Ertaşlar'ın, İzzet Altınmeşeler'in, Celal Güzelsesler'in, Arif Sağlar'ın zincirleme himmetiyle Ağrı dağımız kadar heybetli bir şekilde milletin gönlüne ayna olmaya devam ediyor..
Böyle bir kavramı lanetlik sigaranın adı yapmak hem gasp, hem ağır derecede yaralayıcı darp suçu değil midir? Bunu yapanlardan şahsen iki dünyada da davacı olmam neyi değiştirir bilemem ama böyle bir ülkede hırsızlığın meşru sayılması gerektiğinden eminim..

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Vizyon mu, angarya mı?   / 13-01-2005
 Yalancı dürüstlüğün temelleri   / 11-01-2005
 'Avrupa İslamlaşacak mı'   / 10-01-2005
 Norveç'te Şükür'lük tartışma   / 07-01-2005
 'Kirlenmek güzeldir'   / 06-01-2005
 Hakiki devrim kültürde   / 04-01-2005
 KKTC işinde haklı var mı?   / 03-01-2005
 AB ve PKK benzetmeleri   / 31-12-2004
 Yangının boyutlarını görmek..   / 30-12-2004
 Ey şanlı TC, devletsen yalanla!   / 28-12-2004
ERDAL ŞAFAK
Ya sabır
AB yolunda bu yıl en...
ÖMER LÜTFİ METE
İki ayrı milli kanser
Sokaktaki adamdan aydına kadar...
UMUR TALU
Gerdanlık
Eminim... tahminim... umudum... beklentim... O...
Erkekleri avlıyorlar
Irak'ta seçim yaklaştıkça şiddetin dozu artıyor. Saldırıların hedefi...
Nazi Prens!
İngiltere Prensi Harry, arkadaşının doğum gününde Nazi üniformasıyla...
Pierre gitti Alex coştu
Pierre gitti Alex coştu
Van Hooijdonk sakatlanana kadar 14 maçta 5 gol atan Brezilyalı...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu