TÜSİADYüksek İstişare Konseyi Başkanı Mustafa Koç başkanlık sisteminin erken olduğunu söyledi. Rahmi Koç ise daha önce bu sistemi savunmuştu.
Başkanlık tartışması TÜSİAD'ı rahatsız etti
TÜSİAD Başkanı Sabancı, "Başkanlık sisteminin parlamenter sisteme göre üstün bir yanı yok. Ayrıca ABD dışında başarılı örneği de yok" dedi.
1997'de hazırlanan ve kamuoyunda aylarca tartışılan 'Demokratikleşme Perspektifleri' raporunun ardından uzunca bir süre Türkiye'nin ekonomik gündemine yoğunlaşan iş dünyası, krizin hafiflemesiyle yüzünü yeniden siyasal gündeme çevirdi. Türk Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Ömer Sabancı'nın, son günlerde Başbakan Tayyip Erdoğan'ın dile getirdiği 'başkanlık' sistemini eleştirmesi dikkat çekti. Başkanlık sisteminde ABD dışında başarı sağlayan bir ülke olmadığını belirten Sabancı, "Türkiye'deki parlamenter sistemin özünü değiştirecek girişimler, siyasal sistemimizde bir belirsizliğin kapılarını açacaktır" tezini savundu. TÜSİAD'ın 35'inci Genel Kurul'unda konuşan Sabancı, şu noktalara dikkat çekti:
SİYASAL BELİRSİZLİK OLUR * Son günlerde, siyasette etkinliğin sağlanması için başkanlık sisteminin gerekliliği tartışılıyor. Türk siyasal sistemine ilişkin her türlü değişiklik önerisi demokrasiye, siyasi istikrara ve yönetimde etkinliğe katkıda bulunmalı.
* Mevcut parlamenter sistem, tarihi bir sürecin ürünüdür. Bu sistemin özünü değiştirecek girişimler, siyasal sistemimizde belirsizliğin kapılarını açar. TÜSİAD, istikrar, demokrasi ve yönetimde etkinlik açısından başkanlık sisteminin parlamenter sisteme bir üstünlüğü olmadığı görüşünde. Sistemin federal yapıya sahip ABD dışında başarı sağlamış örneği yok. Yapılması gereken mevcut sistemin iyileştirilmesidir.
* Bugün uygulanan ulusal baraj yüksektir. Asgari oranda seçmen desteğine sahip partilerin parlamentoda temsili için bu baraj aşağı çekilmeli. Hükümetler, istikrarı pekiştirecek ve meşruiyet tartışmalarına yol açmayacak şekilde, güçlü bir destekle göreve gelebilmeli.
ÖRGÜTLERİN BİRİKİMİ YOK * Biz Türkler, zamanı iyi kullanan bir ulus değiliz. AB süreci, yumurta kapıya gelmeden harekete geçmediğimizi gösterdi. Müzakereler, AB müktesebatına uyum sağlamak için yapılıyor. Yani biz önümüze konan kuralları tartışmayacağız, bu kurallara ne kadar sürede uyum sağlayacağımızı tartışacağız.
* Ekonominin yeniden tesis edilmeye başlayan dengelerini muhafaza etmek, istikrarı korumak için şart. Çünkü, henüz istikrarsızlık üretme potansiyeline sahip kaynaklar kurutulamadı.
* Avrupa'da sivil toplum kuruluşları gönüllü üyelikle yürür. Polemik yaratmak istemiyorum ama bu örgütlerin birikimlerinden de şüphem var. Aynı çatı altında toplanmak lafını seviyoruz ama bu tutum sivil toplum örgütlerini kaosa ve yanlış yönlere götürebilir."