Sayıyla mı verdiler!
İlgilenecek bu kadar mevzu varken, "takıntı" işte. Ama dün NTV'de Ahmet Yeşiltepe de "ters açı"dan ilgilenince, onun bilim adamı yetkinliğiyle "aynı açı"yı paylaştığımızı gördüğüm Prof. Tuncay Taymaz'ı da dinlemiş olsaydınız... "Takıntı" nın boş yere olmadığına belki kanaat getirirdiniz.
Hindistan, Sri Lanka ya da Tayland... Buradaki yönetimlerin insanlarını bekleyen tehlikeler karşısında hep duyarlı olduklarını, insanların bu tehlikelere karşı olgun ve tetikte bir "hayat kültürü" olduğunu iddia edemem. Ama bu dünyada, hem de herkes adına, kürenin bekçiliğini, medeniyetin ustalığını, insan haklarının beşikliğini, demokrasi ve özgürlüğün militanlığını, teknolojinin daniskasını, ekonominin şahikasını yaptıklarını iddia edenler... Kalabalık, cahil ve yoksul olan "ötekiler"i küçümseyerek, onları en iyi ihtimalde ucuz işçilik yahut egzotik turizm cenneti, en kötü ihtimalde de "terör ve fanatizm yatağı", yeryüzünde "lüzumsuz bir fazlalık" görenler var. Şimdi gönüllü yahut gönülsüz "yardıma koşanlar" yani.
ABD'de ikiz kulelere, Pentagon'a uçaklar çarpıp 3 bin kişi öldüğünde "Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak" diyebilen, her köşesinde sanki bu duyguyu paylaşan medeni dünyanın, 150 bin ölü karşısında da böyle bir lafı olabilmeli. Öyle ya, aktör "terör", açıkçası "İslami terör" diye, Afganistan'da yedi düveli, Irak'ta ise "başına buyruk" bir koalisyonu peşine takan ABD, "terörle savaş çağı"nı herkesin burnuna dayamadı mı? En azından bazı yerlerde hiçbir şey eskisi gibi olmadı. İki ülke işgal edildi, iki rejim değişti, on binlerce insan öldü... öldürüldü. Rejim değişikliklerini isterseniz olumlu bulabilirsiniz... Ama, "terör" denen bir "felaket"e karşı, milyarlarca dolarla seferber olan ve askeri hegemonyasını pekiştiren ABD'nin, kendi gündemini dayattığı dünyaya insani, vicdani sorumluluğu da tartışılmalı. Patentle korumaya alınmış pahalı ilaçların ulaşamadığı milyonlarca Afrikalı AIDS'li... Kimi yerlerde kusturacak kadar bol, çeşitli gıdalardan asgari hayat güvencesi verecek miktarın ulaşamadığı milyonlarca aç... Ne insan hayatlarının ne doğal dengenin korunması adına hiçbir uluslararası fedakarlık ve sorumluluk göstermeyen "süper güç".
İzleyenler biliyor; son "takıntım", uluslararası bir sorumluluğu da olan ABD'deki tsunami uyarı merkezinin, depremden sonra iki ila dört saate kadar vakti olan Sri Lanka ve Hindistan'ı neden uyarmadığıydı. Kimileri bunu "büyük komplo" ya, "bu kadar ölümün istenmiş olması"na bağlıyor. Benim takıntım o raddede değil. Ama, bu olayın, en başta ABD, genel olarak zengin devletlerin yoksullara karşı küresel sorumsuzluğunun, ilgisizliğinin en ciddi kanıtlarından biri olduğunu düşünüyorum. Aslında, çağın "başarı, yırtma, servet yapma, kendini kurtarma, aşırı tüketme, her yol mübah" kültürüyle, sadece devletlerin değil, bireylerin de mustarip olduğu bir "hastalık" bu. Sadece kendine dair yakın tehdit ve tehlikeleri abartan, başkalarını ise unutan ve umursamayan bir kültür. Zengine de yoksula da yapışan kokuşmuşluk. Bu çağ bu hastalıkla zehirlenmeseydi, imkanlar ve teknoloji binlerce can kurtarmış olabilirdi. Sorun şu ki, "medeniyet" aynı zamanda, küresel ölçekte de, ulusal ölçeklerde de, milyonlarca insanı lanetli ve safra olarak gören bir canavarlığı da ruhunda taşıyor!
|