|
|
|
|
|
|
Nutuk atma, örnek ol!
Gülen ve arkadaşları postmodern imaj çağının gereğine uygun bir taktik uyguluyorlardı: 'Tebliğ' değil 'temsil' etmek. Yani İslami değerleri anlatmak, propagandasını yapmak yerine... İyi, mütevazı, sorumluluk sahibi, inançlı, yardımsever bir Müslüman-Türk olmak. Not: Burada 'Türk' kavramı çok önemli. Çünkü olup biteni kulaktan dolma bilgilerle ve ideolojilerin at gözlüğüyle değerlendirenler Fethullah Gülen'i, bir Suudi, bir İran türü Müslümanlıkla aynı kefeye koyabiliyor. Halbuki Gülen her ikisine de karşıdır. Arap ülkelerinde yayılmamıştır. Tekrarlamayı sevdiği sözlerden biri, özetle, "Dünya şimdiye dek Arap ve Acem Müslümanlığını tanıdı ve sevmedi. Artık Türk Müslümanlığını tanıyacak ve sevecek" şeklindedir.
BELLETENLERİN SIRRI Cemaatin 'belletmen' adını verdiği 'abiler' özenle seçiliyordu. Bunlar yukarıdaki özelliklere ek olarak sigara ve içki kullanmayan, adli sicilleri temiz kişilerdi. Okuldaki öğrencilerle birlikte yatıp kalkıyor, derslerinden kimi psikolojik sorunlarına her türlü konuda onlara yardımcı oluyorlardı. 'Eğitim kadrosu' da aynı çizgideydi. Çoğunluğu; 25-30 yaşlarında, bekar, orta tabakadan gelen ve bir taşra üniversiteden mezun gençlerdi. İşte bu kadro öğrencilere 'örnek' (emsal) oluyordu. İslamı, iyi ahlakı 'anlatmıyor', bizzat gösteriyorlardı. Mesela Kırgızistan'daki kadronun en önemli övünç konularından biri velisi boşanmış ya da ayrı yaşayan öğrencilerle özel olarak ilgilenmek... Ve böylece sonunda anne ve babanın tekrar bir araya gelmesini sağlamaktı. Bu ilginin ve eğitime verilen ilginin bir sonucu da ülkedeki kalbur üstü ailelerin, yüksek bürokratların, işadamlarının, hatta yabancı diplomatların çocuklarını bu okullara vermesi oluyordu. Böylece 10 yıl içinde gidilen yerdeki yönetici kadronun içinde çok sayıda 'Türkiye ve cemaat dostu' bürokratlar ve siyasetçiler olacağı tahmin ediliyordu.
BİZİM 'CİZVİTLER' Sosyal bilimciler cemaatin okulları ve ticareti kullanarak imanı yayma çabası ile bazı Hıristiyan gruplar arasında paralellikler buluyor. Örneğin Gülen'in okulları hakkında araştırmalar yapan, Grenoble Siyasal Araştırmalar Enstitüsü'nden Dr. Bayram Balcı, 'Fethullahçılar'ı Cizvitlere benzetiyor: "Her ikisinde de eğitim kurumu bir amaç değil, araçtır. Cizvitler de sürekli eğitime ve çocuğun 'bütüncül' eğitimine önem verir. İkisinde de ötekine doğru gitme, onun kültürünü ve dünya görüşünü benimseme var." Gülen'in izleyicilerini kimi 'Türk Püritenleri', kimi 'Kolonici dervişler' diye adlandırıyor. Kavramlar belki farklı ama anlatılmak istenen şey aynı.
|
|
|
|
|
|
|
|
|