Hükümetin hiperaktivitesi
Hiperaktif çocuğun en büyük sorunu, bir anda birçok işe odaklanamamasında yatar... Bir işe başladıktan kısa süre sonra yoğunlaşması kaybolur, sıkılır... Kendini, bir başka işle veya aklından o an geçen bir düşünceyle uğraşır bulur. Bu arada, bir dakika olsun yerinde durmaz, yorulmaz... İstediğinde koca kitabı kısa süre içinde tamamlar, satır satır da hatırlar. Sıkıştığında, zekası ile kolayca işleri yoluna koyar. Kendini izleyen, durağan, hımbıl insanları deh- şete düşürür, "aman benden uzak dursun" dedirtip bulunduğu ortamdan kaçırır. Hiperaktif çocukların bir çoğu da "ben merkezci" özelliktedir. Adalet ve Kalkınma Partisi'nin iki yıllık politikasında da hiperaktif çocuğun gösterdiği özelliklerle özdeş davranış kalıbı karşımıza çıkıyor. Bir dosyadan diğerine Örneğin dış politika; Hükümet geçen haftaya kadar, dış politikada bir konuyu bırakıp diğeri ile uğraşma yolunu seçti. Geçen yıl bu tarihlerde, KKTC'de yapılan seçim sonuçları ve 24 Nisan 2004'te gerçekleşen referanduma odaklanmıştı. KKTC'den referandum sonucunun olumlu çıkması karşılığı ABD ve AB'nin verdiği sözlerin yerine getirmesinin takipçisi olacağını her aşamada dile getirdi. KKTC odaklaması kısa sürede son buldu. Yönünü üç ay süresince fazla uğraşma fırsatı bulamadığı Irak'a çevirdi. Odak noktası bu kez Irak Geçici Anayasası idi... Türkiye, Geçici Anayasa'ya istediğini koydurdu, koyduramadı tartışması arasında bu dosyayı da kapattı. Yaz aylarının sonuna gelindiğinde uğraşısı Avrupa Birliği oldu... Önce AB Komisyonu'nun İlerleme Raporu, ardından 17 Aralık'ta çıkacak Zirve karına odaklandı. Kısa süreli olarak kapağı açık bir biçimde AB kitabını bir kenarda bırakıp, Rusya dosyasına baktı... AB Zirve sonuç kararı ile birlikte Kıbrıs'ı tekrar hatırladı... Tam AB tartışması devam ederken, Irak ve Orta Doğu dosyalarının kapağını yeniden açtı. ABD ve İran'ın buluşması Şu an hükümetin önündeki dosya 30 Ocak'ta yapılması öngörülen Irak'taki seçimler. Ankara'da hükümet Irak'ta seçimlerin kesinlikle gerçekleşmesi görüşünde. Nitekim, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da bu görüşünü uzun süredir dile getiriyor. Üç gün önce tamamladığı Suriye gezisinde Şam'ın "sağlıklı bir seçim olmaz, katılım az olur, ertelense daha iyi" görüşünü değiştirmek için verdiği uğraş da biliniyor. Şam'ın kaygısı, seçimler yapıldığı takdirde, bölgesindeki operasyonlar yeni tamamlanan Sunni kesimin seçimlere katılamayacağı ve Irak yönetiminde temsil edilmeyeceği yönünde. Önceki gün Ankara'yı ziyaret eden İran Dışişleri Bakanı Kemal Harrazi ise Tahran'ın Irak'taki seçimler konusunda Ankara gibi düşündüğünü kayda geçirmiş bulunuyor. İran'ın beklentisi, hiçbir sorunun yaşanmadığı Güney'de seçimlerin başarı ile tamamlanması ve kendisine yakın olan Şiilerin yönetimde etkinliği ele geçirecek olması. Böylece İran, Bağdat yönetiminde kendisine yakın isimlerin çoğunlukla yer alacak olmasını fırsat görüyor. İlginç olan ABD yönetiminin de Irak'ta 30 Ocak'ta seçimlerin tamamlanması gerektiğini söylemesi. Dolayısıyla Irak'ta gerçekleşecek bir eylemde ilk kez Washington ve Tahran aynı noktaya gelmiş bulunuyor. Ankara'da yönetim ise her ne kadar seçimlerin yapılması konusunda ısrarını sürdürse de bir parantez açıp şu görüşü dile getiriyor: "Seçimlere yüzde 80 üzerinde katılım olması önemli değil. Asıl önemli olan, yüzde 60 katılım dahi olsa Arapların hepsi (Şii- Sunni) başta olmak üzere, Türkmenler, Kürtler ve diğer etnik kesimlerin seçimlere girmesinin sağlanmasıdır." Hükümet, Irak ile birlikte İsrail-Filistin sorununun da kapsama alıp Ortadoğu dosyasını birlikte götürme kararlılığında. 30 Ocak'tan sonra ise önünde alacağı dosyanın adı da şubat ayında yapılacak seçimler dolayısıyla belli; Kıbrıs... Ardından da, Abdullah Gül'ün Başbakan Yardımcılığı şapkası altında kurulacak AB Bakanlığı... Yılın ilk çeyreğinde KKTC'de yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimi... Sonrası hangi dosyanın öncelik alacağını ise bugünden kestirmek ise güç...
|