kapat
   
SABAH Gazetesi
 
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    İşte İnsan
    Sinema
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Muharrem Sarikaya @ SABAH
 

Son tura girilirken...

Avrupa Parlamentosu eski Başkanı Pat Cox, bir süre önce Türkiye ziyaretinde şöyle demişti:
"Türkiye yıllardır bronz için dahi uğraşmadı, şimdi altın madalya almak için koşuyor..."
Bugün önemli bir aşamasına geçilecek olan Türkiye'nin Avrupa Birliği sürecindeki 45 yıllık geçmişine bakıldığında, aslında sözün doğruluğu da ortaya çıkıyor. Türkiye'nin AB koşusu, 31 Temmuz 1959'da o zamanki adı Avrupa Ekonomik Topluluğu olan birliğe müracaatı ile başladı.
Koşunun temposu başlangıçta iyi tutturuldu. Dört yıl aradan sonra 12 Eylül 1963'te Türkiye'ye Gümrük Birliği ve tam üyeliği getirmesi hedeflenen Ankara Anlaşması ile 1 Aralık 1964'te Mali Protokol imzalandı. Bu tarihten sonra ne olduysa, kramp girmiş gibi Türkiye'nin AB koşusunun temposunda düşme başladı.
Tam 14 yıl boyunca Türkiye'nin AB yolculuğu yürüyüş hızında ilerledi.
Nitekim, 1978'de Türkiye'nin "Dördüncü Beş Yıllık Planı süresince yükümlülüklerinin askıya alınması" talebi gelince, yürüyüşe de mola verildi. Ardından, 12 Eylül 1980 darbesi ve ilişkilerin kopuşu... Avrupa ile Türkiye arasındaki kopukluk tam 6 yıl sürdü.

Uzun ince yol
Turgut Özal'ın Başbakanlığı döneminde ısınma antremanlarına tekrar başlandı.. 16 Eylül 1986'da Ortaklık Konseyi toplandı. Bu toplantı, koşunun yeniden başlaması için çıkış çizgisine tekrar gelmek gibiydi. Koşunun ikinci startı Özal'ın, "Uzun ince bir yol" sözüyle 14 Nisan 1987'de Avrupa Topluluğu'na tam üyelik başvurusuyla başladı. Beş yıl boyunca, 1992'ye kadar Avrupa Topluluğu'nun kendi içini düzene sokma kararı nedeniyle koşunun temposu bir türlü yükseltilemedi. Bu tarihten sonra AB'nin önemli bir güç haline gelmeye başladığını gören Türkiye, tempoyu hızlandırdı.
1992-1995 arasında temposunu artırmasının karşılığı, AB ile Gümrük Birliği Anlaşması'nın imzalanmasıyla geldi.
Türkiye'nin beş yıl içinde AB'ye tam üye olacağı söylemleri yüksek perdeden dile getirilirken, tribünlerden de teşvik sloganları yükseldi.
Ancak sanıldığı gibi olmadı, AB'nin 1987'de Lüksemburg'da yapılan zirvesinde tam üye adayı olarak Türkiye'nin adı anılmayınca koşuya bir kez daha mola verildi. İki yıl aradan sonra, 1999'da Helsinki'de aday ülke ilanı ile koşu bir kez daha başladı. Bu kez tam antrenmanlı olan Türkiye hızını da artırdı ve devrim niteliğindeki yasaları bu hafta başına kadar çıkarmaya devam etti.
Bu uzun süreç sonunda, Türkiye'nin önüne sayfalarca uzayan şartlar çıkarıldı. Ve bugün Türkiye'den de kaynaklanmayan sadece üç konuda pazarlık yapılan noktaya gelindi. Bunlarından birinin de bugün aşılması ihtimali yüksek. O da Kıbrıs Rus kesimi ile Gümrük Birliği'nin yolunu açacak uyum protokolünün imzası.
Uyum Protokolü'nü imzalamak Türkiye'nin Rum kesimini tanıması anlamına gelmiyor.
Zaten bu konu, tek tek ülkelerle değil, AB Komisyonu ile müzakere ediliyor. Viyana Anlaşması'na göre bir taraf buna çekince koyma hakkını elinde tutabiliyor. Ayrıca protokol için TBMM'nin de onayı gerekiyor.

Kıbrıs'ta
masa kuruluyor
Kıbrıs'ta BM Genel Sekreteri'nin girişimi ile Annan Planı esas alınarak kalıcı bir sonucun alınması için yeniden masaya oturulmasına hem KKTC, hem de Ankara sıcak yaklaşıyor.
İkinci tartışma konusu, serbest dolaşıma ve tarıma kalıcı kısıtlama getirilmesi çabasına gelince..
Öncelikle serbest dolaşıma kalıcı kısıtlama getirmek AB hukukuna aykırı.
Böyle bir kısıtlama getirilse bile bunun kalıcı olmayacağı da görülüyor. Müzakerelerin ucu açık olmasıyla ilgili üçüncü pazarlık konusunda ise Brüksel'den gelen haberlere bakılırsa dün önemli bir mesafe alındı. Bugün açıklanacak Rapor'da her ne kadar "ucu açıklığa" güçlü bir vurgu yapılıyor olsa da müzakerelerin tam üyelikle sonuçlanacağı kayda geçiriliyor. AB koşusunu 45 yıldır sürdüren Türkiye'nin önünde, 10 yıllık bir koşu daha bulunuyor. 45 yıldır verdiği uğraş ve sonuçta yakaladığı tempo ile ipi daha önce göğüslemesi ihtimali de çok yüksek...

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Çikolata kaplı acı draje..   / 15-12-2004
 Meclis'te bildiri tartışması...   / 14-12-2004
 Türk olmak da uğraşmak da zor...   / 12-12-2004
 Olumsuzluğu paketleme   / 10-12-2004
 Can sıkıcı durum..   / 08-12-2004
 Putin de bürokrasiden yakınınca...   / 07-12-2004
 Mavi Akım'ın açtığı yol...   / 05-12-2004
 Kentler kararırken...   / 03-12-2004
 Sivilleşemeyen siviller...   / 01-12-2004
 Teşvik değil, hormon...   / 30-11-2004
YAVUZ DONAT
"Yakın tarih" böyle diyor
Haziran 1958... Yunanistan...
ASLI AYDINTAŞBAŞ
Avrupa, sadakat ve kadınlar
(BRÜKSEL)
Birkaç yıl...
MUHARREM SARIKAYA
Son tura girilirken...
Avrupa Parlamentosu eski Başkanı...
Tribün cinayetine 30 yıl istendi
İstanbul İnönü Stadı'nda 11 Ekim'de oynanan Beşiktaş-Çaykur Rizespor...
Lösemi yakaladı bürokrasi bitirdi
Esin Köse adlı yedi yaşındaki kızın Mart 2003'te yakalandığı...
3 Ekim 2005
3 Ekim 2005
'Sonuçlar tatmin edici'
Türkiye'nin uzun süredir...
Geri adımın altında kalırız
Geri adımın altında kalırız
Erdoğan, kurmaylarına "Kıbrıs'ta atılacak geri adımın hukuki...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu