kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
  » Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    Sinema
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Bir otelde üç zaman, üç aşk
Bir otelde üç zaman, üç aşk
Haftanın yıldız tablosu

Filmi Hülya Avşar kurtarıyor

Beklenen Türk filmi "Kalbin Zamanı" dev kadrosuna karşın sınıfta kalıyor. Bir tek Avşar rolüne iyice asılıyor.


Bir otelde üç zaman, üç aşk

'Kalbin Zamanı' kağıt üzerinde ilginç bir hikaye olsa da, seyirciyi tümüyle inandırmıyor. Ne romantizm tam anlamıyla işleniyor ne de polisiye entrikada yeterince sürpriz var. Filmi kurtaran tek öğe Hülya Avşar'ın varlığı ve başarılı oyunu.

Kalbin Zamanı"nı neredeyse yılın yerli filmi olacak umuduyla beklerken, ne yazık ki genel anlamda bir düş kırıklığı yaşadık. Bu filmi sevip savunabilmeyi çok isterdim. Ama mümkün gözükmüyor. Sinema bir "illüzyon" sanatıdır. Yani "miş gibi yapmak" ama seyirciyi bunun gerçek olduğuna tümüyle inandırmak. Tüm iyi filmler, öncelikle yapanların yüzde yüz inanıp güvendiği filmlerdir. O inandırıcılık seyirciye de geçer ve filmi izleyenler, anlatılan bir masal, fantezi ya da bilim-kurgu bile olsa, iki saatliğine o hikayeye inanır, onunla bütünleşir. "Kalbin Zamanı" ise, kağıt üzerinde ilginç bir hikaye olsa da, seyirciyi tümüyle inandırmıyor. 1950'lerin sonlarında Pera Palas Oteli'nde delişmen ve hayat dolu bir genç kızın, uzaklardan (Avustralya'dan) gelen bir Türk genci, otelin genç ortaklarından biri ve asansörcü çocuğu eşit düzeyde büyülemesiyle başlayan karmaşık aşk ilişkisi, bir cinayetle sonuçlanıyor. Sonra hikaye iki sıçrama geçiriyor. Birinde 25 yıl atlayıp 1984'e, oradan da bir 20 yıl daha atlayıp günümüze geliyor. Böylesine uzun bir zamana, hele 50 yıla yakın bir zamana yayılan hikayeleri anlatmak son derece zordur. Özgentürk, öncelikle "casting" kurbanı olmuş. Son dönemin çeşitli alanlarda ilgi çeken birçok simasını aynı filmde toplama çabası, hiç de iyi sonuç vermemiş.

TV DİZİSİ HAVASINDA
Böylece, Halil Ergün, Cemil karakterinin ikinci aşaması için çok yaşlı duruyor, Oktay Kaynarca, Akfar'ın fiziğine hiç benzemiyor. Birol Ünel ise Avustralya'dan gelen Demir'le fiziksel olarak benzeşiyor. Ama genç Demir'in konuşkanlığının tersine, yaşlanınca dut yemiş bülbül gibi susup durması hiç de inandırmıyor. Ama ağzını açtığı, hatta sadece "rakı" dediği zaman bile Türkçe'si öylesine bozuk ki, Ali Özgentürk'ün ona isteyerek ağız açtırmadığı düşünülebilir!... Kayhan Yıldızoğlu'nun ise 50 yıllık hikayeyi aynı fizikle aşıp gelmesi, aramızda onun filmin "biyonik adamı" olduğu esprisine yol açtı!... Üstelik filmin ana ilişkisi sayılabilecek olan Belkis- Akfar ilişkisinin ilk aşaması yeterince işlenmiyor, o büyük aşkın ortaya çıkması da, ayrılık olayı da belirmiyor. Bunda sanıyorum o rolü oynayan Arda Kan Polat'ın ani ve beklenmedik ölümü de etken oldu. Büyük bir talihsizlik, hele sanatçının açık yeteneği görüldüğünde... Ama seyirci bunları bilmez ki, bilmek zorunda değil ki... Hemen tümüyle Pera Palas'ta geçen film, bu nedenle, kısıtlı prodüksiyon koşullarının aşmaya izin vermediği bir klostrofobi duygusu taşıyor. Eğer Pera Palas zengin davetleri, düğün ve kokteylleriyle biraz daha gösterilebilseydi, bu duygu bir ölçüde aşılabilirdi. Amaçladığı "romantik polisiye"ye tam ulaşamıyor film. Ne romantizm, anlattığım nedenlerden tam olarak işliyor, ne de polisiye entrikada yeterince sürpriz var. Düzeyli bir TV dizisi havasında anlatılmış film dar açılardan oyun tarzına, nötr ışıklandırmadan müziğin kullanımına tüm ögeler de bu havayı destekliyor. Geriye bir şey kalıyor. Hülya Avşar ve onun varlığı. Avşar filmin en şanslı karakteri: Kişiliği en iyi çizilmiş olanı, gençliğini canlandıran oyuncuya (Dolunay Soysert) en çok benzeyeni. Tüm hikaye ve tüm dram, onun yüzünde yansıyor. Avşar da rolüne iyice asılıyor ve onun oyunu, bu filmi bir ölçüde kurtaran başlıca öğe oluyor. Belki de tek öğe...

KALBİN ZAMANI **
Senaryo ve yönetmen:
Ali Özgentürk
Görüntü: Ertunç Şenkay
Müzik: Attila Özdemiroğlu
Oyuncular: Hülya Avşar, Halil Ergün, Oktay Kaynarca, Birol Ünel, Zeki Alasya, Güler Ökten, Nezih Tuncay, Kayhan Yıldızoğlu, Arda Kan Polat Asya Film yapımı.
DİĞER SİNEMA HABERLERİ
 Korkunç aile yine korkunç bir filmle geri dönüyor
 Prensese acil aşk aranıyor
 MGM 80. yılını kutluyor
 Sinemada izleyemeyenler için
 Kayınpederle gelinin aşkı
 Deniz Akkaya'yı linç mi edelim?
 Tombiş kız aşkı bulabilecek mi?
 Pek de hoş gelmedi ya
 Romantik filmlerden vazgeçilmez
 Butik sinema keyfi Moda'da
 Vaktiyle bu topraklardan geçen genç imparator
 Modern tiyatronun doğum gecesi
 Uzak bir köyde sinema yapmak
 Türk sineması AB için atakta
 Sarhoştum, karım beni evlenmek için kandırdı
 Polisiye, macera, fantazi ve belgesel
 Fantastik filmler her zaman gözde
 Yaşayan en seksi erkek Jude Law
 Orman yaratıklarıyla yan yana yaşayanlar
    Cumartesi Yazarlar
    Güncel
    Yaşama Dair
  » Sinema
    Gurme
Uzanlar'ın koleksiyonu tekrar müzayedede
Uzanlar'ın koleksiyonu tekrar müzayedede
Uzan ailesinin Pamukova'daki çiftlik ile yatlarında bulunan içki ve...
At arabalı müze gezisi
Padişahların cuma hutbelerini dinlemek için kullandıkları iki kez...
Güçsüzlük ve ölüm bu resimlerde
Galerist'te 9 Aralık'ta başlayan ve 8 Ocak'a kadar devam edecek olan...
Sarı bilezik modası
Satışından elde edilen gelir kanserli çocukların tedavisine aktarılan sarı...
Bir kadına yazılan en güzel şiir!...
Bu haftaki yazımda, 1955 yılının Budapeşte'sine götürmek istiyorum sizleri... O...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.