kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
  » Aktüel Pazar
    Otomobil
    Sinema
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
1500 yıldan beri tartışılan unvan
1500 yıldan beri tartışılan unvan
300 milyon Ortodoks'un lideri olmak istiyor
Dolandırıcılar tartışmadan yararlandı

Tartışmalı "Ekümenik" unvanının tarihi de gerilim dolu bir film gibi

Fener Rum Patriği'nin kullanmak istediği tek kelimelik ekumenik sıfatı geçmişi yüzyıllar öncesine dayanan bir gerilimi tırmandırıyor..


1500 yıldan beri tartışılan unvan

Fener Rum Patriği'nin kullanmak istediği tek kelimelik ekumenik sıfatı geçmişi yüzyıllar öncesine dayanan bir gerilimi tırmandırıyor.

Patrikhanenin "gizli emellerinden" söz eden internet siteleri ihmal edilirse "ekümenik" ünvanı çevresinde alevlenen tartışma son olarak ABD Büyükelçisi Eric Edelman'ın Rum Ortodoks cemaatinin ileri gelenlerine verdiği yemeğin davetiyesiyle gündeme geldi. Son olarak, çünkü Yunanca aslından "evrensel" olarak çevrilen, aslında evrenselden çok örtülü hükümranlık içererek "Cihanşumul" anlamına gelen bu kelimenin öyküsü hareketli bir macera filmi gibi. 17 Aralık'ta AB ile yapılacak görüşmelerin gerilimi bu macera filminin "kritik" sahnelerini fena halde hatırlatıyor.

OSMANLI GELENEĞİ
Peki ama Patriğin "Ekümenik" olması ne anlama geliyor ve neden Türkiye'yi bu kadar ilgilendiriyor? Bu sorunun Hıristiyanlığın ilk yıllarından Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşüne ve Lozan'a kadar gelişen hayli uzun bir yanıtı var. Patrikhane'nin "ekümenik" unvanı Bizans'ın fethinden 1000 yıl önceye beşinci yüzyıla uzanıyor. Sadece din işleri için verilen bu unvan zamanla Patriklerin dünyevi işlere girişmesine de engel olamadı. İstanbul'un Fethi'nden sonra Fatih'in "Katolikliğe karşı alternatif" bir güç olarak Patrikhane'ye dokunmaması ve üstelik Patrik tayin etmesi uzun yıllar bir Osmanlı devlet geleneği olarak kaldı. Patrikhane de bir "kral" olmadan en üst otorite haline gelmişti. Ancak bu gelenek zaman zaman kesintiye de uğradı. 1821 yılında patlayan Mora İsyanı'nda rol oynayan Etniki Eterya örgütünü kontrol ettiği için Patrik Gregoryos dini kostümüyle bugün "Kin Kapısı" olarak adlandırılan kapıya asıldı. 1861 yılında Sultan Abdülaziz tarafından onaylanan Nizamname ile Patrikhane Patriğin dışında dört metropolit ve sivil işler için 12 kişilik "St. Sinot" tarafından idare edilmeye başlandı.

YAZILI OLMAYAN ANLAŞMA
Türkiye Cumhuriyeti'nin olup bitenlere itirazı ise Lozan Anlaşması'nın zabıtlarında yer alan ve yazılı olmayan "mutabakata" dayanıyor. Bu mutabakatta "ekümenik" unvanı geçmiyor ancak Fener Rum Patrikhanesi'nin yetkileri sadece İstanbul'daki Rum Ortodoks azınlığın dini ve ruhani lideri olmakla sınırlanıyor. Öyle ki Patrikhane Rum cemaatinin temsilcisi sayılmadığı gibi bu cemaat ile Türk makamları arasında aracılık dahi yapamıyor. "Tüzel kişiliği" bulunmuyor ve 1923 tarihli bir Valilik Tezkeresi'ne dayanıyor. Bu yüzden mülk edinemiyor, okul açamıyor, vakıf ya da dernek kuramıyor. Tezkere patriğin Türk vatandaşı olmasını ve Türkiye'deki metropolitliklerde görev yapmış olmasını öngörüyor. Ancak "ekümenik" sıfatının kaldırılmasıyla ilgili ilk kriz 1925 yılına dayanıyor. Başbakanlık Devlet Arşivleri'nde bulunan 13 Ağustos 1925 tarihli belge Atina'da çıkan Elektros Petos gazetesinde yer alan "Türkiye'nin St. Sinot meclisi toplantılarında hükümet komiseri bulunduracağı ve ekümenik unvanını kaldıracağına" dair habere yer veriyor. Peki Patrikhane "ekümenik" ünvanını kullansa ne olur? Uzmanlara göre devletin sınırları aşan herhangi bir "dini otoriteyi" bu biçimde kabul etmesi "halifelik" ve benzeri kurumların da başka isimler altında canlanması anlamına gelebilecek bir gelişme. Ayrıca Patrikhane'nin ruhani işler dışında "dünyevi" işlere de yönelmesi uluslararası politikada Türkiye'nin komşularla arasını bozabilir. 1844'de bütün dünya için üst düzeyde din adamı yetiştirmek üzere açılan Heybeliada Ruhban Okulu ekümenlik unvani için stratejik bir merkez oluşturuyor. Ancak okuldaki yabancı öğrencilerin Türkiye aleyhine casusluk gibi faaliyetlere giriştiğinin tespit edilmesi 1964 yılında yabancı öğrenci kabulüne son verilmesine yol açtı. Heybeliada Ruhban Okulu 1971 yılında "Özel yüksekokulların devletleştirilmesi" kararıyla öğrenimine ara verdi. Ancak Türkiye'nin bu konuda pek de tutarlı bir politika izlediği söylenemez. 1948 yılında Amerika tarafından gönderilen ABD vatandaşı Patrik Athenogoras'ın Türkiye tarafından kabul edilmesi Lozan'daki sözlü mutabakatın "delinmesi" anlamına geliyordu. Athenagoras Türkiye'ye ayak bastığı gün "hızlı biçimde" Türk vatandaşlığına geçirilmişti. Heybeliada'daki Ruhban Okulu da yine Athenagoras döneminde bir "teoloji fakültesine" dönüştürüldü. Atatürk tarafından 7'ye indirilen metropolit sayısı ise yeniden 12'ye çıkarıldı. Athenagoras'ın bir başka özelliği ise "Konstantinopolis ve Ekümenik Patriği" ünvanını kullanmasıydı! Bu eski "ekümenlik" tartışmasının en kritik yanı ise AB ile yapılacak müzakerelerin arefesinde yeniden ve güçlü biçimde alevlenmiş olması.
DİĞER GÜNCEL HABERLERİ
 Aşiret kızının başkaldırısı İmtiyaz 12
 Sema izlenmez yapılır
 Belkıs Kılıçkaya:Gökten imaj ve felaket yağıyor
 İstanbul UEFA finaline hazır
 Bu büyük derbi daha çok konuşulacak
 Pembe Panter'in babası ve güzel eşiyle bir saat
 'Barış' ders kitabı oldu
 Harcını gençler kardı, yaşlı okul dirildi
 Gençlere yeni kariyer olanağı
 Soğuktan gelen başkan PUTİN
 Osmanlı'dan bugüne yeni yıl kutlamaları
 Türk sinemasının hanımefendi yıldızı
 Futbol sen bizim her şeyimizsin
 Alevler 28 gün sönmedi
 Cinselliği kutsayan din
 Yoklama listesine imza şart
 Onların cezası kitap okumak
 New York'ta 'Doğulu' bir fotoğraf sanatçısı
 Pist tamam sıra patron seçiminde
    Aktüel Pazar Yazarlar
  » Güncel
    Hobi
    Röportaj
    Gurme
    İyi Yaşa
BALÇİÇEK PAMİR
Kaynanaların kaynanası Semra Hanım çok...
ÖNCEL ÖZİÇER
Zeytinyağlı bakla bekleyebilir
Kadın-erkek...
MEHMET ALTAN
"Yoksuluz gecelerimiz çok kısa"
Geçen gün Refik...
REFİK DURBAŞ
Bu sevdadan sana ne?
Sesimi bıraktım sana... Adımı...
ERGUN HİÇYILMAZ
5 asır aynı toprakta yaşadık
Osmanlı'da...
STELYO BERBERAKİS
Kültür farkımız var mı?
İstanbul'daki tavernalarda Rum...
YASEMİN TAŞKIN
Konferanslar bitmiyor
Aynı gün iki ayrı konferansa...
Bebek Sarıyer arasında keyifli bir Boğaz turu
Bebek Sarıyer arasında keyifli bir Boğaz turu
Asuman Dabak, Küba'nın Barbunya Adası'na yaptığı yolculuktan yeni...
ABD-Rus yapımı bölgesel jet geliyor
ABD-Rus yapımı bölgesel jet geliyor
Yıllardır sivil uçak pazarında yeni bir model geliştiremeyen Rusya...
2004'te tıpta bunlar konuşuldu
Her geçen gün yeniliklere imza atan tıp dünyasında bu yıl da çığır...
Süt ve süt ürünlerini çok tüketen kadınlar göğüs kanseri olabiliyor
Yapılan son araştırmalara göre fazla kalsiyum ve hayvansal protein...
Semerkant'ta topik peşinde
'Sofranız Şen Olsun' Ermeni mutfağını anlatıyor. Öyle leziz şeyler var ki,...
Ölümsüz zeytin ağacını ellerimizle yok ediyoruz
Ege ve Akdeniz'in zeytinlikleri acımasızca talan edilerek yazlık siteye...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.