| |
BOP'un kapağı açıldı
Türkiye, AB zirvesine kilitlenirken, Fas'ın başkenti Rabat'ta, "Gelecek Formu" toplantısıyla Arap dünyasının geleceğini biçimlendirme iddiası taşyan projenin düğmesine basıldı. 11 ay önce açıklandığında kıyameti koparan ABD'nin ünlü Büyük Ortadoğu Projesi'nden (BOP) söz ediyoruz. Yoğun itirazlar üstüne ABD önerisini yeniden biçimlendirdi. Önce adı değişti, "Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölgesi İle Gelişme Ve Ortak Gelecek İçin İşbirliği" oldu. Dıştan dayatmayla Ortadoğu'yu dönüştürme iddiasından vazgeçildi, ekonomik reformlara öncelik verilmesi, bunun yanı sıra "Her ülkenin kendi yolunu ve hızını belirleyerek" demokrasiye geçmesi ilkesi kabul edildi. Tırnakları böylece törpülenmiş "Amerikan demokrasi kartalı" geçen Haziran'da Sea Island'daki G-8 zirvesinde masaya getirildi ve "uçmasına" onay çıktı. Konacağı ilk durak olarak da Rabat seçildi.
Ekonomik "mazmoz" Türkiye'yi Devlet Bakanları Beşir Atalay ve Ali Babacan'ın temsil ettiği zirvede Arap ülkelerini siyasal reformlara yüreklendirmek için bir ekonomik paket de açılıyor. İşte vaatler: Küçük girişimcilere mikro kredi projesi, 100 milyon dolarlık bölgesel fon, yatırımları teşvik için çalışma grubu, genç girişimlere eğitim merkezleri, okuma-yazma oranını yükseltmek için fazladan 20 milyon çocuğa eğitim imkanı... Peki bu ve benzeri paketler, Arap ülkelerini siyasal reformlara ikna edebilir mi? Hayır. Bir değil, birçok nedenden ötürü. Yumuşatılmış ve ekonomik hedeflere öncelik verilmiş de olsa, Arap liderleri bu projeyi ABD'nin çıkarlarına uygun düzen getirme dayatması olarak görmeye devam ediyorlar. Sadece Irak ve Afganistan deneyleri ışığında yöntemlerin "inceltildiğini" düşünüyorlar. Amerikan karştlığı pik noktaya ulaşmış Arap kamuoyları ise terörist yetiştiren bataklığın kurutulması gerekçesine dayandırılan projenin, aslında Filistin sorununu ve Irak'ın işgalini perdelemeyi amaçladığına inanıyorlar.
Araplar ve demokrasi Sorunun üçüncü tarafını oluşturan Arap aydınları ise, liderlerinin "özgün" demokrasi yaklaşmı nedeniyle, projenin siyasal reformlar ayağının topal kalacağını iddia ediyorlar. Onlara göre Arap liderlerinin demokrasi anlayışları şöyle: "Rejim muhalifi yok. Sadece bazı konularda bizimle aynı görüşü paylaşmayanlar var. İktidarın el değiştirmesi kavramından kralın tahtını oğluna bırakmasını anlıyoruz. Diğer rejimlerde ise sandıktan oybirliği çıkmasını..." Şaka değil; Basra Körfezi'nden Suriye'ye kadar yığınla ülkede kral veya başkanların yerlerini oğullarına bıraktıkları, Mısır'da bile Hüsnü Mübarek'in kendinden sonrası için oğlunu hazırladığı, başkanların "seçimle" işbaşna geldiği Tunus ve Cezayir gibi ülkelerde de muhalefet adaylarının yüzde 1-2'den fazla oy alamadıkları coğrafya var karşmızda. Son sözü o aydınlardan birine, Birleşik Arap Emirlikleri'nden gazeteci-yazar Abdullah Raşid'e bırakalım: "Tüm Arap ulusları diktatörlüğün, baskının, kafalarını ezen rejimlerin bağımlısı oldu. Bu öyle bir bağımlılık ki, kazara birgün baskıcı olmayan rejimde uyansalar, sudan çıkmış balığa dönerler."
|