Edelman'a randevu
Yazmamak mümkün. Ama Türk-Amerikan ilişkilerindeki "değişim" ve Washington'daki hava ciddi. Bunu iyi okumak, 50 yıllık "stratejik dostluk" üslup değiştirirken, Türkiye'nin tam ne istediğini iyi bilmek lazım. ABD Büyükelçisi Eric Edelman'ın, üç aydır Başbakan Tayyip Erdoğan'dan randevu talebine cevap alamadığı gerçeğiyle başlayalım analize. Geçmişte rastlamadığımız bir durum Amerikan büyükelçilerinin başbakanlardan randevu alamaması. Bir "tatsızlık" var. Erdoğan'ın dış politika danışmanlarından Egemen Bağış, şu aralar Washington'da. Bir diğer yakın danışmanı Cüneyd Zapsu da ABD yolcusu. Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin, Washington'dan daha yeni geldi. Dün bir kez daha gerilen ilişkileri konuşmak için üst düzey Türk ve Amerikalı yetkililerle görüştük. Önemli görevdeki bir Amerikalı, espriyle başlıyor sohbetimize "Solu ve sağı birleştirdiğimiz için memnunuz." Gerçekten de "Amerika nefreti" sol-sağ-İslamcı-milliyetçi bir çok kesimde "ortak payda" haline geldi. Haftasonu bir tarafta Vakit ve Milli Gazete, diğer yanda Evrensel ve Birgün, gazete manşetlerinde "ekümenik" tartışması nedeniyle Edelman'a yüklenmişti. Olayların göbeğindeki yetkili devam ediyor: "Türkiye hızla Washington'daki dostlarını kaybediyor. Bunu isteyerek mi yoksa kriz yönetimini beceremedikleri için mi yapıyorlar bilmiyorum. İkisi de birbirinden kötü." Ankara ise kendi açısından Avrupa yolunda ABD'yle var olan ilişkileri "soğuk bir evlilik" olarak sürdürmeyi, Washington'un 17 Aralık konusunda "gölge etmemesini" istiyor. ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell, bugün NATO zirvesinde ayaküstü görüşeceği Abdullah Gül'e "17 Aralık için yardımımıza ihtiyacınız var mı?" diyecek. Amerikalılar'ın kafasındaki, Helsinki zirvesi öncesinde yaptıkları tarz bir telefon trafiği. Ankara ise "No, thanks" havasında. Aynı ABD'li, Türk-Amerikan ilişkilerinin Avrupa'dan "uzak" olmadığını hatırlatıyor: "Hükümet şu ana kadar AB'yle ABD arasında hassas bir denge tutturdu. Ama bundan? Türkiye yalnız Fransa'yı memnun etmek istiyorsa o ayrı şey. Ama Türkiye'nin Avrupa içindeki doğal yeri, Franco-Alman eksenine direnen ülkelerin yanı. Onların tümü, bizimle yakın ilişkisi olan ülkeler" Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin de Washington'da önemli temaslarda bulunmuş. "Ne bizim, ne ABD'nin tarihi derinliği olan bir ilişkiyi bozmaya hakkı yok" diyor Şahin. Bakan, ABD Dışişleri Bakanlığı'ndan Marc Grossman'la yaptığı görüşmede, Türkiye'nin demokratik bir ülke olduğunu, Elkatmış'ın "maksadı aşan" sözlerinin hükümetin görüşü olmadığını, Elkatmış'ın "uyarıldığını" anlatmış. Gerçekten de Türk hükümeti gazete manşetleri ya da milletvekillerinin sözlerinden sorumlu tutulabilir mi? "Bu sözler iç politikadır, takmayın" tezi, Washington'da herkesi ikna etmiyor. Aynı yetkili "Sanki bizim iç politika sorunumuz yok gibi düşünüyor Türkler" diyor. "Oysa Washington'da Türkiye ile ilgilenen üç topluluk var. Yahudi lobisiyle ilişkiler bir süredir nahoş. Amerikalı Rumlar ise bu son ekümenik krizine çok bozuldular. Kalan grup da Ermeniler ki onlar zaten belli bir çizgideler. Mevcut atmosfer bizler için tam bir kâbus."
|