Sarıgül'e yönelik iddialar gerçeklerle örtüşmedi...

İki gündür Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül'ün, kendisi hakkında ortaya atılan yolsuzluk iddialarına karşı neler söylediğini size aktardım. CHP'nin bir komisyon kurarak hazırladığı raporu ve Sarıgül'ün savunmalarını biliyorsunuz. Şişli Belediyesi'nde konuya ilişkin belgeleri inceledim. CHP'nin raporunda yer alan müfettişin Savcılığa sunduğu tevdi raporunun tamamını (raporda sadece 1 sayfası vardı) okudum.
Rüşvete konu olduğu ileri sürülen Maslak'taki binanın hangi süreçlerden geçerek iskan aldığını bizzat Şişli Belediyesi'nin ilgili dosyalarında yer alan belgelerle takip ettim. Pek çok mimar ve inşaat mühendisi ile konuşarak, imar mevzuatındaki değişiklikleri dinledim.
Bir gazeteci olarak görevim, Sarıgül'ün dürüstlüğünü sorgulamak ve bir neticeye varmak değil. Bu haddimi aşmak olur. Ortada CHP eliyle kamuoyuna malolan bazı iddialar vardı. Bu raporu, ciddiye alınması gereken ve anlamlı olmaktan uzak şeklinde iki bölüme ayırdım. Ve konunun üzerine gittim.

İddiaların maddi temeli yok
En son söylemem gereken şeyi baştan söyleyeyim. Maalesef Sarıgül, ciddi olmayan, pek çoğu dedikodudan ibaret bulgularla suçlanmış. Maalesef vurgusunu 'iddiaların doğru çıkmasını temenni ettiğim' için kullandığımı sanmayın. CHP gibi köklü bir partiyi yönetenlerin, bir kişiyi rüşvet almakla, Eczacıbaşı, Doğuş ve İş Bankası gibi köklü kurumları da rüşvet vermekle suçlamadan önce daha dikkatli bir çalışma yürütmesi gerekiyordu. İşte buna üzülüyorum.
İsterseniz neden bu noktaya vardığımı sorularla yanıtlayayım:
"Maslak'ta Garanti Bankası Genel Müdürlük merkezi yapılmak üzere inşa edilen binaya, kaçak katları olmasına rağmen (rüşvet marifetiyle) iskan verildi. Olay ortaya çıkınca da müfettişlerden iskan belgesi saklandı."
Elimdeki belgelere göre, (CHP isterse onlarla paylaşabilirim) Garanti Bankası, 07.06.1999 tarihinde Belediye Planlama Müdürlüğü'ne talepte bulunarak, komşu parseller üzerinde yapılan inşaatlarda uygulanan emsalin kendileri için uygulanmasını istiyor. Sarıgül de bu isteği uygun bularak, emsal inşaat alanının artırılması için 05.07.1999'da 99/411 sayılı yazıyı Belediye Meclisi'ne teklif götürüyor. (Bu talebin bürokratik işlemleri sürerken, 15.11.1999 tarihinde Şişli Belediye yetkilileri görevlerini yaparak, söz konusu binanın kaçak katları için zabıt tutuyor.) Çok değil iki gün sonra da Şişli Belediye Meclisi (17.11.1999 tarihinde) Sarıgül'ün teklifini kabul ediyor. Böylece, söz konusu binanın inşaat metrekaresi yüzde 70 oranında artıyor ve o tarihten sonra bina hakkında kaçak kat muamelesi yapılmıyor. 2001 yılında da binanın kullanıma hazır olması için gereken son belge, yani iskan isteniyor. Şişli Belediyesi'nin artık 'iskan vermem' demesi mümkün değil. Bu noktada bina sahiplerinin, yasal hakları olan iskanı rüşvet ile almasının artık hiç anlamı kalmıyor.

Duydum, görmedim...
Peki, bu binaya iskan verilmesi için 2001'de Belediye Başkan Yardımcısı'na 300 bin dolar götürdüğünü söyleyen Tarkan Baykara'nın ifadesi yok mu?
Doğru. Ancak dün İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde bir duruşma vardı. Kimsenin dikkatini çekmedi. Konuyla alakası şu: Tarkan Baykara tanık sıfatıyla ifade veriyor. (2004/175 esas nolu) Ve diyor ki; "Evet bunları söyledim. Şişli'de gazetecilik yapan Mithat Yılmaz da (Sarıgül, Yılmaz hakkında, kendisini tehdit ettiği ve yönettiği yerel gazete aracılığıyla şantaj yaptığı gerekçesiyle suç duyurusunda bulunmuş) kasete aldı. İddialarım tamamen duyumlara dayanmaktadır. Doğru olup olmadıklarını bilmiyorum" diyor. Bunun üzerine, sanık sıfatlı Mithat Yılmaz'a söz veriliyor. O da, "Baykara araya hatırlı kişileri koyarak geldi ve bana bunları anlattı. Ben de kasete aldım. Kasedi hiçbir zaman yayınlamadım ve bir şantaj aracı olarak kullanmadım" diyerek kendini savunuyor.
Bir başka ayrıntı daha var. Şişli Belediyesi'nde olup biteni araştırmakla görevli müfettiş, rüşveti aldığı söylenen kişilerin mal varlıklarında bir artış tespit edilemediğini yazmış. CHP nedense bu tespiti raporuna eklemeyi unutmuş!