|
|
Birleşin ey ülkemin anneleri
Futbol terörünü tartışmak sadece haber bültenlerinin, spor programlarının işi mi olmalı?
Üç gündür gözüm kadınlara yönelik gündüz programlarındaydı. "Acaba tribün terörüne kurban giden Cihat Aktaş olayına hangisi eğilecek?" diye umutla ekranları taradım. Ama hiçbirinde aradığımı bulamadım. Peki ne vardı kadın programlarında? Şarkı, türkü söyleyenler... Ellerinde simli mendille onlara eşlik eden kadınlar. Çiftlik eskilerinden Hereke anıları... Oğluna, karısına kendini terk ettiler diye posta koyan babalar. Aldatılan kadınlar... Ailesini arayan çocuklar... Kapkaç mağdurları... Kavuşamayanlar... Oysa "aradıkları" (!) dramın, acının en katmerlisi, en tazesi burunlarının önünde duruyordu, gazetelerin manşetlerinde... Annesi tarafından maça uğurlanan 16 yaşındaki bir gencin tribünden cenazesi çıkmıştı. "Kadın programında futbol terörü mağdurlarının işi ne?" demeyin. Hatırlayın... O olayda en çok kimin yüreği dağlandı? Kim kendini yerden yere attı? Kim hastane koridorlarında bayıldı? Cihat'ın acılı annesi...
KADIN DUYARLILIĞI İsterdim ki kadınlar futbolun karanlık yüzünü konuşsun. Eşlerini, çocuklarını, sevgililerini maça gönderirken neler hissettiklerini anlatsın. Futbol terörüne kurban veren ailelerin kadınları gelip, seslerini duyursun. "Kadınca sezgilerinden" yola çıkıp, çözüm yolları önersin... Ama yoktu, ekranda hiçbiri yoktu... Bu olayı sadece futbol programlarına ya da ana haber bültenlerine terk edemezsiniz. Bu tümörü toplumun ciğerinden yalnızca polisiye tedbirlerle kazıyamazsınız. Olayı tüm dehşetiyle ortaya koymak için mutlaka "kadın duyarlılığına" ihtiyaç var. Çünkü yavruları korumak, esirgemek anneliğin özünde, doğasında... Şimdi bize bir annenin közlenmiş yüreğinden taşan acıyı bölüşecek nice kadınlar lazım. Onlar ki, biri ölüme diğeri zindana giden delikanlıların annesi, kız kardeşi, yavuklusu... Tamam, futbol erkek oyunu... Ama bu yarayı sarmaya kadın eli gerek... Bilirim ki, yarın o kor alev gelip yine anaları dağlayacak. Ve yine bilirim ki gerisi yalandan ağlayacak!
|