Kan kardeşlerimiz
Ne yapalım; bu iş böyle. "Ambargoda çoluk, çocuk 500 bin ölü" manşet olamıyor. "İstila ve işgalde çoğu sivil 100 bin ölü" manşet olamıyor. Bir tek asker, tek bir silah, bir ölü manşet oluyor. Çünkü "görüntü" çarpıcı. Neyse ki... hiç olmazsa... en azından bu manşet oluyor. Bir fikir veriyor. Vicdanda bir kıpırtı yaratıyor. Başka hangi sokakta, başka hangi evde, başka hangi camide bir yaralının kurşunlandığını bilmiyoruz, ama bu bir fikir veriyor. Demek ki olabiliyor. Dün, "hiç olmazsa", Türkiye'de medya bu görüntüleri yayınladı, gazeteler manşet yaptı, Vietnam'a atıflarda bulunuldu. "Görüntü" yeterince açık, kafi derecede ürkütücü, oldukça öfke yaratıcıydı.
*** Şimdi şöyle düşünün. Ya bu "görüntü" olmasa, NBC kameramanı orada bulunmasa yahut yayınlanmasaydı? "Olay", yani "ABD askerinin yaralı Iraklıyı kurşunlaması" yine vuku bulsa, ama "görüntü" olmasaydı. "Gerçek" değişmeyecek, ama bizim gerçekle ilişkimiz çok farklı olacaktı. Ne TV haberleri, ne gazete manşetleri, ne öfke dolu köşe yazıları, ne evinizde, işinizde tepkiyle taşan sohbetleriniz. "Görüntünün gücü" müthiş! Lakin, sadece görüntülere takılı salınıp duran vicdanlarımız, bilgilerimiz, tahlillerimiz ne yavan, ne sefil! Bu yüzden, "müthiş görüntü"ye yer veren manşetler bile epey eksik kalıyor. Çünkü, "cinayet"in adı konurken, başka şeylerin adı hala yanlış anılmaya devam ediliyor. "İstila ve işgal" denmeden, hala "savaş, operasyon, demokrasi ve özgürlük"ten dem vurulabiliyor. O başlıkları hiç düşünmeden, pek sıkılmadan atanlar, hala "Hani hedef, terörist Zerkavi idi?" diye soramıyor. "Bu Iraklı, Zerkavi miydi, terörist miydi?" diye soramıyor. "Direnişçi"nin üstüne yapıştırılmış "terörist" yaftasını kaldırmaya eller ve diller varamıyor. Bu ülkenin hükümeti, bu halkın onayı olmadan "Türkiye" adını dahil ettiği "ABD'nin koalisyonu" listesinden ülkemizi çekip alamıyor. Hala büyük medyada "Bu kaçıncı yalan?" diye sorulamıyor. Kitle imha silahı yalanı, El-Kaide'ye destek yalanı, Felluce'de yabancı teröristler yalanı, ABD'nin yüzüne çarpılamıyor.
*** Oysa, biliyor musunuz, Nazilerin "bir kenti toptan cezalandırmak" uygulamasının benzeri olarak yerle bir edilen Felluce'de, kaçmaya çalışanların bir kısmı, Fırat'ın sularına atmışlardı kendilerini. Yüzerek karşıya geçme umutlarını suya salmışlardı. Birçoğu orada ABD helikopterlerinin ateşiyle öldü. Fırat, Felluce'de kana boğuldu. "Fırat"... İçimizden akan, bizi o topraklara, o insanlara bağlayan su. Onlar artık... "Kan kardeşlerimiz". Vicdanımızdaki manşetimiz!
|