kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cuma
  » Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    Sinema
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Filiz Akin @ SABAH
 

Dört yapraklı yonca

Fatma Girik, Türkan Şoray, Hülya Koçyiğit ve benimle ilgili bir kitap çok yakında yayınlanacak. Bircan Usallı Sılan'ın yazdığı bu kitap için eşimin hakkımda verdiği bilgileri okuyunca içimde güneş açtı

Geçen hafta ben kişisel karamsarlıklarımla boğuşurken, ani gelen birkaç ölüm haberiyle hep birlikte sarsıldık. Sevgili ve çok değerli Oğuz Aral'ın ölümünün ardından karikatürist dostlarının ustalarını "Gır Gır" ile uğurlamaları ve hakkında yazılanlar beni çok etkiledi. Ancak aynı vefayı Kamran Usluer'in görmemesi ise üzdü. Onun da ölümünün ardından, bir toplu film gösterisi ile ekrandan sevenlerine veda etmesi de anlamlı olurdu diye düşündüm. Çünkü gerçekten yaşam bize gösteriyor ki; "Baki kalan bu kubbede hoş bir seda" imiş, hepsi bu... Sağlığım müsaade eder de televizyonda program yaparsam ünlülere, "Tanrı gecinden versin bir gün hepimiz öbür dünyaya göçeceğiz, arkanızdan neler konuşulmasını isterdiniz?" diye sormak isterim. Bu bana o kadar önemli geliyor ki... Pako'nun ölümü ise beni çok gerilere götürdü. On dört sene önce Paris'te kurt köpeğim zehirlenerek öldüğünde perişan oldum. Günler sonra bile onun son bakışı gözümün önüne geliyor durmadan ağlıyordum. Ama öyle ki evin içinde başka şeyler konuşurken, hayatı devam ettirirken bir taraftan yaşlar sessiz sedasız süzülüyordu yanaklarımdan. Sonunda annem dayanamadı. "Bak sen kendini onun annesi sanıyorsan ben de senin annenim ve seni böyle görmek beni çok üzüyor. Yeter artık bu gidişle bana da bir şey olursa o zaman ne yaparsın bilemem" diye manevi baskı yapmıştı. Hiç tanımadan çok sevdiğim, çok hayran olduğum köşe yazarı Bekir Coşkun ve eşinin acılarını çok iyi anlıyorum ve paylaşıyorum. Ancak Pako'nun cennetten mektuplarına devam edeceğine bütün kalbimle ümit ediyorum. Bir dileğim daha var, o da şimdiye kadarki yazıları bir kitap halinde toplasa da gazete sayfalarını kesmekten kurtulsak, kitabımızı kütüphanemize koysak da oradan bakıp bakıp okusak ne kadar güzel olur. Yazılar dedim de birlikte pek çok şey paylaştığımız, iş yaptığımız kardeşim gibi sevdiğim Bircan Usallı Sılan, Türkan Şoray, Hülya Koçyiğit, Fatma Girik ve benimle ilgili bir kitap hazırladı. Yakında belki de "Dört Yapraklı Yonca" adıyla piyasaya çıkacak olan bu ürün için bir senedir uğraşıyor.

KADINLAR İLTİFATA DOYMAZ
Geçen gün Sönmez'e benimle ilgili birtakım sorular sormuş. O da cevaplamış. Bana bunlardan bir kısmını okudu ve ben şaştım kaldım. Duygularını çok güzel ifade etmiş ama hastalıktan dolayı bana iltimas geçmiş. "Sen beni değil, benim olmak istediğim insanı yazmışsın" dedim. O da bana "Ben daha da yazacaktım. Kendimi frenledim, abartı sanmasınlar diye" demez mi? Şu kadın milleti ne tuhaf, iltifatın ne kadarı gerçek diye fazla incelemeden içimin tuhaf bir şekilde aydınlandığını hissettim. Hani çok karamsardım ya. Hastalığı da ıskalayan bir şekilde "İyileşeceğim de ne olacak? Yaşayıp da ne olacak?" düşüncelerini var gücümle kovmaya çalışırken içimde güneş açtı. Omuzlarımın dikleştiğini, yüzüme bir gülücük yerleştiğini hissettim. Sevenler ve sevdiklerim için yaşamalıydım. Ama ya kötü kötü söylendiğim cümleleri duyduysa büyük güç... Birden korkuya kapıldım. Ama sonra düşündüm de çok sevdiğim bir arkadaşım geçen sene buna benzer şeyleri (Çünkü onun için de benim için de hayatta belirli kalitede yaşamak önemliydi. Sadece nefes alıp vermek değil) söyleye söyleye iyileşti. Şimdi bana moral veriyor, güç veriyor. Erkek torununun resimlerini göstererek "İyi ki yaşıyorum. İyi ki bu insanı kendinden geçirecek torun sevgisini tattım... Gör bak bunlar sayılı günler, beni hatırla ben hiç bitmeyecek sandığımdan ne kadar karamsar konuşmuştum" diye teselli ediyor. O çok akıllı, çok hoş bir insan, ona inanıyorum. Gözümün önüne sekiz aylık İris geliyor. Annesinin sepetinde getirip benim önüme koyuşunu görüyorum. İşte en güzel hayat ilacı...

KEYİFLE YEMEYİ ÖZLEDİM
Uzun zamandır mideme konulan bir tüpten beslendiğimi suyu bile oradan içtiğimi yazmıştım. Sönmez bu yüzden beni özendirmemek için saklı saklı yemeye çalışıyordu. Ben ki çok severim yemek yemeyi (Ama doymak için değil sevdiğim şeylerden keyif alarak yemeyi). Sönmez'in bazen "Yeter karıcığım" diyeceği kadar iştahla yerim. Tüpten sonra hiç canım çekmedi. Çünkü neyi düşünsem midem bulanıyor, üstelik her şey kötü kokular halinde geliyordu burnuma. Yemek yenilen, çörek pasta gibi daha önceden sevdiğim şeyleri satan yerlerden geçerken burnumu kapatıyordum. Bir ara canım sadece yoğurtlu etli pazı dolması istemişti. Amerika'daki Türk dostlarım "Onu da yapalım" dediler, istemedim. Bu durumda ilk ne yediğimi, ne hissettiğimi merak ediyorsunuz değil mi? Aylar sonra bir arkadaşımın yaptığı minicik bir poğaçayla çay içtim. O poğaça ağzımda büyüdü, büyüdü. Küçücük lokmaları çayla itiştiriyor, yutarken ise boğazımı yırttığından yüzümü ekşitiyordum. Tat duygusunun aylar sonra bana büyük bir keyif vereceğini sanıyordum. Ama ne gezer? Tükürükle birlikte tat alma duyusu radyoterapi'den sonra değiştiği için ağzımda hissettiğim şey çok az lezzeti olan bir kağıt parçasıydı. Üstelik sonra ne yediysem hepsi odunumsu bir kağıt kıvamındaydı. Ama kararlıyım yirmi gün hiç tüpten beslenmeyip ağızdan alırsam gıdamı midemden (Etrafı yara içindeydi...) tüpü çıkaracaklar... Oh düşünmesi bile çok güzel! Tıpkı Aşık Veysel'in dediği gibi; "Deli gönül bu da gelir bu da geçer ağlama!"

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Amerika'dan müjdeyle döneceğim   / 06-11-2004
 Oğluma nasıl söylemeliyim?   / 30-10-2004
 En zor günlerimizde dostlar yanımızdaydı   / 16-10-2004
 Houston'un sağlık güneşi   / 25-09-2004
 Zor anlarda güç inançta aranıyor   / 11-09-2004
 Teşhiste geç kalmayın   / 04-09-2004
 Moral ömrü uzatıyor   / 28-08-2004
 İki gelinin heyecanı   / 21-08-2004
 Mide tüpünden nihayet kurtuldum   / 14-08-2004
 Dört yapraklı yonca   / 07-08-2004
    Cumartesi Yazarlar
    Güncel
  » Yaşama Dair
    Sinema
    Gurme
AYŞEGÜL ALDİNÇ
Temizlik zamanı
Başlığım 'Kryon' ciltlerinden birinin...
FİLİZ AKIN
Kontroller var ama şimdilik yendik
Ben kanser mi oldum?...
Oda müziği tadında bir polisiye
Oda müziği tadında bir polisiye
Hollanda'da yaşanmış bir kaçırma olayından yola çıkmış bir öykü.
Uzaktan gelen çok sıcak bir hikaye
Uzaktan gelen çok sıcak bir hikaye
Kendi hayatlarını yaşamış ve çocuklarıyla sağlam bir ilişki kuramamış...
Hamburgeri sağlıklı hale getirmenin yolunu bulun
Günün her saati tüketilen fast food ürünler, bazı ufak...
Diyabet artık kader değil
Doç. Dr. Cihan Top, "Şeker hastalığı görülme sıklığı katlanarak...
Yeni nesil yaşlılar artık gençler gibi yaşıyor
Kafelerde buluşuyor, dünya turuna çıkıyor, spor yapıyor, üniversiteye gidiyor...
İç mimari ve orkestra benzerliği
Yeni bir mekan yaratmak hayli heyacanlı ama bir o kadar da kapsamlı çalışma...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.