kapat
   
SABAH Gazetesi
 
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cuma
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    Sinema
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Emel Muftuoglu @ SABAH
 

Şu Prag'ın suyu akar serindir...

Efendim nerede kalmıştık? Hatırlayabildiğim kadarıyla otele varmıştık ve güzel otel olduğunu da belirtmiştim. Yurtdışında en büyük sorunlarımdan biri sürekli aç kalma duygusu -ya da korkusu demek daha doğru olur- yaşamaktır. Kendim için garantili yiyecekler ararım. Et cinsi şeyleri asla yemem. Bazıları yeni tatlar peşinde koşar, bana da gülerler. Böyle zamanlarda tavukçular en büyük kurtarıcım. Özellikle Kentucky Amca benden büyük rağbet görür. Şefik: Akşam olmadan çıkıp dolaşalım. Deniz: Hayır, bavullarımızı yerleştirelim. (Tipik grup gezisi sendromu başlıyor galiba.) Ve hep bir ağızdan: Saçmalama, hava kararmadan hep beraber keşif yapalım. Deniz: Neyin keşfi ya, savaşa mı çıkacağız! Keyifli keyifli yerleşelim işte, daha üç gün buradayız. Emel: Abi herkes ne yapmak istiyorsa öyle takılsın... Sonuçta hep beraber sokaklara atıyoruz kendimizi. Caddelerin genişliğini anlatamam. Binalar hep tarihi, Fransa gibi mi desem, Viyana gibi mi? Ama en büyük süs yeşilliklerinde. İnanın öyle çok fark ediyor ki yeşillik, kafadan en iyi puanı alıyor. Aval aval keşif kafilesi halinde yürürken, Neşe'ye bir pastane tabelası gösteriyorum.Tabelada, pastanenin adı; altında da "Vaklava" yazıyor. Hemen Neşe'ye dönüp; "Neşeciğim, aslında Pragca çok basit bir dil. Bak şimdi 'R' harfi var ya, onları 'V' diye söyledin mi Pragca oluyor. Bak tabelada yazılan 'Vaklava' aslında bizim baklava" diyorum. Bu geyik bizi uzun bir süre çok eğlendiriyor. Neşe önüne gelene "R"leri "V" yaparak birtakım sorular soruyor, cevap alamayınca "Bırak arkadaşım, burada yürüyenlerin hepsi turist, henüz gerçek bir Praglı'ya rastlayamadık" diye teselli ediyorum. Bütün ekip yemek için yer arayıp durduk. Sonunda da otelimizin restoranına geldik. Çünkü en güzel yer burasıydı. Yan masaların tuhaf bakışlarına aldırmadan açık büfeye patates seferlerine çıkıyorum. Altıncı gidiş gelişten sonra doyduğum hissine kapılıyorum. Herkes memnun, yaşasın... Ertesi sabah çok erken uyanıyorum. Neşe'yle aynı odada kaldığım için onun adına üzülmüyor da değilim. Emel: Haydi Neşe, güneş göbeğine doğmadan uyan. Neşe: Ya koca kafa, zıbarsana, niye bu kadar erken kalkıyoruz? Emel: Akşama konser var ya, ancak hazırlanırız, hi hi hi.. Eğer hızla akşama gelmezsem bu yazı Prag tefrikasına dönüşecek. Ve sahne... 29 Ekim gecesi; zaten her sahneye çıkışımda heyecanlıyım, bir de canım arkadaşlarım en önde... Kader'le çıkıyorum sahneye. O da ne, kimler yok ki? E ne diye zahmet edip geldik buralara ki, zaten bütün İstanbul burada. Oysa ben Prag'da konser deyince değişik bir repertuvar yapmıştım, önce birkaç tane kendi şarkım, ardından da Prag şarkıları... "Prag ellerinde sazım çalınır", "Şu Prag'ın suyu akar derindir", en sonunda da "Prag'ın yollarına çıkayım dağlarına" gibi hareketli şarkıyla bitirmeyi planlarken programı, oldu mu şimdi... İlk gözüme ilişen Emel Yıldırım-Erdal Acar, Erdinç Acar-Hande Demir, eş dostları, yan masalarında Altuğ'lar ve daha sizin tanımadığınız, benim başka başka dostlarım. Nasıl şıklar anlatamam. Bu arada dönerken uçakta Neşe'yle dedikodu yapıyoruz, bazı insanlar çok zevkli. Mesela Emel Yıldırım niye böyle bir iş yapmaz ki diyorum; Neşe de Emel'in Acarkent'te butik açtığını söylüyor. Hemen gidilsin bari. Hep birlikte şarkılar söylüyoruz. Benim canım Deniz'im, onu sahneye davet ediyorum aynı Peruş gibi (Sezen'in evindeki Peruş) birbirimizin sesinden pek etkilenip gözlerimiz dola dola şarkılar söylüyoruz. Daha neler neler ama yerim bitti. Ha, pazar günü dönecekken Şefik pasaportunu bulamıyor. Şefik, Şebnem ve ben kalmak zorunda kalıyoruz. Baştan da söylediğim gibi, üç günden sonrası beni bozar. 'Nerde Prag orada bırak' sloganlarıyla pazartesi dönüyoruz. Canım arkadaşlarım, sizleri çok ama çok seviyorum...

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Prag ellerinde...   / 03-11-2004
 Ben bir küçük obezim!   / 30-10-2004
 Var mı benim hayatıma özenen!   / 27-10-2004
 Korkma korktukça sıra sana gelecek   / 23-10-2004
 Deniz Seki'yi nasıl dövdüm?   / 20-10-2004
 Böyle hata olur mu!   / 16-10-2004
 İşte bu albüm dinlenir...   / 13-10-2004
 Kendimizdeki arızaları görmüyoruz   / 09-10-2004
 Kart Finans mükemmel buluş!   / 06-10-2004
 Çağdaş olmak istemiyorum!   / 02-10-2004
GÜLSE BİRSEL
Kadının yemek derdi!
Çekim olmayan, evde bilgisayar...
EMEL MÜFTÜOĞLU
Şu Prag'ın suyu akar serindir...
Efendim nerede...
Doç. Dr. BENGİ SEMERCİ
'Ayrılık da sevdaya dahil' ama yine de acı verir
Sevgi...
AYŞE TÜTER
Ramazan sofrası
Çin böreği
Soya sosu ve suyu...
Sırtı ağrıyana Botox dopingi
Sırtı ağrıyana Botox dopingi
Yüzdeki kırışıklıkları gidermek için kullanılan Botox'un...
Uyku bozukluklarının zararları
Uyku bozukluklarının zararları
Uyku bozukluğunun başlıca zararı; çalışma hayatında ve günlük sosyal...
Çok reytingli TV dizilerinin prensesleri
Çok reytingli TV dizilerinin prensesleri
Bir saatlik süreçlerde izleyicinin gönlünde taht kuran çok reytingli...
Dedektif gibi oldu!
Dedektif gibi oldu!
IMKB Başkanı Osman Birsen, tatil günlerini genelde Nişantaşı'nda...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.