kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cuma
    Cumartesi
  » Aktüel Pazar
    Otomobil
    Sinema
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Bir kültür ve dinler mozaiği DİYARBAKIR
Bir kültür ve dinler mozaiği DİYARBAKIR


Türkiye'nin, hatta dünyanın gözü üzerinde olan Güneydoğu'yu neredeyse 30 yıl aradan sonra yeniden görme fırsatı yakaladım. Geçmişte bir ırklar ve inançlar mozaiği olan kentin harap hali gerçekten üzücü ama yine de gitmeye değer.

Bir zamanlar Amerika'da gençlere "Go West, young man- Batı'ya git genç adam" derlermiş. Günümüz Türkiye'- sinde ise slogan "Doğu'ya git", özellikle de Güneydoğu'ya... Çünkü orada sayısız zenginlikler, güzellikler, hazineler var. Güvenlik sorunları nedeniyle yaklaşık son 20 yılda doğru dürüst gidilip görülememiş. Üstelik artık herkes öncelikle Doğu'ya gidiyor: Türkiye'ye AB adına gelen tüm gözlemciler, "AB'nin yolu Diyarbakır'dan geçer" diyen bir yönetim anlayışı, başbakan, bakanlar, iş adamları... Türkiye'nin, hatta dünyanın gözü üzerinde olan Güneydoğu'yu neredeyse 30 yıl aradan sonra görmeyi ben de çok istiyordum. Osman Kavala dostumun himayesindeki DSM- Diyarbakır Sanat Merkezi'nde bir konuşma yapmak vesilesiyle gittim. Ve iki gün üç gecede çok güzel şeyler gördüm. Öncelikle DSM'de beni dinleyip çok akıllı sorular soran, çoğunluğu Kürt ama şivelerinden belli bile etmeyen o çok kalabalık ve aydın topluluğa teşekkür etmek isterim: Düzeyleri, zekaları, olgunluklarıyla beni hayret içinde bıraktılar... Ve bu derneği ustalıkla yöneten, düzenli olarak İstanbul'dan sanatçılar, yazarlar çağıran, böylece hem onlara Doğu'yu öğretip hem de kültüre aç olduğu sezilen o kitleyi doyuran tüm yöneticilere... Osman Kavala, Melike Coşkun, Kemal Yıldızhan ve diğerleri...

5000 YILLIK KENTTE GEZMEK
Ve sonra, Diyarbakır... Nasıl ve neresini anlatsam? 26 uygarlığa tanık olmuş bu 5 bin yıllık kent öyle çok şey içeriyor ki... Elbette kiliseden çevrilmiş Ulu Cami'nin zaten hiç unutmadığım görkemini (Rojat adlı küçük bir oğlanın rehberliğiyle) gezmek, elbette tam 5.5 kilometrelik ünlü duvarları tümüyle onarılmış, çevresi açılıp yeşillendirilmiş ve geceleri pırıl pırıl aydınlatılmış ihtişamıyla izlemek... Duvarların hemen dibinde yapılan ve üç gün üç gece süreceği söylenen bir Kürt düğününe büyük bir içtenlikle davet edilip bir süre oturmak, gece ise Kervansaray Otel'de yapılan bir zengin düğününde, sosyal farklara karşın eğlenme biçimlerinin temelde ne denli benzer olduğunu farketmek... Ya da yakındaki kebapçıda tadına doyulmaz bir ciğer kebabı yemek... Ancak hüzün veren şeyler de var. Örneğin "mimar gözüyle", kimileri Cahit Sıtkı Tarancı veya yazar Esma Ocak müzesi olan eski ve güzelim Diyarbakır evlerinin, ancak küçük bir bölümü ayakta kalırken, suriçini dolduran, 7-8 katlı, üstelik çok dar aralıklarla (sokak demeye dilim varmıyor) sanki birbirine yaslanan o hoyrat yapılaşmanın, özellikle güneşe aç çocuk ruhlarda yaratacağı yıkımı kimse düşünmemiş mi? Ya da, bir zamanlar gerçek bir ırklar ve inançlar mozaiği olan bu kentte, diyelim ki o görkemli Ermeni kilisesini ve başkalarını öylesine harap halde bırakmak, yöneticileri hiç rahatsız etmemiş mi? Ama hayat sürüyor. Adı Kara Amid, sonra Diyar- ı Bekir olup 1937'de Atatürk tarafından Diyarbakır yapılan kent, belli ki geleceğe umutla bakıyor. Surp Giragos Ermeni Kilisesi'nin İstanbul'dan gelmiş üniversite mezunu gönüllü genç papazı, bize yapının çok yakında onarılacağını söylüyor. Hala açık olan Keldani Kilisesi'nin papazı Zeki Kasar'dan bu ilginç mezhep üzerine bilgiler alıyoruz. Zeki Bey bize, daha sonra yıllar ötesinden hatırlayıp yeniden gördüğümüz Dar-el Zefeyran veya Midyat yakınındaki Dar-el Umur kiliselerini gezerken aldığımız bilgileri doğruluyor: Süryani vatandaşlarımız ciddi biçimde geri dönmektedirler ve bu görkemli yapıların onarımına katkıda bulunmaktadırlar. Umalım ki tüm camiler, tüm kiliseler birlikte onarılsın ve bu kent yeniden bir mozaik konumuna gelsin... Diğer camileri, medrese ve hanları, Dicle üzerindeki ünlü On Gözlü Köprü'yü, arkeoloji müzesini de geziyoruz. Sonra da Atatürk Köşkü'nü... Tahminimin aksine, çok eski bir yapı bu: Akkoyunlular'dan kalma enfes bir mimari eser... Bu kez rehberimiz, orda görevli Remzi adlı bir genç adam. Ve bize heyecanla burayı ve önemini anlatıyor. Sonra bölgeye doğru yola çıkıyoruz. Yıllar sonra Mardin'i görmek ilginç (ama o eski evler hayli azalmış galiba)... Midyat'ı, içindeki Süryani kilisesini ve yakınındaki Dar-el Umur'u da görüyoruz. Ama asıl sürpriz, Hasankeyf oluyor. Söylendiği kadar güzel, söylendiğinden de etkileyici... O dünyanın en büyük tarihi köprüsünün kalıntılarını, Küçük ve Büyük Saray'dan kalanları izlemek, kalenin tepesinden kuşbakışı vadiye bakmak, müthiş etkileyici...

GÜVEN ORTAMI ŞART
Çarşı içindeki Eyyübiler döneminden El-Rızk camiinin nefis minaresi, yakınlardaki Zeynel Bey türbesi görmeye değer... Çarşıda satılan kabartmalı küçük duvar halıları ise nefis: İran'dan gelse de... Onarım alanındaki Sultan Süleyman Camii, kapı ve çeşme kalıntıları ciddi bir yatırım bekliyor. Dicle kıyısında bağdaş kurup alabalık yemek ise ayrı bir keyif. Hasan Keyf çok önemli bir turizm merkezi olabilir. Burasını bir hükümet sorunu olarak ele alıp, belki de Ilısu Barajı projesini yeniden gözden geçirmek gerekli. Diyarbakır, tüm bu güzelliklerinin yanısıra siyasal bir kent. Bunu hemen her an hissediyorsunuz. Bu kentin gerçekten kurtuluşu ve eski görkemine kavuşması, ancak Türkiye'nin önümüzdeki dönemde atacağı demokratik adımlarla mümkün olacak. Bu kentin sakinlerine ve tüm bölgedeki vatandaşlarımıza güven verecek sağlıklı bir siyaset gerekiyor. Bu tam güven ortamı kurulmadıkça, her türlü iyimser yorumlarınız kuşkuyla karşılanıyor. Örneğin sözünü ettiğim kilise onarımlarının büyük ölçüde AB zorlamasıyla ya da parasıyla olduğundan kuşku duyuluyor. Ya da, bölge yollarının ne kadar iyi durumda olduğuna şaştığınızda, birileri "Onlar askerin gelebilmesi için yapıldı" deyiveriyor. Ama ben, hiç uzak olmayan bir günde, tüm bu kuşkuların dağılabileceği ve bölgenin maddi manevi büyük atılımların eşiğinde olduğu duygusuna kapıldım. Bilmem, yanılıyor muyum?
DİĞER HOBİ HABERLERİ
 Uykunuz sizi ele veriyor
 Gül'ün uçağı eski teknoloji
 Sörfçü, şair, filozof, tasarımcı
 Karadeniz'de filizlenen "FIRTINALI" bir öykü
 Yeni nesil çok sıkı!
 70'lerin pop kültür ve nostaljisi
 Böyledir guletlerin aşkı
 Denizdeki pehlivan tefrikası
 Camdan uçak geliyor
 'Romantik hırsız'ın kitabı yazıldı
 Hollywood'un uçakları
 İç hatlara düzenleme geliyor
 AB'nin ilk komiseri Mithat Paşa
 Duvarlar sanat eseri oldu
 70 gramlık ayakkabı
 İnsanlık Suçu
 Hitler'in Berlin'deki havalimanı kapanıyor
 7E7'ye rakip Boeing'i kızdırdı
 Havuzlar evin içine girdi
    Aktüel Pazar Yazarlar
    Güncel
  » Hobi
    Röportaj
    Gurme
    İyi Yaşa
GÜNTAY ŞİMŞEK
Uçakta 9 saat deliksiz uyku
Evet yanlış duymadınız.
Haydi Kızlar Okula! kampanyası hız kesmiyor
Haydi Kızlar Okula! kampanyası hız kesmiyor
Willows Foundation, Türkiye'de eğitim düzeyi düşük bölgelerde...
Avrupa Birliği'ne şarap yudumlayarak giriyoruz
Avrupa Birliği'ne şarap yudumlayarak giriyoruz
Geçenlerde İstanbul'da bir müzayedeyi şaşkınlıkla izledim. Şaşırtıcı...
Evlat edinmek İslam dinine aykırıdır, tehlikeleri vardır
İslami kesimin yakından tanıdığı, kitapları onlarca baskı yapan yazar...
Tuale düşen kahve falı
Ressam Ertuğrul Ateş, 'Harem' adını taşıyan yeni sergisiyle, çok yakında...
Kent Orkestrası yıldızlarla çalacak
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kent Orkestrası 2005 yılında Aşkın Nur Yengi,...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.