Uluslararası finans kuruluşu Lehman Brothers'ın son araştırma notlarından birinin başlığı "Eşitler Arasında Sonuncu"ydu. Türkiye'nin AB üyeliğinin ele alındığı notta "Herkes eşittir...Ancak bazıları daha eşittir" denilerek, müzakere sürecinde özel muameleye maruz kalabileceğimiz anlatılıyordu. Fransa, Avusturya ve Almanya gibi ülkelerdeki tartışmalar da gösteriyor ki Avrupalıların Türkiye'nin AB üyeliği fikrine alışması zor olacak ve zaman alacak. Türkiye'nin AB üyeliği konusunda sadece finans kuruluşlarının bültenlerinde değil yabancı medyada da çok sık yazılar çıkmaya başladı. Bunlardan ikisi dikkatimi çekti. İlki Bloomberg ajansında yer alan Matthew Lynn imzalı bir yorum. "Türkiye hem fakir hem de kalabalık" diyor Lynn. Geçen yıl açıklanan global rekabet gücü raporunda Türkiye'nin 102 ülke arasında 65'inci olduğunu hatırlatıyor. Türkiye rekabette Vietnam, Fas ve Dominik gibi ülkelerin bile gerisinde kalmış. Lynn'in vurgulamak istediği başka bir şey var: Türkiye 2025'e kadar bölgesel ve tarımsal destek olarak 16 milyar euro alacak. Normal koşullarda iyi para. Ancak Türkiye'nin nüfusu dikkate alındığında kişi başına sadece 230 euro ediyor. Bu parayla bir ülkede dönüşüm sağlamak imkansız. O halde ne yapmak lazım? İrlanda örneğini veriyor Lynn. İrlanda AB'den çok fazla kaynak almadan inanılmaz bir dönüşüm gerçekleştirdi. Türkiye'ye verilen mesaj açık: AB kaynaklarına güvenmeyin çünkü sizi zengin edecek kadar kaynağımız yok. İş size kalıyor. Eğer güçlü politikalar uygularsanız refaha kavuşursunuz. Aksi takdirde AB üyesi olsanız da olmasanız da fark etmez, refahı unutun. Belki umut kırıcı gelebilir ancak gerçekçi bir yorum... Geçen haftalarda dikkat çeken ikinci yazı ise Wall Street Journal'daydı. Yazan Theodore Couloumbis adında bir Yunanlı profesör. Couloumbis iki ülke arasındaki düşmanlıkları hatırlatarak başlamış yorumuna. Geçmişte bir gün bir Yunan radyo spikerinin konuşmasını aktarıyor: "Size bir iyi bir de kötü haberim var, sayın dinleyiciler" demiş spiker. "İyi haber, ülkemizde enflasyon düşüyor. Kötü haber, Türkiye'de de düşüyor." Derken 1999 depremleri olur, iki halk arasında yakınlaşma başlar. Bunu liderler izler ve Egenin batısındaki hava değişir. "Buradaki insanlar köşeye itilmiş ve izole olmuş bir Türkiye yerine, demokratik ve refah içindeki bir Türkiye'nin bizim için daha iyi olduğunu anladılar" diyor profesör Couloumbis ve ekliyor "Atina'daki yeni hava Türkiye'ye koşulsuz bir destek verdiğimiz şeklinde de algılanmasın...Ancak Atina ve Lefkoşa'daki Rumlar bilmeli ki, ortadaki sorunlara kalıcı bir çözüm ekonomik dönüşümünü gerçekleştirebilen ve demokrasisini güçlendiren bir Türkiye ile daha kolay olacak. " Türkiye Avrupa'da çok tartışılacak. Aynen Fransa'da olduğu gibi bir çok ülkede iç siyasete meze olacak. Ama unutmamak lazım yüzyıllarca birbirleriyle en kanlı savaşları yapan Almanya ve Fransa Avurpa Birliği'nin temelini atarken birçok Alman ve Fransız bu fikre şiddetle karşı çıkmışlardı...