kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cuma
    Cumartesi
  » Aktüel Pazar
    Otomobil
    Sinema
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Ali Poyrazoglu @ SABAH
 

Basın sopayı vurun, vurun, vurun

Zina meselesini hallediyoruz; ardından dayak işine de derhal bir çözüm üretirsek Avrupa Birliği'ne girmek için hiçbir sorunumuz kalmayacak. Eğitim sisteminin bir türlü toparlanamamasının nedeni, okullardan falakanın kaldırılmış olmasıdır! İnşallah falaka yakın bir gelecekte okullarımızdaki yerini alır, böylece yeniden, edepli bir toplum haline geliriz. Geleceğin sahipleri olan gençlerin geleceğe sağlam bir şekilde hazırlanmaları gerekir. Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur. Demek ki çocuklarımızın bedenlerini sağlamlaştırmak görevimizdir. Dövülen çocuğun eti sıkışık olur, diri olur. Onları ufacıkken dövüp, hayatın indireceği darbelere hazır hale getirmeliyiz, böylece okulda, askerde, iş hayatında, evlilikte yiyecekleri dayaklara hazır olsunlar. Örneğin kız çocuklarını beş yaşından itibaren saçlarından tutup yerde sürüklemeliyiz; üniversitelerde karşılaşacakları bu uygulamaya hazır hale getirmeliyiz. Ancak o zaman okullarını başarılı öğrenciler olarak bitirebilirler. Oğullarımızı bol bol tekmelemeli, yumruklamalıyız. İleride karılarına kızlarına nasıl davranacaklarını sıcak aile yuvasında öğrenmeleri yaşamlarını kolaylaştıracaktır. Onlar dayak yerken, kafalarından, ileride büyüdüklerinde sizi bir güzel benzetmeyi geçireceklermiş; olsun, varsın geçirsinler. Çocuğa atılan dayak, uygulanan şiddet, işkence insanlık suçuymuş. Olsun. Suçsuz insan, hatasız kul olur mu? Hüseyin Portakal denen bir eğitim bilimcisine göre 'çocuk gördüğü cezayı yaptığı bir hataya karşılık gibi almaz, bunu daha çok kendisine yöneltilmiş bir düşmanlık sayabilir'miş. Saysa ne olur, saymasa ne olur. Yumruk kadar çocuk zaten, kodum mu yumruğu oturturum.

HEM ATILIR HEM YENİLİR
Çocuğu dövmeyelim de hayata hazırlanmadan mı çıksın toplum içine lan Portakal? Sana diyorum Portakal, orada kal! Kal olduğun yerde ortalığı bulandırma! Çocuk dediğin dayak yiye yiye hem dayağa alışacak hem dayak atmasını öğrenecek. Yoksa ne evden çıkabilir, ne okula gidebilir, maça bile gidemez be! İleride evlense, dayak yememiş adam kendi çocuğunu eğitebilir mi? Aziz okuyucularım, görüyorsunuz ki artık uyandım. Ben çocuklara atılan dayağın kötü bir şey olduğuna ikna edildim; kandırılmıştım! Çocuklara uygulanan saldırganlığın bize, okulda öğretmen şamarı, askerde çavuş sopası, evde koca dayağı, polis falakası, elektrik işkencesi, cinsel şiddet, taciz, tecavüz, terör, linç, yargısız infaz olarak geri döneceğini düşünüyorum. Evde başlayan dayağın, hastalıklı bir toplumun, sorunlu saldırgan insanlar yığınının tohumlarını attığına inandım. İnanıyordum. "Çocuklara baskı ve şiddet uygulayan insanlar üreten sistemin elden geçirilmesi gerektiğini düşünmeli, çağdaş ve aydınlık insan", diyorum. Yanılmışım. Yazıyı yazarken gerçekleri gördüm. Burası ne biçim memleket? Diyorlar ki "Dayak attıktan sora bir de özür dilemeyin. Ayıptır. Bir insanın canını acıtmak, sonra özür dilemek ikinci dayağa hazırlıktır." Bak bak sen! "Çocukları dövenlerin hasta olduğu düşünülmeli. Tedavi ettirilmeliler." Bak bak sen, yok yaaa. "Çocuklara uygulanan şiddetin en önemli boyutu, en vahim boyutu ilkokullardaki dayak olaylarıdır. Polisler gibi öğretmenler de eğitilmeli." Portakal denen narenciye diyor ki "Bir toplumda şiddet ve saldırganlığın kuşaktan kuşağa geçen bir davranış kalıbı olmasını önlemek için, önce ailede ve okulda çocuklara uygulanan şiddet ve baskının kaldırılması gerekir. Saygı görmeyen çocuk, saygı göstermiyor, gösterdiğiyse klasik eğitimin koşulladığı ikiyüzlülük oluyor." Bak sen bak, Sayın Portakal neler de biliyormuş! Ben artık gerçekleri görüyorum, bu yazıyı yazmak içimi aydınlattı! Çocuklarınızı evde hafif hafif döverek yaşama hazırlayın. Nasıl olsa pata küte herkesin birbirine kıyasıya vurduğu bir yaşamın ortasında bulacaklar kendilerini. Hayata idmanlı atılsınlar. Vurun, gözlerinin yaşına bakmayın... Ağaç yaşken eğilir, vurun... Çocuğunu dövmeyen dizini döver... Basın sopayı. Vurun... Vurun...

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Tatil dolayısıyla ömür boyu kapalıyız   / 03-10-2004
 Milli Yasaklama Bakanlığı kurulmalı!   / 19-09-2004
 Gelin birlikte düşünelim   / 12-09-2004
 Basın sopayı vurun, vurun, vurun   / 05-09-2004
 Vur gözünün üstüne   / 29-08-2004
 Kendinizle barış görüşmeleri   / 22-08-2004
 İtiraf ediyorum   / 15-08-2004
 Melekler nasıl uçar?   / 08-08-2004
 Lüküs hayat   / 01-08-2004
 Gülümseyen insanlar adası   / 25-07-2004
    Aktüel Pazar Yazarlar
  » Güncel
    Hobi
    Röportaj
    Gurme
    İyi Yaşa
ALİ POYRAZOĞLU
Bilesin ki seni içime gömdüm
Perşembe akşamı "Havada...
REFİK DURBAŞ
Para, el kiri mi?
Henüz ayın başında sayılırız, "zam"...
Yemeğin lezzeti kokusunda
Koku alma duyusu, bir gurmenin en önemli organı. Eğer kokusunu alamazsak,...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.