kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cuma
    Cumartesi
  » Aktüel Pazar
    Otomobil
    Sinema
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Ali Poyrazoglu @ SABAH
 

Gelin birlikte düşünelim

Yeni bir eğitim yılı daha başlıyor. Başlasın bakalım. Ben okullara tiyatro dersleri konmasını çok istiyorum. Bütün çocuklar oyuncu mu olacak? Yoo... Binde biri olsa yeter. İsteyen meslek olarak seçip, eğitimini alıyor. Okulda ya da usta-çırak ilişkisiyle yetişip, yeteneğini parlatıp oyunculuk sanatının içine atlıyor, isteyen. "Bu işi meslek olarak seçmeyeceklerden ne istiyorsun?" diyebilirsiniz. "Ötekiler de birer iyi tiyatro izleyicisi olsunlar diye mi tiyatro sanatıyla içli dışlı olmalarını istiyorsun?" diye de sorabilirsiniz. Keşke olsalar. Yaşamlarını sanatla, kültürle içiçe kurgulayanlar, hangi mesleği yaparlarsa yapsınlar daha mutlu, daha başarılı oluyorlar. Hem özel hayatlarında, hem iş hayatlarında ayaklarını daha sağlam basıyorlar yere. Daha yaratıcı, daha çözüm üreten, daha karşı karşıya kaldıkları sorunları, bütün boyutlarıyla kavrayan insanlar oluyorlar. En can alıcı soruları sorabiliyorlar... Yanıtlardan yeni sorular üretiyorlar, yaratıcı oluyorlar. Yaptıklarının değil, yapamadıklarının, yapmadıklarının hesabını vermeye çalışıyorlar kendilerine. Bütün gelişmiş ülkelerde, öğrenciler, ilkokuldan başlayarak tiyatro çalışmalarının ortasında buluyorlar kendilerini. Tiyatro çalışırken, yaparken, düşünürken neler mi oluyor?

TİYATRO ANA DİLİMİZ
Yazılmış bir oyundan yola çıktıklarında ya da sıfırdan, ekip çalışmasıyla yaratacakları bir projede, anlatacakları öyküde yer alan insanlar üstüne düşünüyorlar, araştırma yapıyorlar. Oyunu çözmeye, anlamaya çalışıyorlar. Çözdüklerini seyircilere en uygun anlatabilme yöntemini bulabilmek için sürekli prova yapıyorlar... Öykülerini anlatacakları insanların duygularını, düşüncelerini, davranışlarını çözebilmek, anlayabilmek için ekip olarak, bireysel bakışlarını da koruyarak ortak bir akıl üretmeye çalışıyorlar. İnsan üstüne, insana olup bitenler üstüne uzun uzun düşünmek için gerekli bütün yöntemlerden faydalanan bir ekip olmaya çalışıyorlar. İster tiyatroda, ister başka işte başarılı bir ekip oyuncusu değilseniz ne iş yaparsanız yapın, başarıyı ıskalarsınız. Tiyatroda bir yönetici yol göstericiliğinde ekip çalışması yapılıyor. Okulda da yaşamda da her iş yöneticiye güvenen, onu çabuk kavrayan, yaratıcı öneriler getiren, çevik takımlarla başarı yakalanıyor. Yalnızca iş hayatından sözetmiyorum. Mutluluğu yakalayabilmek de iyi bir takım oyunu gerektiriyor. Tiyatroda içinde doğup büyüdüğünüz 'anayurt'unuzla yani anadilinizle sağlam, derin, zengin ve bilgili bir ilişki kurmanın yolları keşfediliyor. Dilimiz bizim anayurdumuzdur. Onun içine doğarız. Düşünce sistemimizin sınırları ve zenginliği dille olan ilişkimizle doğru orantılıdır. Dönelim tiyatroya... Bir dili en iyi öğrenebileceğiniz, en esaslı laboratuar, tiyatrodur. Anadilinle ilişkin sağlam değilse sağlam bir düşünce sistemi, dünya görüşü oluşturman olanaksızdır. İkinci, üçüncü dilleri iyi öğrenmek zorlaşır. İyi Türkçe bilmiyorsan, iyi İngilizce, Fransızca, Japonca, öğrenemezsin. Tiyatroyla uğraşanların dille olan ilişkileri çok sağlamlaşıyor. Eh, okuldan sonra ne iş yaparsan yap, bu da çok gerekli... İki lafı bir araya getiremeyenden, sanatla kültürle ilişkisi olmayandan ne iyi avukat çıkar, ne reklamcı, ne beyin cerrahı, ne yönetici, ne bankacı... Ne mimar, ne mühendis... Ayrıca tiyatroda vücut dilini de dengeli bir biçimde kullanmayı öğrenirsin. Tiyatro insanın özüne saygı gösteren, çağının tanığı olan, kendi diliyle anlatamayanlara dil olan, yaşamla ilişkimizi sürekli yenileyen bir sanattır. Bizi çok eğlendiren bir sanattır. Güldürerek eğlendirir, düşündürerek eğlendirir... İnsanı yok eden, çağımızın en büyük hastalıklarından yalnızlığa, tekdüzeliğe, robotlaşmaya, yaşamı otomatiğe bağlayıp ıskalamaya toplu bir meydan okumadır tiyatro. Okullar, meydan okuyup, yaşamı, dünyayı sorgulamayı öğretmeyecekse ne öğretecek? Bu iş üstüne enine boyuna düşünüp, bir an önce tedbirler almalıyız. Ben düşünüyorum. İsteyen beni arasın birlikte düşünelim.

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Tatil dolayısıyla ömür boyu kapalıyız   / 03-10-2004
 Milli Yasaklama Bakanlığı kurulmalı!   / 19-09-2004
 Gelin birlikte düşünelim   / 12-09-2004
 Basın sopayı vurun, vurun, vurun   / 05-09-2004
 Vur gözünün üstüne   / 29-08-2004
 Kendinizle barış görüşmeleri   / 22-08-2004
 İtiraf ediyorum   / 15-08-2004
 Melekler nasıl uçar?   / 08-08-2004
 Lüküs hayat   / 01-08-2004
 Gülümseyen insanlar adası   / 25-07-2004
    Aktüel Pazar Yazarlar
  » Güncel
    Hobi
    Röportaj
    Gurme
    İyi Yaşa
ALİ POYRAZOĞLU
Bilesin ki seni içime gömdüm
Perşembe akşamı "Havada...
REFİK DURBAŞ
Para, el kiri mi?
Henüz ayın başında sayılırız, "zam"...
Yemeğin lezzeti kokusunda
Koku alma duyusu, bir gurmenin en önemli organı. Eğer kokusunu alamazsak,...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.