kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cuma
  » Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    Sinema
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Kırmızı Ev'de sanat zirvesi
Kırmızı Ev'de sanat zirvesi

Koleksiyon röntgencileri, bir ev gibi dizayn edilen sergi salonunda eser-sahip ilişkisine yakından tanık oluyor.

Bir gün, bir tablosunu aldığım genç bir ressamı, yaptığı tuvali bir de "Gelin gittiği" yerde görsün diye evime davet etmiştim. Sanatçı kapıdan içeri girer girmez, atölyesinden çıkan bir eserin yabancı bir evde nasıl bambaşka bir objeye dönüştüğünü anlatmaya başlamış ve bütün geceyi, ona daha iyi bir yer bulma umuduyla evimin her metrekaresini didik didik ederek geçirmişti. O gün, kimi sanatçıların, eserleriyle alıcıları arasındaki ilişkiyi kıskandıklarını fark ettim ve tanıdığım birkaç sıkı koleksiyoncuyu gözlemlemeye başladım. Bir eserin peşinden binlerce kilometre katetmeye üşenmediklerini, yeni bir parça bulduklarında nasıl bir adrenalin patlaması yaşadıklarını anladıkça da, bu tutkuyu seyretmeye iyice sardırdım. Hele hele, Londra ve Paris'teki ünlü müzayede salonlarında yaşanan psikolojik savaş, "Meraklıları için" bir macera filmi kadar heyecanlıdır.

200 SANATÇI 500 ESER
Bu meseleye kafasını takan bir ben değilmişim meğer. Bugünlerde "Parizyenler" akın akın şehrin en havalı mekanı olan "Kırmızı Ev"e koşturup, koleksiyonculuk tutkusu hakkında ahkam kesiyorlar çünkü buranın kurucusu Antoine de Galbert cin gibi bir fikir bulmuş. De Galbert, çulsuz bir galerici olduğu uzun yıllar boyunca hep koleksiyonculara özenir, onların evlerine girip çıkarken, bir koleksiyonun nasıl oluştuğunu hayranlıkla seyreder. Sonra eline bir miras geçince, nihayet muhteşem bir koleksiyon oluşturur. Ardından da kendisi gibi, başkalarının koleksiyonculuk lüksünü "Röntgenlemeyi" sevenleri mutlu edeceğini düşünerek, dünyanın dört bir yanındaki koleksiyoncu dostlarından bir ricada bulunur: Satın aldıkları eserlerle kurdukları ilişkiyi anlatmalarını ister. Bunun için de, onlardan, eserlerini koydukları odayı olduğu gibi "Ödünç alır". Ve dünyanın dört bir yanından 16 ünlü koleksiyoncunun evlerindeki birer oda, Paris'teki iki bin metrekarelik sergi salonunda bire bir yeniden kurulur. Birinin ofisi, bir diğerinin salonu, kiminin yatak kiminin yemek odası... Maksat, seyirciyi "Röntgenci" yerine koymak, bir kapının ya da pencerenin aralığından, onların sahipleriyle olan özel ilişkisini göstermek... Sergide, çoğu dünyaca ünlü olan iki yüz sanatçının beş yüz eserinin gerçek hayatlardaki yerini anlıyorsunuz. Bir evin salonunda çağdaş eserlerle antikaların nasıl bir arada yaşadığını görüyorsunuz. Bir başka evin tavan arasında duran kafatası ve asırlık insan kemiklerini görünce bir insanın bunlarla nasıl yaşayabildiğini sorguluyorsunuz. Bir yatak odasındaki erotik objelerle işkence aletine dönüştürülmüş sanat eserlerini görünce sahiplerinin ruh sağlığından kuşkuya düşüyor ama bir yandan da çok etkileniyorsunuz. Birkaç yüz bin dolarlık bir eserin bir tuvaleti süslediğini fark edince ister istemez sahibinin ihtiyaç molasını fena halde kıskanıyorsunuz. Başka bir tuvaletteyse asırlık ikonaları görüyor ve "Aynı eser bir müze koleksiyonunda olsa günde on kere nem oranı ölçülürdü" diyorsunuz. Kesin olan tek şey şu ki, "Koleksiyonculuk aşkı"; birçok yeni zenginin yaptığı gibi bir danışmana paralar döküp "Hadi canım, koş bana bir koleksiyon al" demek değil; onu kendi zevkine göre, zamanla, peşinden koşarak oluşturmak ve onunla yaşamanın keyfini çıkarmaktır...

Sedef Ecer

DİĞER GÜNCEL HABERLERİ
 700 yıllık müzeye 'personel' kilidi
 21. yüzyıl kadınları için antikalar
 Paris ve Londra Baleleri aynı sahnede
 Herkes onu örnek alıyor
 Akupunktur şimdi de hayvanlar aleminde
 Evler kutsal sığınağımızdır
 İki gazeteciye geçmiş olsun
 Bu bahçede her şeyi unutun
 Kısa... Kısa...
 Haftanın Kitapları
 Şöhretini örümceğe borçlu
 Gerçek aşklara acilen ihtiyacımız var
 LÖSEV Pazarı Askeri Müze'de
 Çeşme'de ekim keyfi
 Ustalar Geniş Açı'da
 Paris'te son moda 'Da Vinci Turları'
 Savaşı Türkiye'de unutacaklar
 Sokak bile onları korkutuyor
 Osetya'da da aynı dert var
    Cumartesi Yazarlar
  » Güncel
    Yaşama Dair
    Sinema
    Gurme
BALÇİÇEK PAMİR
Kötülük genetik mi yoksa sonradan...
KENAN ONUK
Konser mevsiminde yeni eserler
Ekim ayı ile birlikte,...
Rumeli Caddesi eski günleri arıyor
Rumeli Caddesi eski günleri arıyor
1950'li yıllardan itibaren marka ve şık giyimin İstanbul'daki en...
Burası otopark haline geldi
Burası otopark haline geldi
Rumeli Caddesi'nin ünlü mağazalarından İpekyol'un koordinatörü Necdet...
Çok klasik çok da güzel
Uzak Ülke, izlendiği kadar da dinlenen bir film. Gerçek karakterlere...
Robotlar dünyası bir başka âlem
Bilim-kurgunun önemli yazarı İsaac Asimov sinemada pek...
Çare soğutuculu şarap kavlarında
Dünyanın belli başlı ülkelerinde şarapseverler yaz kış şarabı özel dolaplarda...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.