Karşılıksız sevgi
Fenerbahçe Manchester'den koltuğunun altına aldığı tavlayla sahaya çıktı. Tribünler ayaklandı. Hezimetin mimarları, sevginin bekçilerinin çağrısıyla tribünlere yönelip, kollarını kaldırdı. Üstünde "üç mars" yazan tavlalar yere düştü. Saracoğlu'nda yine tek vücut vardı. Bu gaz takıma yetti zaten. İlk 10 dakika, 20 dakika derken Denizlispor sahasında savunmasını beşlemeye zorlanıp, alan kapatmaya başladı. Seyir açısından zevkli, skor açısından ise sıkıntılı anlar başladı. Fenerbahçe açısından doğrular sahadaydı. Top kanatlara oynanıyordu. Oyun alanı genişletiliyor, rakibe karşı ciddi bir tehdit oluşturuluyordu. Sağdan Serkan çok etkiliydi, soldan Ümit verimsiz. Tuncay'ın "cami avlusuna bıraktığı" sol kulvar görevi, Fenerbahçe takımını topallatmaya başladı. Van Hooijdonk ve Nobre sürekli ver - kaç deniyor. Ancak göbekten rakibi açamıyordu.
Seyirci mertebe yükseltti En net pozisyonu Tuncay'ın aşırtma pasında, Hollandalı kaçırdı. Bize kalan ise tek bir kötü söz söylemeden, karşılıksız sevgi ile takımlarını destekleyen Fenerbahçe seyircisinin, "büyüklük" mertebesini aşıp, taraftarlık bazında "miraç"ı gerçekleştirdiği görmekti. İkinci yarıda Serkan - Mehmet Yozgatlı değişikli ile Fenerbahçe atakları iyice tek kanada yıkıldı. İlk yarıda Mustafa Çulcu'nun "penaltı" yorumu yapmadığı iki pozisyonun ardından, ikinci yarıda "Aziz Pierre"in, sonra da Alex'in yan direk temizliklerini izlendi. 69'da Nobre ile gelen gol, bir hayat soluğuydu. Yorgunluk izlerinin belirdiği dakikalar başlarken, F.Bahçe avantajı yakaladı. Kazanmayı böylesine isteyen, gol için ısrar eden, akıllı top dolaştıran ve bazı anlarda "yetenek rahatsızlıklarına" rağmen vazgeçmeyen Fenerbahçe takımının "kişiliğini" bozmaya , değil bir Manchester, altı tanesi gelse yetmeyeceği kanıtlandı. Fenerbahçe "taşı delecek" kadar azimliydi. Ligin "ağır delikanlıları", Malatya'nın ardından Denizli'yi geriye iten de bu özgüven ve karakter. Giray Bulak sanki bunları biliyormuş gibi takımını soğukkanlı tutmayı başarıp, bireysel olarak yüksek kıvamdaki rakibine çok az faulle oynatmayı başardı. Kısa paslarla rakibin baskısını kırmak istedi. Ancak sahayı daraltan rakibi karşısında top taşıyan oyuncusu olmamasının eksiğini hissetti.
|