Siyasetteki balayı döneminin sonu mu?
Başbakan'ın bir açıklaması ile her şey ters yüz oldu. Bugünkü hükümetin en başarılı olduğu, en çok önem verdiği konu AB'nin Türkiye ile müzakerelere başlaması tehlikeye girdi. Cuma gününden bu yana yaşananlar ekonominin ve mali piyasaların başına taş düşmüş etkisi yaptı. AB'den müzakere takvimi alınmasında en kararlı olan, bu konuda en çok çalışan, aynı zamanda bundan en çok siyasi yararı elde edecek kişi, baltayı taşa vurdu. Kimsenin ağızını bıçak açmıyor. Kimsenin söyleyeceği bir şey de yok. Bir anlamda herkes gafil avlandı. Cuma gününden bu yana yaşananlar, aynı zamanda ekonominin en önemli çıpası haline gelen AB beklentisine darbe vurdu.
Çarpı 2, bölü 2 formülü AB'den müzakere takvimi alınması sürecinin ekonomiye etkisi Dr. Can Baydarol'un formüle ettiği gibi, "çarpı 2, bölü 2" olabilir. İşin "çarpı 2"si müzakerelerin başlaması veya Türkiye'ye evet denilmesinin ekonomiyi katlamasını, iyi gelişmeleri duble yapmasını; "bölü 2" de Türkiye'ye hayır denilmesinin ekonomiyi yarı yarıya daraltmasını ifade ediyor. İşte, piyasalar ve ekonomi işin evet tarafına daha yakın dururken, bu son gelişme dengenin hayır tarafına doğru kaymasına neden oldu. Temel endişe kaynağı bu. Dolayısıyla durum düzeltilme yoluna gidilmezse, hükümet geri adım atacak formülleri bulamazsa, ekonominin ve piyasaların durumu çok daha zor olabilecek.
Kalıcı hasarı var Kaldı ki, iş düzeltilse bile, AB'de Türkiye muhaliflerinin eline müthiş bir koz verildi. AB kamuoyunda Başbakan Erdoğan ve Türkiye hakkında "Bizden değil, kimyamız uyuşmaz" gibi yargıları ön plana çıkartacak. Bir kere sinek çorbaya düştü. Bu işte hükümet geri adım atsa da, ortada onarılamayacak bir durum var ve belli bir hasar oluştu. Bu da rapora yansıyacak. Muhtemelen Türkiye raporu şartlı çıkacak, aralıkta müzakerelerin başlatılması da şartlı olacak. Bu seçenek ne evet ne de hayır seçeneği. Bu da, Türkiye konusundaki belirsizlikleri bitirmeyecek. AB ile müzakere sürecinden beklediğimiz yararı sağlamamız mümkün olmayacak. İşte size Türkiye'nin önündeki kördüğümlerden biri.
Kerkük sorunu AB konusunda bu olumsuz gelişmenin yanında sonbahara girilirken iki riskli gelişme daha gündeme girebilir. Bunlardan biri Irak'taki nüfus sayımıdır. Kerkük'e sahip olma iddiaları olan Kürtler'in son zamanlarda nüfuslarını artırmak için çeşitli yöntemlere başvurdukları belirtiliyor. Eğer ekim ayında yapılması planlanan nüfus sayımı Kerkük'te Türkler'in sayısını olduğundan daha az, Kürtler'in sayısını fazla gösterirse, bu kent Kürtler'e kalır. Böyle bir gelişme de, Türkiye'yi çok zorlar. Nüfus sayımı ile ülkenin gündemine bir de Kerkük girer. Nasıl çözüleceği bilinmeyen, çözümü zor bir kördüğüm daha Türkiye'nin önüne gelmiş olur.
Balayı döneminin sonu Bir de iktidar partisinin durumu var. Meclis'in açılmasıyla iç siyasi gelişmeler ve çekişmeler daha hızlanabilir. ABD'nin faiz artırımına gideceğinin açıklandığı 2004 ilkbaharı nasıl ekonomide yaşanan 1.5 yıllık balayı dönemini sona erdirdiyse, AB açıklamaları ve Kerkük'teki gelişmeler de, 2004 sonbaharında siyasetteki balayı dönemine son verebilir. Bunun şimdilik üç güçlü işareti var.
Sonuç: "Gerçeğin hakkını, sadece hatalar verir" J. Renard n
|