kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
  » Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cuma
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    Sinema
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Yarım asırdır süren sevda
Yarım asırdır süren sevda

Günümüzde artık üretilmeyen lambalı radyoların yaşayan son ustası olan 78 yaşındaki NUSRET BERİŞA, artık hiç müşterisi kalmasa da Balat'taki dükkanını her sabah erkenden açıyor.

Artık sadece kimi evlerde, otellerde ve müzelerde birer nostalji objesi olarak yerlerini alan lambalı radyoların, yaşayan son tamirci ustası 78 yaşındaki Nusret Berişa, neredeyse hiç müşterisi kalmasa da haftanın 6 günü dükkanını açarak sabah erkenden işbaşı yapmayı sürdürüyor. Balat'taki 8 metrekare dükkanında 100'ü aşkın radyosu olan Nusret Usta, tek dileğinin ölmeden önce radyolarının satılarak hurdaya gitmekten kurtulması olduğunu söylüyor. Nusret Usta'ya üst üste yerleştirdiği radyoların arasında, sadece iki kişinin sığabileceği daracık dükkanında yaşam öyküsünü sorduk. Berişa'nın radyo sevdası, Yugoslavya Prizren'deki Türk mahallesinde bağlar içindeki evlerinde yaşarken, uzun dalga Ankara'yı dinlediği gençlik yıllarında başlamış. II. Dünya Savaşı'nın yakın tanıklarından olduğunu öğrendiğimiz Berişa, bir de Prizren'de Naziler tarafından 6 ay süreyle askere alındığı yıllarını da anlattı.

-Kaç yıldır radyo tamir ediyorsunuz? 1959 yılından beri Balat'tayım. İlk dükkanım bodrum katındaydı. Sonra büyük bir dükkana taşındım. O zamanlar insanların evlerinde hep lambalı radyo vardı, bayağı iş yapıyordum. 7.5 liraya bir ibresini takıyorduk. O bina satıldığı için on yıl önce bu 8 metrekare dükkana taşındım. Çok küçük ama ne yapayım, kirası 70 milyon.

-Burada kaç radyo var? Ben bile bilemem. Yaklaşık 100 tane vardır herhalde. Benim bu radyolar, saklıyorum. Çünkü bu işi yaparken malzemeleri lazım. Piyasam yok benim. Bazen satın almaya geliyorlar, bazen de radyolarını tamire getiriyorlar.

-Ayda kaç kişi geliyor mesela? Öyle bakarsan durgun. Epey durgun. Bir iki senedir

senedir bayağı durgun.

-Ama siz hep işe geliyorsunuz... Ne yapıyorsunuz burada her gün? Yahu duramam ben başka bir yerde. Geliyorum tabii. Ben işimi çok seviyorum. Başka bir iş verseler, çok kazanırsın deseler hiç istemem. Bak Başakşehir'de kızım ve oğlum var. Dün gece onların yanındaydım. Ama sabah erkenden gene dönüyorum geriye. Buraya geldim mi huzur buluyorum. Ne zaman istersem indiririm bir tane tamir ederim, koyarım ortaya ki gelen sordu mu, bir tane beğenip alabilsin. Bazı yapamadığım radyoları eve götürüyorum, onlarla harp ediyorum kendi kendime, illa yapacağım.

-Peki hiç satın alan çıkıyor mu? O da durgun işte. Durgun ama ben hâlâ ümitle yaşıyorum. Bütün gayem satılmaları. Ben daha ne kadar yaşayacağım... Hiçbir zaman tamir işi ile para kazanamadım ama olsun. Torunlar bunların kıymetini bilmez. Bilse de ne yapacak satamaz, edemezler. Hurdaya gidecek bu radyolar. Ben bunların yaşatılmasını isterdim. Kültür Bakanlığı sahip çıkarsa mutlu olurum.

-Ne kadar peki buradaki radyolar? Bir tane var, eve götürüp tamir ettim, burada berbat olmasın diye. O radyo 350 milyon yapar. 80 milyona var. Böyle fiyatlar koyuyorum.

-Çabuk bozulurlar mı? Elden geçirdiklerim kolay bozulmaz. Evlerinde radyosu olanlar bunları süs olarak koyuyor. Halbuki tamir edilse çalışırlar.

-Çocuklarınız mesleği öğrenmek istemedi mi? Bunun için meraklı olmak lazım. 1996'da İstanbul Üniversitesi profesörlerinden Selim Kovan geldi. 'Ben seni çok aradım, sana çırak olmak istiyorum. Haftada bir kez rahatsız ederim seni, kabul eder misin?' dedi. Ben de 'İstersen haftada üç sefer gel' dedim. Biraz kavradı ama vakti yoktu onun.

-Siz gençliğinizde nasıl merak salmıştınız lambalı radyolara? Biz Yugoslavya'da Prizren'de oturuyorduk. Orada hep Türkler oturur. Benim dedem Türkçe'den başka dil bilmezdi. Ne Arnavutça, ne Sırpça. İlk radyoyu 1935'te komşuda gördüm. Sonra bizim de radyomuz oldu. Ben uzun dalga Ankara'yı çok dinliyordum. Şark yılları, yurttan sesler... O zaman Türk Sanat Müziği'ni çok seviyordum. Prizren'de herkesin bağları vardı. Annem babam, 'Sen Türkiye'ye git bari, çok hevesleniyorsun' dediler. 1952'de Adnan Menderes gelmişti Zagrep'e. Herkes sevinçten havalara uçmuştu. Ben o yıl doğan ilk çocuğumun adını Adnan koydum. Sonra çoluk çocuğu alıp 1959'da Balat'a yerleştim ve ilk tamirci dükkanımı açtım.

-II. Dünya Savaşı'nda Naziler tarafından 6 ay süreyle askere alındığınızı öğrendik. Anlatır mısınız o yılları? Evet, 1944'te Almanlar Yugoslavya'yı işgal ettiler ya, Prizren'de sokaktan bütün gençleri toplayıp kışlaya götürüyorlardı. Beni de boyum uzun diye aldılar. Ben çok korkuyordum. SS ölüm armaları vardı kollarında. Topladıklarını Rus cephesine gönderiyorlardı. Giden geri dönmüyordu, kışa dayanamıyorlardı. Bizi evvela üniforma giydirip Belgrat'a gönderdiler. Ben geri hizmete alındım. 'Org. Tod' yazıyor kolumuzdaki Alman armasında. Benim komutanım oranın, bütün Kosova'nın ve Makedonya'nın başkomutanı idi. Yalnız soyadını hatırlıyorum; Broh. Beni nefer olarak seçti kendine. Neferi, yani hizmetçisi. Komutanlar güzel evlerde oturuyor şehirde. Motorlu bir askerle birlikte gidip kahvaltısını alıyoruz; bir dilim marmelat, bir tane de tereyağı, bir tane de beyaz peynir o kadar, iki dilim ekmek. Sonra Almanlar çekildi. Prizren'e geri döndüm.

-Bugünün teknolojisi karşısında neler hissediyorsunuz? Geri kaldığımı hissediyorum. Yeni teknolojiye bu yaştan sonra ne merakım olacak? Geç kaldım. O zaman üniversiteye gitseydim belki bir yerlere gelirdim. İlkokulu, ortaokulu sanat okulunda okudum. Ben hep kendi kendimi öğretmişim.

YILDIZ ATEŞ MERKEZ

DİĞER GÜNAYDIN HABERLERİ
 Miniklere eğlenceli dinletiler
 Muazzez Ersoy eski eşine ateş püskürdü
 O Şarkılar çok tuttu
 Kendi kendime söyleyecek şarkılarım olduğuna inandım
 Mutsuzluk garanti!
 İçlerindeki lideri Likya'da keşfettiler
 Aynı çatı altında dört sergi
 Vitrin Meleği
 Faruk Saraç'ın yeni markası Zenana
 Fever ile 50'lerden bugünlere
AYŞE ÖZYILMAZER
Evlilik sudur, iç iç kudur!
Cok şükür Allah yüzümüze...
GÜLSE BİRSEL
Ey yükselen yeni nesil
Farkında mısınız bilmem, son...
AYŞE TÜTER
Lezzet Güneşi
Piliç mozaik rosto
Pilicin üzerine...
Ne dolar ne de altın tercihleri gayrimenkul
Ne dolar ne de altın tercihleri gayrimenkul
Onlar yaptıkları her albümden, çektikleri her diziden ve içinde...
Şakşuka iyi satıyor
Şakşuka iyi satıyor
Albümlerinde Hint ve Karadeniz ezgilerini birleştiren Davut Güloğlu...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.