kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cuma
    Cumartesi
  » Aktüel Pazar
    Otomobil
    Sinema
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Nobel Ödüllü bir köy evi
Nobel Ödüllü bir köy evi

Fransa'nın güneyindeki Lourmarin, son yıllarda yalnızca Elton John, Giorgio Armani gibi ünlü isimlerin tercih ettiği bir yer değil. Nobel Ödüllü yazar Albert Camus'nün evi de işte bu köyde.

Yirminci yüzyılın en önemli düşünürlerinden biri, gazeteci, tiyatrocu ve Nobel ödüllü romancı Albert Camus, ilk gençliğimin en kuvvetli figürlerinden biri olmuştu. Hümanizm ve absürd kavramlarıyla ilk kez Galatasaray Lisesi'nin sıralarında tanışarak gerçek bir tokat yemiştim. Sonradan bu kavramlarla felsefeyi alt üst ettiğini de öğrenecek, hayatın anlamı hakkında düşünmeye ilk kez Camus ile başlayacaktım. Yıllar sonra Fransa'ya yerleşince kendi yabancılığımı da onun meşhur romanı Yabancı' yı okuyarak sorguladım. Fransızcayı onun kaleminden sevdim, kelimeleri olgun meyveler gibi toplayışına hayran kaldım, piyeslerinden dramatürji hakkında çok şey öğrendim. Kısacası Albert Camus, hayatımın çeşitli dönemlerinde bütün gücüyle karşıma çıkmıştı. Büyük yazar, bana bu kez de Fransa'nın güneyinde, minicik ama pek havalı bir köyde randevu veriyor. Burası son yıllarda müthiş moda olan, bir sürü mühim şahsiyetin yazlık ev aldığı Lourmarin kasabası. Elton John, Monica Bellucci, Giorgio Armani çevrede evi olan mega starlardan birkaçı. Fakat burada hiçbir yeni zengin, bizdeki gibi yaptıramıyor, değil yerel mimarinin dışına çıkmak, eski bir ahırın duvarına pencere bile açamıyor. Böylece de bu minicik köy dikkatle korunuyor ve sadece iklimini, ışığını, mimarisini satmakla kalmayıp, kültürünü de satıyor. Lourmarin köyünün pazarladığı en önemli kültürünü ise Albert Camus çünkü hayatını parasızlık içinde geçiren yazar, 1957 yılında kazandığı Nobel Ödülü'nden gelen parayla burada bir ev satın almış ve buraya gömülmüş. Lourmarin kasabasının "Camus'nün ayak izinde'' adıyla düzenlediği iki saatlik geziye günler önceden rezervasyon yapılıyor, dünyanın her yanından gelen gazeteciler geziye ilgi gösteriyorlar. Malum, gazetecilikten birçok yazar doğmuş, ama birçok kalemin yazarlığını da gazetecilik söndürmüştür. Camus'nün de tiyatroculuğu ve yazarlığı gazeteciliğini geliştirmiş, bir yandan da gazeteciliği romanlarına ilham vermiştir. Makalelerinde hep aynı formülü uygular: Sağlam bir giriş, ardından çeşitli yönlere dağılan iki üç güçlü fikir ve sağlam bir sonuç. Kitap yazdığı dönemlerde ise gazete ve dergilere yazı yazmayı keser, çünkü "Bach nasıl beste yapıyorsa, bir yazar da öyle yazı yazmalı" der. Cömertçe, kendini tümüyle vererek... Camus, hayattaki en büyük desteği olan karısını sürekli çok hoş ve entelektüel kadınlarla aldattı. Sadakat dönemlerinde, ailesiyle inzivaya çekildiği köyevini gezmeye giderken bir de sürpriz yaşıyoruz: O dönemde Camusler'in en büyük desteği ve evlerinin kahyası Suzanne, beyaz saçlarını topuz yapmış, köy meydanında ahbaplarıyla laflıyor. Rehberimiz Suzanne'a selam veriyor, Camus'nün eserlerini tartışarak mezarına gidiyor ve bu kez de yazarın ölümle ilişkisini deşiyoruz. Camus, sürekli hayattaki en önemli felsefi sorunun intihar olduğunu savunmuştur. Edebiyatta "saçma'' kavramının yaratıcısı ve hayatını bir kazada kaybetmenin son derece saçma bir şley olduğunu defalarca tekrar eden Camus'nün mezarının kenarında oturmuş, bir ağaca çarpıp paramparça olan arabasında ölüşünün hikayesini dinliyorum. Ardından, aralarında ünlü bir televizyon yıldızının da olduğu kafileyle yazarın düşüncelerini tartışarakarak köye iniyoruz. Turizm ofisine vardığımda ise başka bir sürprizle karşılaşıyorum. Lourmarin'deki evin bugünkü sahibi olan kızı Catherine Camus, babasının en güzel portrelerinden birini Türk okurlar için Sabah gazetesinde kullanmamıza izin veriyor. Camus'nün, süslü püslü mermerler ve bitkilerle değil, vahşi otlar ve eski taşlarla bezeli mezarından koparttığım lavanta dalını koklayıp, en sevdiğim eseri Caligula'nın sayfalarının arasında kurumaya bırakıyorum..

Sedef Ecer

DİĞER GÜNCEL HABERLERİ
 Kızların mikrokredi mucizesi
 Genç bir kızın kaleminden uyuşturucu
 Gitar ustası İstanbul'da
 Güneşle gelen büyük zafer
 10 derste mutluluk
 Hayatınıza giren dijital kolaylıklar
 Asırlık surlar hayat buluyor
 Troya artık vakfa emanet
 AB'nin yönetiminde daha çok kadın var
 Rize Güneysu'da Erdoğan bereketi
 'Şeref Abi' ile nostaljik turlar
 İstanbul "müze kent" olacak
 Çok tartışılan şampiyonluk
 Seks paradan önemli
 "İstanbul'un Sesleri" Atina'da
 Karadenizli sanatçılar Açıkhava'da
 Anadolu'nun parlayan yıldızı
 Anadolu'da bin kızım var, öğretmen olacak
 Dönmeyi unutacaksınız
    Aktüel Pazar Yazarlar
  » Güncel
    Hobi
    Röportaj
    Gurme
    İyi Yaşa
MEHMET ALTAN
İtalyan danteli
İstanbul'un alameti farikalarından biri...
BALÇİÇEK PAMİR
Olimpiyat Stadyumu'nda sadece Süreyya'yı...
ALİ POYRAZOĞLU
Basın sopayı vurun, vurun, vurun
Zina meselesini...
TURGAY NOYAN
Yönetmelikteki olası sıkıntılar
Yeni Amatör Denizci...
Mediciler'in şehrinde şarap sanat ve mutfak
Karmaşık ve sürprizlerle dolu bir kent Floransa. Prens Charles'ın da geldiğinde...
Rakı konuşa konuşa yudum yudum içilir
Geçen hafta içinde keyifli bir rakı yazısı süsledi Takvim Gazetesi'nin...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Bilgi ve Yaşam | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.